Daha karanlıktı dünya,
kavuşmaz dağlar yoktu;
denizler, toprak yoktu.
Ben yoktum,
şiir yoktu.
Bir sen vardın
bir de fırçanın telleri, inceden
orda ben
Sen renk tanrıçasıydın,
çize çize, tüketmiştin bizi.
Gerçeği yok etmek üzre dedim ben
Yakalım geceyi!
Bir defa aşık olan
durmasın yarına
yakalım geceyi
koşsun aşkına.
Daha şu gün kıyametti oysa
sonu gelmişti dünyanın
sen hiç durmamış bana koşmuştun
son mu lazım başlangıca
Yakalım geceyi!
Senin gözlerin bize su olur
yanmayız,
Yakalım,
saçlarının her tanesi
her bir dalga darbesi
beni süzüp geçerken gözlerin
Kaçma artık
kal orda
göz göze biz
Yakalım geceyi!
Sonra renkler.
Ben kahve olayım,
sen yeşil
birleşince gözlerimiz
bir ağaç çiz;
ben kırmızı olayım
sen kıpkırmızı
birleşince dudaklarımız
bir elma çiz.
Sonra yakalım geceyi
Bir tek biz olur ufukta,
Masmavi sevişiriz.
***
Görsel: Baş Döndürücü Manzara (1997) – Victoria Crowe