“Eh pek tuhaflaşıyor. Yalnızlık efendim biraz şey gibi, mevsimler.”
Seyirciler: Biz neden buradayız?
“Oturduk alkışlamaya, kalktık alkışlamaya
Güldük, ağladık hep alkışlamaya”
Biz güldük siz ağladınız
Oyunu siz yazdınız oynarken seyrettiniz
Seyrederken oynadınız
Siz Ragıp Bey
Kimsiniz?
– Ben buyum desem değişir mi gözlerinizin boşluğu?
Anlatabilir mi varlığım bu boşluğun sancısını?
Oyunlar efendim siz varsınız diye değil
Boşluğun doğurduğu kimsesiz çocuklardır
Yokluğun var edilebilen hali.
Tumturaklı konuşmayı sever ve sayarım,
Adım Ragıptır sorduğunuzdan değil
Öyle olduğundan, bilseniz değişir mi gözleriniz?
‘Koltuktan kalkar gömleğini çıkarır göğüs uçları yerine iki göz vardır’
Değişimden korkarım.
Her gün kahvaltıda aynı çayı içer 12 zeytin yerim
Sessizliğim bir duruş değil korkaklıktır
Duş aldığımda ellerim soyulur
Sesim ağır, parmak uçlarım sarıdır sigaradan
Marx’ın adını her duyduğumda saçlarım ağarır
Aşktan korkarım yalnızlıktan korkmadığım kadar.
Seyirciler: Yeter duymak istemiyoruz!
“Sessizlik bir çığ gibi düştüyse üzerinize, kavgalarınız büyüktür. Kavgalarınız zihninizde kendinizle hep kendinizle”
+Susar mısın Ragıp.
– Her zaman ki gibi değil efendim
Bu sefer değil
+Bilmemeleri gerek bilmemeleri
Bizden başka kimsemiz yok
Bilirlerse ayrı düşeriz
Kar kalktığında yeşil olur her yer
Biz sevmeyiz
Biz hiç sevmeyiz.
– Severiz sevdiğimiz kadın gibi
Hep yeşili severiz de, korkarız
Korkaklığımızın arkasında sevilmemenin
Tarif edilemez acısı.
Severiz biz yeşili, sardunyaları, ağaç gövdelerini.
“Bir parka gittiğimizde yağmur yağsın isteriz de güneşi gördük mü birbirimize sığmayız, bir o bir ben değil biz oluruz. Bundan da korkarız”
Seyirciler: Atın şu deliyi dışarı gülmek istiyoruz,
İsyan ediyor bize
Sen kimsin?
Siz kimsiniz?
-Duyduklarımı duysanız bir yardım çığlığı atardınız
Delilikten korkmayız, severiz
Bize yakışır da ondan
Yalnızlık dışında bir onu severiz
Ragıp ve ben,
Ragıp ve Ragıp
Hep bir olmasak da bir ben bir o olmayı da biliriz
İnsanlar bilmez bunu
Hep biz derler sevdiklerine de deliliklerine de
Bir sen bir o olsa, ömür ömüre binse
İki ömür yaşamak istemez mi hiç insan?
‘Pantolonunu indirir seyirciler bağrışmaya başlar, iki penisi vardır’
Seyirciler: Amma da utanmazsın
Ucube!
– Çıplaklık çarmıhta sadece İsa’ya mahsus değilse
Söyleyeceklerim var.
Bir daha gelirsem dünyaya
Ragıp olarak gelmek isterim
İki tane penisim bir kalbimle
Biz çünkü iki kişiyiz
Ragıp ve ben
Ragıp ve Ragıp
Sizin gördüğünüz efendiler
Bir film değil
Sahneye özgü de değil
İki penisim ve Ragıp
Biz artık buradan gitmek istiyoruz
Sahneye indiğinde perde
Ragıp’ı da alıp gideceğim
Sizin yüzünüz bol geliyor bana
Sözleriniz bayağı
Artık gücümüz yok sevmeye ve güvenmeye
Bir daha gelsem yine tiksineceğim hepinizden
Şimdi eğlenin bembeyaz dişlerinizle gülmeye başlayın
Ucubeliğimden utanacak değilim
Siz utanmıyorsanız,
Siz Efendiler
Siz utanmıyorsanız
Böyle yaşamaktan
Ben ve Ragıp utanacak değiliz
Ucubeliğimizden
‘Seyirciler kahkahaya boğulurlar, gülerken birbirlerine vururlar’
– Ragıp Efendi yolun amaç olduğu bir dünyaya, koşarak ve çoğalarak gidelim.
+ Durmayalım hem de hiç durmayalım!
“Biz bir daha gelsek dünyaya değişmeyecek hiçbir şey. Her zaman savaşlar kazanılacak, önce böcekler, sonra ormanlar yanacak içimizde ki yangında.”
***
Görsel: İki Frida – Frida Kahlo (1939)