“Sevgi, kişinin kendisi dışında birisi ya da bir şey ile kendi ayrılığını ve bütünlüğünü koruma koşuluna uyarak bütünleşmesidir.”
Sevgi, en önemli varoluş nedenlerimizden birisidir. Öyle değil mi? Bu soruyu Erich Fromm 1967 yılında yayımlanan Sevme Sanatı adlı şaheseri ile cevaplamış. Anne sevgisini, baba sevgisini, cinsel sevgiyi, tanrı sevgisini ve öz sevgiyi inceleyen bu eser ile hayata ve çevrenizdekilere bakış açınız değişecek. Her cümlesinde hoşgörü barındıran bu eserde sevginin ne anlama geldiğini, uygulanmasını ve akla uygun şekilde yönlendirilmesini daha derinlemesine anlayarak aydınlanacaksınız.
“Sevgi, sevgi yaratan bir güçtür.” diyor Erich Fromm. Sevgi; ilgi ister, özveri ister. Her şeyden önemlisi ise sevgi; saygı ister. Bu saygıyı kazanmak ve korumak için çok fazla sorumluluk vardır üzerimizde. Bu sorumluluklar ile başedebilmek bir sanat olarak nitelendiriliyor bu eserde.
Günümüz toplumlarında, ağızlardan bir çırpıda çıkıveren iki kelime olan “Seni seviyorum!” cümlesinin söyleniş biçimine göre nasıl sıradan veya olağanüstü olabileceğini kavradığınız zaman bu zamana kadar söylediğiniz “Seni seviyorum!”ları bazen sadece söylemiş olmak için söylediğinizi farkedeceksiniz.
Sevgi o kadar hassas bir konudur ki, bir insanın kişiliğini belirleyebilir. Tüm hayatını şekillendirebilir. Yokluğu büyük bir eksiktir. Travmalar yaratır, bir çok nevrotik davranışın kaynağıdır. Ama sevginin aşırı varlığı da insan hayatının ilerleyişini zorlaştırır. İşte sevginin yokluğu ile varlığı arasındaki o hassas dengeyi kurabilmek çok önemlidir. Sevme konusunda ne yazık ki genellikle başarısızız. Bu başarısızlığı yenmenin tek yolu var; önce başarısızlığın nedenlerini incelemek sonra da sevginin ne olduğunu anlamaya çalışmak. Bu ve bu gibi eserler bu başarısızlığı engellememizi sağlayacaktır. Birbirlerini çok fazla eleştiren Fromm ile Freud bu konudaki en önemli akıl hocalarımız olabilir.
Keyifli okumalar.
Sanatla kalın.
Selçuk Korkmaz