I.
Nice şafaklar adına düğümlendi
Nice nice bakışlar
Gözlerine kilitlendi
Nineleri yandı ateşine
Nice nice sevdalar
Sönüpte küllendi
Kışın ayazında buz tutan kalbim
Senin gönül limanına demirlendi
Seni Tendüreğin havasında
soludum
Seni Toroslarda saçlarıma
savurdum
Senle Munzur Baba suyuyla
duruldum
Munzurda söz olup
Fıratta arındım
II.
Nice silahlar uğruna kilitlendi
Nice sevdalar birbirine
düğümlendi
Nice nice küller yeniden
körüklendi
Ağrı Dağına benzer geçilmeyen
bellerin
Dokunduğun her şey
alev alıp yanıyor
Düşüğün yürek Dicle
gibi kanıyor
Kızılırmaktan akıp Tendürekten
arıyor
Ne de yamandır yakar
geçilmeyen çöllerin
III.
Dokunduğun her yer
memleketim oluyor
Her yerde izin, her rüzgarda
sesin geliyor
Kokun var her nebatide
her çiçekte
Bir tek sen yoksun
Bense Dersim kadar yorgun
Dersim gibi mahzun
Dersim kadar içli
Dersim kadar sahipsiz
kimsesiz
Bazen Diyarbakır kokar
saçların
Bazen Mardin olur bakışların
Bazen de Munzura çıkıp
seyretmektir Erzincanı
Bazen de Sivas olur
Maraş olur
Uludere olur içimdeki
katliamın
IV.
Asya bozkırlarını geçtim
Adım adım dolaştım
Yedi iklim dört mevsim
Vücudun şehrini
Uğruna dağlar erittiğim
Kızıl yeleli destanımsın benim
Yüzün ay parçası
Tenin güneş gibi yakar
Bu uslanmaz mahşerimi
Sen gökteki kızıl gezegenimsin
Okyanusta Bermuda Üçgenim
Nice nice gemilerle çıktım
seyrine
Nice limanlardan demir
aldım
Çözülemeyen gizemine
V.
Damarlarını kanımla
besledim
Yunus’la nefes oldum işledim
ciğerlerine
Anadolumun havasında
soludum seni
Bektaşi Veliydim insanlığın
sunağında
Mevlanaydım aşkın dillerinde
Şemsi Tebrizi oldum
sevdanın yollarında
Seni aramakla geçti ömrüm
Ömrümü sana adadım
Ey derin denizlerden demlenip
büyüyen sevdam
Sen adına destanlar yazılan
Kalbimdeki Nazımsın
Sen her sabahki alnıma
atan şafak
Sen ki dünyamı, tenimi ısıtan
güneş
Adına yazılan destanları
Perde perde haykıran sazımsın
VI.
Diyarbakır surlarında
haykırdım adını
Keşiş Dağlarında aşıp geçtim
yurdun sathını
İstanbul zindanlarında
Dayanamadım sıla türkülerine
Ses oldum ağladım gurbet
Gecelerine
Örttüm üzerime buz gibi
Sarıkamış akşamlarını
Son durağım seçtim
Allahu Ekber Dağlarını
Düştüm döşüne buz gibi toprağın
Döşüm açık aç ve aç
libassız
Ayaklar çıplak kan revan
içinde
Kendimi toprağa verdim
Kar gibi tertemiz ve de
günahsız
Sen damarlarımdaki asi
kan
Sen her koşulda şaha
kalkan diyar
Sen öz vatanım ana
yurdum
Yani Anadolumsun
VII.
Şair oldum seni ektim
dizelerime
Gönüllere turab oldum
kapıldım gizemine
Seni işledim sazımın
perdelerine
Sen kanayan yanım
sen dinmeyen sızımsın
Seninle mutlu olup seninle
Sancılarımı dişlerim
Sen bulutsuz geceme ay
Sen ceddimin üzerine
Direncimin namusuyla
Düşmana edilmişken pay
Gök kızıl yer kızıl kan
Geçilmezken bellerin
Kuşatılmışlığın fecrinde
Beni de kendine yenilmez
bir nefer say
Sen içimdeki deli taylarımla
Bir uçtan bir uca keşfettiğim diyar
Sen benim vazgeçilmezim
Anayurdumsun
Sen gökkubbedeki ey eşsiz güneş
Yani Anadolumsun
***
Görsel: Kağnı (1945) – Sami Yetik