Azizm Sanat E-Dergi’nin 143. Sayısı Yayında

Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayını Azizm Sanat E-Dergi’nin Kasım 2019 tarihli 143. Sayısı yayında. Eleştiri, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz;

İçindekiler

Editörden s. 6

Altın Portakal Ulusal Yarışma Notları – Alper Erdik s. 10

Şiğir Yazma Kılavuzu – Kemâl Sürahi & Batuhan Bayansever s. 20

Hayırında Çalıntı Çocuk – Ziza Rumas s. 28

Uzak Kaderler İçin – Ahmet Ayberk Aykul s. 32

Ve Çocuklarımız – İsmet Şengül s. 34

Terminatör Kara Kader ve Hibritlik Derecesi Yüksek Nostalji – Onur Keşaplı s. 42

***

Editörden

Tüm dünyanın ekran başında hararetle – ve bununla paralel pişkince – seyrettiği İkinci Körfez Savaşı’nın, Irak kanadında sivrilen figürlerden biri, Muhammed Said es-Sahaf’dı. Saddam Hüseyin’in enformasyon bakanı olan ve savaşın özellikle ilk iki haftasında verdiği bilgilerle ABD medyasının küresel gücünü adeta tek başına dengeleyen Sahaf, emperyalizmin Irak çöllerinde yenilgiye uğrama ihtimaline işaret ediyordu. Bush ve Blair ikilisinin hoyrat saldırganlığına eklemlenmek için büyük çaba harcayan, ancak 1 Mart’ta meclise takılan GülErdoğan ikilisini de şaşkına çevirecek kadar uzayan Basra muhaberesinin yankıları, Irak Enformasyon Bakanı’nın, Bağdat’ı korumak üzere, sayısı milyona yaklaşan Cumhuriyet Muhafızı’ndan bahsetmesiyle echo’ları harekete geçiriyordu. Ne var ki tüm dünyayı her akşam enformasyona boğan Enformasyon Bakanı’nın aşağı yukarı her konuda yanlış bilgiler verdiğini anlamamız, Bağdat’ın düşüş süresinden bile kısa sürmüştü. Henüz daha post truth çağına adıma attığımızın farkında değildik. Gerçi 11 Eylül saldırılarının ta kendisi başta olmak üzere, ertesi gün CNN’in yalan haberler bombardımanı, hangi çağa adım attığımızı, bağırgan imajlar ve söylevlerle ilan ediyordu. Yine de enformasyona olan inancımız baskındı; Sahaf’a canı gönülden inanacak kadar. Elbette yalan haberler, propaganda amaçlı enformasyon, 21. hatta 20. yüzyılla bile sınırla değil. Ancak eldeki tüm yanılsatıcı verilere ve olumsuz anlamda birikmiş tortulara rağmen, bilgiye inanma arzusu, öz olarak olumsuz bir edim olarak kabul edilemez. Sorun, enformasyon çarpıtılışını değerlendirme yetisizliği kadar, enformasyon fazlasını seyreltme aksesuarlarındaki eksiklikte yatıyor. Dışavurumcu şair ve oyun yazarı T.S. Eliot’a “Bilgi ile kaybettiğimiz bilgelik şimdi nerededir? Enformasyon ile kaybettiğimiz bilgi şimdi nerededir?” sorularını sordurtan da muhtemelen akla hiçbir şekilde yatmayan, bu dayanılmaz çaresizliğimiz olabilir.

Aydınlanmanın haklı olarak umduğu üzere, bilginin, bilimin insanlık onuruna yakışır bir düzen kurabilme ihtimali, bizzat bilgi ve bilimden doğan – veya sezaryen bir müdahale ile alınan – enformasyon fazlasıyla boğdurulmuş durumda. Mars’ı ve ötesini bilfiil keşfetme hayali kurabilen bir türün, kendi gezegenini yıkımla baş başa bırakmamış olması beklenirdi. Tanrı parçacığının peşine, haklı olarak düşen, bu harika kuşkucu türün, bu cürete varabilmesinden evvel yoksulluk gibi bilimin kudreti karşısında esamisi okunmaması gereken bir sorunu ebediyen çözmüş olması beklenirdi. Akla her ne hikmetse, rap popüler değilken bile popüler olmasına karşın, ideolojik tavrı ötelenen Tupac Amaru Shakur’un, plak şirketlerince ve ABD kanunları tarafından zıtlıklar içerecek şekilde sömürülmeden önce sarf ettiği cümleler geliyor. Asparagas iddialarla hapsedilmesi nedeniyle asla yayınlanmayan MTV röportajında 2Pac, yoksulluk ve açlık gibi sorunlar hakkında dersler yerine voleybol kurallarının öğretildiği sisteme “eğitim” dendiğini ifade ediyordu. Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika’sını sömürürcesine enformasyona boğulan zamane çocuklarının, henüz dünyayı yürüten kuşak olmasına zaman varken, önceki kuşakların teknolojinin ışık hızını andıran gelişimleri neticesinde afalladığı ortada. Şimdilerde adeta su yüzeyine ancak kabarcıklar halinde dönüt iletebilecek kadar bilgiye boğulan türümüz, teknofobiden hızla uzaklaşmasına rağmen bunu akılcı, modernist bir tavırla yapabilecek bir olgunluktan ziyade, olup biteni değerlendirebilecek kapasiteden yoksunlaştırarak alık bir boyun eğişe sürükleniyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde, Sanayi Devrimi’nin getirilerini, “makine” özelinde öven ve yeni insan/yeni dünya/yeni yaşam trinity’sini adeta kutsayarak, avangarda akılcı bir doku sağlayan İtalyan fütüristlerin ya da aynı dokuyu faşizme sapma yaşamadan kurgulayan ve sinemadan plastik sanatlara pek çok disiplinde uygulayan Rus konstrüktivistlerin, ya da Alman Bauhaus ekolünün aksine, günümüzde enformasyon fazlasını sağlayan ve onu pastel beğenilerle sahiplenirken boyun eğdiğimiz teknolojiye yönelik entelektüel bir açılım söz konusu değil. Bunda elbette ütopyasızlaştırılmış olmak ve geleceksizleştirilerek şimdiki zaman hapsine alınmanın etkisi yadsınamaz. Ancak eleştirinin yitirildiği bir zaman/mekânda övülenin, benimsenenin üzerine bir anlatının geliştirilemez oluşu belki de eleştiri yitiminin başat gerekçesi de olabilir.

Yukarıdaki izleğe bakıldığında bizi, Muhammed Said es-Sahaf’dan Marinetti’ye, Tupac’dan El Lissitzky’e, Eliot ve Nesin’den Gropius’a taşıyan, olacak iş olmayan, akışın, sayfalarımızda uzun uzadıya eleştirdiğimiz yeni Yokedici filmi Terminator Dark Fate’den tetiklendiğine inanmak güç. Ancak nükleer tehditle harmanlanmış Soğuk Savaş’ın teknofobik yapıtının, günümüzde işlemez oluşunun nedenlerini pekâlâ tüm bu verilerle işleyebileceğimizi düşünüyoruz. Belki de yanılıyoruz. Neyse ki Azizm Sanat E-Dergi’nin 143. sayısı, pek çok edebi metnin, pasajın, denemenin, öyküye de ev sahipliği yapıyor. Ayrıca beş para etmez, edebiyat yoksunu matbu ya da dijital yayınlar çöplüğünün, alenen öldürmeye teşebbüs ettiği şiire dair, hiciv katsayısı yüksek bir mizahi/gerçekçi eleştiriye yer veriyoruz. Tüm bunlara ek olarak, Ulusal Yarışma’nın dönüş yaptığı ancak 1960’larda Sinematek kavgasına benzer bir atışmaya ve olası kamplaşmaya ev sahipliği yapacak şekilde, ödüllendirmeleriyle dikkat çeken Antalya Altın Portakal Film Festivali üzerine, nesnelliğini korurken üçüncü bir cephe açacak kadar önem taşıyan değerlendirme de sayfalarımızda. Enformasyona akılcı bir seyreltme uygulayabilecek bilince varmak adına,

Sanatla kalın dostlar.

Azizm’in Notu: Azizm Sanat E-Dergi’nin Aralık 2019 tarihli 144. sayısı için dilediğiniz konuda makale, öykü, şiir, deneme, eleştiri, karikatür, video, resim ve fotoğrafı 3 Aralık tarihine kadar azizm.sanat@gmail.com adresinden yayın kurulumuza iletebilirsiniz.

***

Görsel: Gökdelen Lambası (1929) – Arnaldo dell’Ira

Bunu paylaş: