Tarih boyunca hemen her toplumda kişinin ve ailesinin sosyo-ekonomik durumundan bağımsız olarak sancılı geçen ergenlik ve ilk gençlik döneminin modern ve özellikle post modern çağda daha sarsıntılı geçtiği, Baudrillard’ın tüketim, Debord’un gösteriş nitelemesiyle açıkladığı günümüz toplumunda ise görünür olmanın adeta zorunlu bir var oluş yolu halini almasıyla zaman zaman işkenceye döndüğünü söylemek abartı olmaz. Cinsiyetler arası farklılık göstermekle birlikte varılmak istenen noktanın görünür olmak, popülerlik kazanmak ve hatta göze çarpmak olduğu sürecin giderek ergenlik/ilk gençlik evresini aşıp yaşam döngümüzün tamamını esaret altına aldığını görmek ise kelimenin tam anlamıyla yıkıcı. Hal böyleyken, bireyin kendi hayal gücünün zenginliğine sığınması ve kendini orada ispat eder bir hal alışı, masum gündüz düşlerinin masumiyetini zedeleyecek hırslarla bürülü oluyor. Birey eğer erkek ise bunun hala fiziksel güç ile temellenmesi, hissiyatın geçirdiği bunca ilerleme(!) veya başkalaşıma rağmen muhafazakâr özünü ortaya koyuyor.
Her daim ilgi çekici olmayı başaran İskandinav sinemasının kısa metrajda yakaladığı olumlu ivmenin güçlü örneklerinden olan, Kenneth Karlstad’ın yazıp yönettiği, 2017 yapımı Gutten Er Sulten ya da Açlık, on altı yaşında Norveçli bir gencin çevresinin gözünde fenomen olma hayali adına yaşadığı kesitleri içeriyor. Burada yaşamak eylemeni sözcüğün soyut ve somut anlamlarıyla değerlendirmekte fayda var zira film gencin sınırları belirli hayal ve gerçekliği arasında gelgitlerle başladıktan sonra yönetmenin tercihi ise sınırları muğlak bir seyre dönüşüyor. Bu noktada filmin sanat yönetimiyle gotik bir doku kazandığını, görüntü yönetimiyle ise uçuk kaçık bir noktaya vardığını belirtmek gerek. Karlstad’ın çerçeve ve ölçeklerle oynamaya izin veren yönetimi, yatık açı olarak Türkçeleştirebileceğimiz dutch angle’ın steadicam sayesinde pürüzsüz, akıcı ve uzun soluklu kullanımı ile tepe açı tercihlerinin görsel ve psikolojik etkileriyle desteklendiğinde ortaya yenilikçi olmaktan korkmayan bir anlatı çıkarıyor. Aydınlatma tercihlerinde de özgün bir sinematografi yakalayan Gutten Er Sulten herkesin zevkine uygun bir yapıt olmasa da klişe bir içeriğe biçimi sayesinde getirdiği fark ile sinemaseverlerin göz atması gereken bir film.