Yaşayamıyorum, ondan bu yazamayışlarım.
En son ne zaman kendimi oynadım bilmiyorum ama nasıldım unuttum çoktan
Yapma gülüşlerden, hassasiyetimden de bıktım.
Ne olurdu sevseydin beni?
Selam Zoya, belki de Oza’dır adı?
Şimdi güz gibi yaprak döker benliğim.
Hapsolur sarılığına saçlarının
Ve bütün Rus kadınları ağlamaklı olur güz gelince
Ağlamaklı olur gülünecek halime
Yağmurlar suyunu söndürmek için yağar kalabalıkta gözlerimin
Ve bence kimse yağmurda ağlamamalı
Daha güzel olana saygı için.
Aynı anda nefes almalı kalabalık, birlikte bağırmalı
Ve tıkır tıkır dönmeli çarkı devrimin
Selam Zoya, belki de Oza’dır adı?
Günler istendiği zaman geri gelmeli,
İyice uzaklaşınca takvim yapraklarında artık unutmalıyız
Sırf daha iyi izlemek için
Gün batımını bugünün
Ritimsiz sözler söylenmemeli sonra
Kötü çünkü çirkin sözleri sevgilinin
Daha kötü oysa ritimsizliği sessizliklerin
Selam Zoya, belki de Oza’dır adı?
Elleri öylece bana bakmalı güzel kadınların
İnce düzgün parmakları Oza’nın
Sırrını bulmalıyım yaptıkları ulvi işlerin
Nasıl yaratılır bugün,
Nasıl yok edilir yarın
Selam Zoya, belki de Oza’dır adı?
***
Görsel: Dingin (1890) – Nikolay Dubovski