Kısa film nerede başlar nerede biter, süresi nedir, ne olmalıdır gibi sıralı soruların yanıtları arasında, içeriğinden uzun metraj çıkabilecek filmlerin tam anlamıyla kısa film sayılamayacağı yönünde, zaman zaman bizlerin de hemfikir olduğu bir cevap yer alıyor. Ne var ki basit bir bakış açısı değişimiyle, uzun metrajların içeriklerine bakıp kısa metraj olup olamayacakları üzerinden aslında tam olarak uzun metraj sayılamayacakları da pekâlâ söylenebilir.
Bu girizgâha fazlasıyla uyan Brian Phares’in yazıp yönettiği 2017 yapımı Bill’s Leaving / Bill Ayrılıyor, tek ana karakter ve tek mekânı çok sayıda yan karakterle desteklerken çoğu sinemacının elinde rahatlıkla doksan dakikanın üzerine çıkarak anlatılabilecek yan öyküler içeriyor. Ana karakter Bill’in tek bir diyaloğu bile olmadan, on bir dakika gibi kısa bir sürede anlatının öncesini, sonrasını öğrenmenin yanı sıra Bill başta olmak üzere pek çok karakterin ayakları yere basacak şekilde kurgulandığı Bill’s Leaving, kısa film sanatçıların öte bir bütün olarak görsel sanatlarla haşır neşir olanlar için ders niteliğinde. Yerli yersiz, tamamı uzatılmış olay örgülerinden oluşan dizilerin hegemonyasını giderek arttırdığı görsel anlatım biçimlerinde uzun metraj filmlerin de sürelerinin sarkar bir hal alması, enformasyon fazlasıyla zaman kaybını aza indirmenin imkânsızlaştığı gündeliğimizde kısa metrajı daha önemli kılıyor. Tehlikeli ellerde hemen her anlatıdan dizi bile çıkartabilecek yapım ağlarının kuşatmasını aşağı yukarı aynı içerikleri nokta atışı kesit öykülerle anlatmayı başaran kısa filmlerle kırabildiğimiz gerçeklikte Bill’s Leaving izleyiciye fazlasıyla zaman kazandıran zengin bir içerik sağlıyor.