Pearl Jam’in adeta yeni bir çağ açan albümü Ten’in yirminci yılı onuruna, 2012 yılında Cameron Crowe’un yönettiği PJ 20 belgeseli, bir bütün olarak grunge rock sahnesi ve Seattle’ın söz konusu müzikal devrime yaptığı ev sahipliğine eğilirken, ABD’nin bu nispeten küçük kentinin müzik konusunda nasıl zirveye yerleştiğini de sorguluyordu. Pearl Jam üyelerinin yanıtı ise basitti; yılın neredeyse her günü bulutlu ve yağışlı olan bir kentte kapalı mekânlarda çok zaman geçirmek durumunda kalan gençlerin müzik üretiminden başka ne çaresi olabilirdi ki?
Cevabı ister kültürel birikim, ister ekonomi politiği ya da iklimde arayalım, değişmeyen bir gerçek var ki Seattle gerçekten de, yalnızca grunge ve rock açısından değil, çağdaş müziğin tamamına erişecek şekilde, asri zamanların müzikal merkezi olma konumunu koruyor. Dahası, Seattle’ın müzikal dehaları, ün ve popülizm peşinde koşmayı, görünür olmayı reddederek kendilerine has izleyici kitlelerini tüm dünyada yaratmayı başaran, zamane eğilimlerine direnirken kültleşen, buna karşın yereli evrensele dönüştürmeyi başaran sanatçılar. Geçtiğimiz haftalarda ülkemizde ilk kez ağırlamaya hazırlandığımız ancak son anda iptal olan konserle topraklarımızda ilk buluşmayı ileri bir tarihe ertelediğimiz Damien Jurado, yukarıda andığımız mütevazı ve bir o kadar çarpıcı müzikal dehalardan.
1990’lar boyunca yalnızca kaset üreten, kelimenin tam anlamıyla yeraltı müzik şirketleriyle çalışan ve gölgede, yalnız kalmayı tercih eden Jurado, deneysel dokunuşlarla bezediği rock ezgileriyle 2000’lerle beraber hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine ulaşırken kent yaşamının basıncına usulca direnenlerin sesi oluyordu. Urban folk akımının melankolik kanadını temsil eden sanatçı, 2008 çıkışlı uzunçaları Caught in the Trees’de yer alan Sheets gibi son derece duygusal lirik baladları, 2016 çıkışlı Visions of Us on the Land uzunçalarından Qachina gibi daha radikal duygulara hitap eden ayrıksı yapılarla karşılıyordu. Videolarında da deneysel sinemanın parçacıklarına modern bir sürüm getiren sanatçının, 2016 albümünde de yer alan, ancak öncesinde tekli olarak dinleyiciyle buluşan parçası Exit 353 ise kurmaca film tadında videosu, sanatçının ilk dönemini çağrıştıracak melankolik dozu yüksek sözleri ve son döneminin habercisi güçlü rock vuruşlarıyla adeta bir Jurado sentezi niteliğinde. Parçanın, görüntülerin ötesine geçen sinematografik algısı ise, giriş kısmında işitilen Silver Timothy parçası ve devamında yaşanan epizodik değişimle destekleniyor.
Damien Jurado’nun Türkiye’de ilk konserinin, kaçak olduğuna dair yoğun şaibenin olduğu ve dahası Boston eşcinsel erkekler korosu konserini iptal edecek kadar örtülü gerici Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde olması ve mekânın Azizm Sanat Örgütü olarak boykot çeperimizde oluşu nedeniyle sanatçıyı canlı dinleyememe ihtimali karşısında duyduğumuz büyük üzüntünün, konser iptali sonrası karanlık ve kötücül bir sevince dönüştüğünü belirtmeden geçemeyiz. Lekesiz adresleri hak eden, Zeynep Sonat‘ın rehberliğinde tanıştığımız ölçülü sesiyle dinleyicisini ölçüsüz duygu durumlarına yönelten Jurado’yu bekleyişimiz sürerken Exit 353, bu özgün sanatçının sanatına dâhil olmak için ideal bir giriş görevi görebilir;