Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayını, Azizm Sanat E-Dergi’nin Ekim 2019 tarihli 142. sayısı yayında. Eleştiri, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz;
İçindekiler
Editörden s. 6
Joker: Kahkahalar Eşliğinde Gayri Ciddiyetin Tasfiyesi – Onur Keşaplı s. 10
Oza – Ahmet Ayberk Aykul s. 28
Radeon – Orçun Üzüm s. 30
Kuyuköy Kıssası – Ziza Rumas s. 36
Yaşam Öfkesi – Efe Eğilmez s. 39
Ve Kadın! – İsmet Şengül s. 45
***
Editörden
Büyük anlatıların yitimi sonrası, büyük olaylara dair köktenci veya sekter çözüm önerileri yerine genel geçer, akılcı olduğu kadar histerik, doğruluk payı ölçüsünde tatminkâr olan söylemler havuzundan çıkılamaz hale gelindi. Olup biten her şeye dair söz söylemek ancak bütüncül en ufak bir algıya sahip olamamak şimdiki zaman çerçevesine hapsedilen türümüzün kaderi gibi. Bunun, geniş zamana taşınıp taşınmayacağını öngörmek çok zor olmamakla beraber umutsuzluk aşılamamak adına susmak belki de daha doğru olur. Parçacıklar halinde olduğundan bihaber, holistikmişçesine davranışa geçen mahlûkatlar olarak modernizmin evrenselliğine ve estetik modernizmin zekâ katsayısına acilen ihtiyaç duymaktayız. Ne ilginçtir ki bu ihtiyaç, postmodernizmin hızlı sevicileri ve sahiplenicileri arasında bile farkına varılmış durumda. Yakın geçmişte gururla sahip çıktıkları akışkan ve şekilsiz akımlarının önce adını ardından içerdiklerini artlarında bırakırken, “çağdaş” ve “güncel” sözcüklerini kirleten zümre, bir süredir üzerinde tepinmelerine rağmen biçeminde arzu ettikleri deformasyonu sağlayamadıkları modernizme/moderniteye bulanmaya çalışıyor. Manasız elitizmin günah çıkartma aygıtlarından olan ve bir kez daha Gezi mizahı sonrası evrede popülizm peşinde koşan İstanbul Bienali’nin bu yılki küratörü (Türkçesi ‘kollayıcı’ olarak önerilen bu sözcüğü havalı anlaşılmazlığından çekip almanın zamanı gelmedi mi?), eskinin hiper postmoderni Nicolas Bourriaud’ın çevreci mastürbasyonu bir kenara, altermodern kavram denemesi adı altında modernizmi yeniden – ancak köklerinden söküp atma uğraşıyla – keşfe çıkması göz ardı edilmemeli. Eskişehir’de tek başına modern durabilecekken inşa edildiği yer itibarıyla postmodernliğin kitabını yazan Odunpazarı Modern Müze’nin, Recep Tayyip Erdoğan ve Jonathan Bree’yi aynı potada eriten/eritemeyen açılışına bakıldığında “modern” sözcüğüne geri dönüşün ne yönde bir kılıf işlevi görebileceği aşikarlaşıyor.
Çevreci mastürbasyon demişken; uluslararası gündeme gelip popüler kültür öğesi olan Greta Thunberg gibi kimi çevreciler üzerinden dönen tartışmaların yüzeyselliği ve haklı ya da haksız söylemlerin önüne çekilen imajı, niyeti vesilesiyle süregelen didişmelerin ahmaklığı kısırdöngüden başka bir şey üretmiyor. Bu vaziyetin birileri tarafından talep edilir oluşunu göz ardı etmeden, çevre konusunu etraflıca, diyalektiğe uygun olacak şekilde tartışabilir alanlar açmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Bu, Azizm Sanat Örgütü olarak belki bizleri aşabilir. Dirimbilim Günlüğü, Kızıl Sopası ve zaman zaman Editörden köşelerimizde elimizden geldiğince bu başlığa değinmeye çalışsak da en nihayetinde bir sanat örgütü olarak haddimizi aşmadan sathı müdafaa yapmanın daha doğru olacağını düşünüyoruz. Ancak bu bizi okumalardan ve tartışmalardan uzak tutmuyor. Bir yandan Kazdağları Sanatçı Dayanışması’na destek olurken, diğer taraftan Kerem Cankoçak’ın İklim Değişikliğinde Madalyonun Öteki Yüzü adlı makalesinde ortaya koyduğu verileri ve örnekleri dikkate alıyor, destekleyecek ya da çürütecek verileri talep eder hale geliyoruz (http://www.insanbu.com/Felsefe-Haberleri/788-iklim-degisikligi-tartismalarinda-madalyonun-oteki-yuzu). Zira bütüncül düşünebilme ve evrenselleşebilme gayesiyle yeniden bir büyük anlatı inşasına girişilecekse bunun yapay zekâ kadar türümüzün sosyal zekâsını da hesaba katacak şekilde, yönelim ve eğilimlerinin akılcı bir tutumla ele alınabildiği bir zeminde kurgulanmasını istiyoruz.
Büyük anlatılar çağının bittiği yalanı ve o yalanla beraber gururla sloganlaştırılan postmodernizmin ötesi ve sonrasına öyle ya da böyle geçmiş bulunmaktayız. Etraf, hiç bu kadar bulanık, bulanıklıktan sızan sermaye ise bu denli pastel ve “eğlenceli” olmamıştı. Sınıfsal tahakkümün en sırıtık ve sempatik halleri, en saldırgan sarışın ve badem bıyıklı sürümleri sayesinde kendilerine varlık sebebi bulabiliyorlar. Ancak bu bile, Hollywood ve DC gibi iki dillere destan muhafazakâr ve düzen kollayıcısı şirketin bile, Todd Phillips yönetimi ve Joaquin Phoenix sahnelemesiyle çarpan Joker filmi vasıtasıyla kitlelere, hayırsever palavrasını, – elbette reform çerçevesinde – düzen eleştirisini ve bırakın devrimi reforma bile imkân tanımama halinde nelerin özneleşebileceğini, neredeyse estetik modernize bir biçimde iletiyor. Filmin önemini içeren kapsamlı eleştiri ile beraber bu ay güzü, yetkin öykü ve edebi metinlerle içselleştirmeyi sürdürüyoruz.
Büyük anlatıların “daha iyi”leriyle örülmek adına,
Sanatla kalın dostlar.
Azizm’in Notu: Azizm Sanat E-Dergi’nin Kasım 2019 tarihli 143. sayısı için dilediğiniz konuda makale, öykü, şiir, deneme, eleştiri, karikatür, video, resim ve fotoğrafı 6 Kasım tarihine kadar azizm.sanat@gmail.com adresinden yayın kurulumuza iletebilirsiniz.
***
Görsel: Gökbilimci (1668) – Johannes Vermeer