Notre Dame de Paris yangınının yarattığı hüzün ve kaygı, evrensel estetik kaygılarla dünya miraslarımız üzerine duygudaşlık geliştirebilmiş hatırı sayılır bir insanlık toplamı olduğunu gösterdi. Kilisenin gotik mimari açısından önemi, özgün gargoyle’larının grotest çekiciliği, içerdiği cam, resim, heykel, edebi çeşitlilik bu köşeye sığmayacak denli zengin fakat Notre Dame’ın bu denli sevilmesinde ve yok olma ihtimaline karşı gelişen haklı telaşta dünya miraslarının geri kalanına kıyasla daha kitlesel ve duygusal tepkimeler geliştirilmesinde diğer sanat disiplinleriyle temasları yatıyor. Notre Dame’ın kendisinden daha heybetli sayılabilecek Floransa Katedrali, Milano Duomo, Köln Katedrali, Aya Sofya ve benzerlerine göre daha çok tanınır ve sevilir oluşunda Victor Hugo’nun ölümsüz yapıtı Notre Dame’ın Kamburu romanının tartışmasız etkisi söz konusu. Devrimler çağının ardından tüm Fransa ve Paris gibi hırpani bir havaya bürünen, yapımı 1163-1345 yılları arasında süren tarihi yapının talihini değiştirmek amacıyla kurgulanan ve talihini ebediyen olumluya çeviren roman, sınıf çatışmalarının ve egemenlik mücadelelerinin doruğundaki Paris’in hemen her kesimine güçlü bir karakterle yer veren kurmacasının merkezine mekân olarak Notre Dame’ı, ana karakter olaraksa kilisenin çanlarından sorumlu kambur Quasimodo’yu yerleştiriyordu. 1831 tarihli romanın süratli başarısı günümüze kadar taşınırken, sinema başta olmak üzere pek çok disiplini de etkiliyordu. Ancak bu etkileri çok daha üstün bir noktaya taşıma işlevi, 1998 yılında aynı adlı adla sahneye taşınan Kanada’nın Quebec bölgesi ile Fransa ortak yapımı müzikalin oluyordu.
Riccardo Cocciante’nin bestelediği, Luc Plamondon’un yazdığı ve Guinness Rekorlar Kitabı’na taşınacak şekilde yakaladığı kitlesel başarıların ötesinde sahne sanatları tarihinin en başarılı müzikalleri arasında sayılan Notre Dame de Paris güçlü oyuncu kadrosu ve sanat yönetimiyle kiliseye görsel işitsel açıdan da tecrübe edilesi uzamlar kazandırıyordu. Esmeralda rolünde Hélène Ségara, Frollo rolünde Daiel Lavoie, Gringoire rolünde Bruno Pelletier’in yer aldığı müzikalde Quasimodo rolü ise Quebec’li sanatçı Garou ile bir kez daha ölümsüzleşiyordu. Vivre, Belle, Le Temps Des Cathédrales gibi öne çıkan parçaların gölgesinde kalmasına karşın Notre Dame’ın mimari amaçları ve Quasimodo’nun tutkularına ev sahipliği yapan Les Cloches parçasının ise adeta müzikalin gizli öznesi konumunda. İkinci perdede yer alan parça Gringoire ve Frollo’nun çanların günlerdir çalmıyor oluşu üzerine konuşmalarının ardından Quasimodo rolünde Garou ve koronun seslendirdiği içeriğiyle destansı bir ritme kavuşuyor. Deforme bedeni nedeniyle dışlanan, bu sebeple en yakın arkadaşları halini almış çanlara adlarıyla ve manalarıyla hitap eden Quasimodo’nun, Esmeralda’ya olan aşkını, bir gün çanların bu aşkı müjdeleyecekleri hayaliyle seslendirdiği Les Cloches, romanın ve müzikalin ana karakterinin duygusal bütünlüğünü en doğru şekilde içermekte.
Notre Dame’ın yangını mucizevi bir şekilde mümkün olabilecek en az hasarla atlattığının anlaşılmasıyla beraber zihnimizde beliren sorulardan ilki bir dünya mirasına sahip çıkamayan yetkililerin ne şekilde bir yaptırıma uğrayacağı olurken ikincisi sosyal medyanın duygu sömürüsü yarışına bu kez sözde Notre Dame sözcüğünün ifadesi olan “her şey yanacak, geriye hiçbir şey kalmayacak” yalanını süratle paylaşan anlı şanlı sol ve muhalif yayınlarımızın itibarlarının ve gazeteci etiklerinin nasıl düzeltilebileceği oldu. Yine de bu sorular Garou’nun güçlü sesiyle gelen Les Cloches dinletisinin önüne geçmemeli zira Notre Dame gibi Notre Dame Müzikali de, Hugo’nun Quasimodo karakteriyle soyutladığı anlatı sayesinde zamanımızın sonuna dek var olmayı sürdürecek.