Arabesk kafaları uzun metraj çekip, büyük kahkahaları dayanılmaz pozisyonlarda izliyorum.
Yüzeysel dostluklara yüzeyinden dalıp, dibine kadar balçıkla sıvanıyorum.
Kontrollü deliliklerime huzurlu sonlar yazıp, finali hep ucu açık bırakıyorum..
Bazen bu simülasyon suratlarınızın gevşek kısmından bir yıldız kayıyor.
O yıldız kaz ayaklarına ulaşmadan, son kirpiğin yamacına kıvranıyor.
Romantizmin edebiyatı parçalanıyor.
Münasip olmayan uzuvlardan çok bilinmeyenli denklemler uyduruluyor.
Muhafazakar kesime ithafen de o uzuvlar hep münasip bi yerlere sokuluyor.
Hacmi büyük fakat şiddeti niyetsiz içten pazarlıklar yapılıyor.
Pek naif olan sinirler, yükselmeye başlıyor.
Bu erdemli ayaklarınız fazla imitasyon.
Bu yüzden;
Pollyanna hala karmaya inanıyor..
Buz gibi bir suya kafayı sokup, şuursuzca onun içinde çığlık atmak istiyorum.
Yine bu yüzden;
Ne zaman şu arabesk kafaları bırakacağım desem; gece oluyor.
Baydım. Kendimi bile.
İlişki arayaşlarınız duvarımda hiç asılı olmamış padalya gibi cansız.
Direktiflerle sürünün psikolojisine ayak uydurmayanlar hep bir çıkıntı.
Ömrünüzden yediğiniz melankolik hoşnutsuzluklarınızdan nemalanmıyorum.
Kamu spotuna çok amaçlı yersizlikle, hadsiz sansürler getiriliyor.
Konulara çekirge kıvamında kabak tadı veriliyor.