Bizim, acı çeken çocuklarımız…
Bölüm 1
Ateşe savrulan rüzgâr gibiyiz,
Ne rüzgârı durdurabildik, ne de ateşi söndürebildik.
Yaktıkça yaktı bizi, etten kemikten, ilikten, damardan, içeri.
Estikçe esti, yaktıkça yandık,
Yandıkça karanlığı daha da bir aydınlattık.
Bölüm 2
EYY ÇOCUK!
Yüzüme bakma öyle eyyyy çocuk.
Utanır mı insanlık insanlığından acaba.
Taşır mı bacakların bunca yükü.
Peki ya dayanır mı yüreğin bunca acıya.
Nasıl yunacak insanlık yüzüne bulaştırılan bunca kiri pası.
Gözlerin nereye bakar.
Hangi gediğe takılıp kaldı oyuncakların.
Hangi kirli emellerle vurulup düşürüldü uçurtmaların.
Kimlerin ellerinde piç edildi yarınların.
Hangi uçuruma itildi çocukça anıların.
Hangi pusuda düşürüldü o çocukça bakışların.
Diren haa diren, diren haaaaa diren.
Yürüdükçe büyüdük.
Büyüdükçe güzelleştirdik yarınlara dair düşlerimizi.
Diren ey çocuk.
Hiç kimse alamaz bizdeki bu, bizim olan gülüşlerimizi.
Bölüm 3
VE ÇOCUK!
Işık olmalıyım dedi çocuk.
En derin karanlıkları bile aydınlatana kadar.
Işıtmalıyım dedi çocuk.
Çürümüş beyinleri, köhnemiş zihinleri alt edene kadar.
Isıtmalıyım dedi çocuk.
Kirlimi kirli emellerin buz dağında,
Kokuşmuş beyinlerin ayazında, kışında,
Titreyen o masum yürekleri ısıtana kadar.
Güneş olmalıyım dedi çocuk.
Direnmeliyim dedi çocuk.
Bu iğrenç, bu kepaze zamana
Bizim çocuklarımız doğmasın diye.
İnançla hırsla direnmeliyim dedi çocuk.
Ve bulut olmalıyım dedi çocuk.
Yeşermeyen umutlara,
Kavrulmuş yüreklere,
Çatlamış dudaklara,
Merhametten, vicdandan, insanlığın kuruyan toprağına
Benzi solmuş çocuklara,
Ve bir bir dökülen başaklara.
Hesap sormalıyım dedi çocuk.
Şu bitip tükenmeyen yavşaklara.
Bölüm 4
Sizler nasıl oldu da unuttunuz bir zamanlar çocuk olduğunuzu? Hangi mantığın yan piyasa ürünüsünüz, hangi asalakça duyguların kölesisiniz ki, sevgiyi iğrenç emellerinize alet edip, merhameti çuvala, insanlığı yerin dibine gömmüşsünüz, nedir sizleri taşıyan bu iğrenç ve aşağılıkça duyguların merkezine? Nasıl bir asalaklıktır ki göz yummaktasınız çocuklara yapılan onca iğrençliklere? Bugün var olup ama yarına olmayacak olan en vahşi yaratıklarsınız. İnsanoğlu murat eder, benim de muradımdır ki kendi pisliklerinizden boğulasınız. Cefa çektirmediğiniz zulüm etmediğiniz tek bir canlı dahi kalmadı ki sizlerden nasibini almamış olsun. Sizler var olmuş en acımasız mahlûklarsınız.
Eğer çocuklara mutlu bir dünya güzel bir gelecek bırakabiliyorsanız,
Çocuklara kol kanat gerip sahip çıkabiliyorsanız, işte o zaman adamsınız adam, insansınız derim.
Çocukları dinleyip anlayabiliyorsanız, çocuklarla ortak fikirler kurup aynı payda üzerinde birleşebiliyorsanız, onlarla yeni baştan çocukluğunuza dönüp onlarla birlikte büyüyebiliyorsanız, onlarla iç geçirip, onlarla sevinebiliyorsanız, işte o zaman gerçekten insansınız, gerçekten adam gibi adamlarsınız derim size.
Bizler geldik, kaçınılmaz sona doğru yürümekteyiz, eğer ki bugünler bizimdi öyle ya da böyle bir şekilde olabildiğince yaşadık, ama yarınlar sizindir! Sizler bizim geleceğimizsiniz deyip atmış olduğunuz temelin yükselişini onların güçlü omuzlarına bırakabiliyorsanız işte o zaman varsınız ve adamsınız derim, adamdan da öte gerçek lidersiniz, kanaat önderleri, din adamlarısınız derim.
Ve lakin sizler kokuşmuş beyinlerinizde, çürümüş ve de kokuşmuş insanlığınızın uçurumunda, yön tayin ediciliğe soyunanlar, değil misiniz ki kafanız kuma gömülü, kıçlarınız çöl sıcağında kavruk olarak gelecek nesillere ve insanlığa bela olanlar.
Bölüm 5
Düşlerimizde savruldu özlemlerimiz.
Küllerin altında kala kaldık,
Damlara düşürüldü çalınmış çocukluğumuz.
Çiğdemlerin, nevruzların, eşkınların arasında gezinip durduk.
Böylesi kısacık sevinçlerle geçip gitti, çocukluğumuzla birlikte,
bize kalan anılarımız.
Çok erken büyüdük bizler, hem de çok erken.
Büyük adamlar olamasak da, acılarımız, kederlerimiz hep büyük mü büyük oldu.
Bölüm 6
Tenimde, yağmur sonrası toprak kokan yalnızlığımdır
bana kalan.
Nasıl anlatayım, nasıl tanımlayayım seni bilemiyorum.
Hayatın bugüne dek bizlere sunduğu aşikâr.
Ya bundan sonra bizleri neler bekler bilemeyiz.
Belki biliriz de bilemeyiz.
Gerçekleri itiraf etmek bazen korkutuyor insanı.
Ben yeni doğacak olanlara ve hayatın henüz daha başında olan,
gözü yaşlı çocuklara emanet ediyorum, acıya ve yokluğa kefen biçilmiş
Yalnızlığımı.
Ülkesinde doğup, ülkesiz büyüyen çocuklara.
İsmet ŞENGÜL.
29 Ekim
İzmir/2019
***
Görsel: 1985 yılında yanan bir evden sağlam kurtarılan tek şey bu çocuk portresi olmuştur. Hakkında pek bilgi bulunamayan bu görsel “The Crying Boy” ismiyle İngiltere’de çeşitli sergilerde gösterilmiştir. Kimilerinin “Lanetli Tablo” olarak isimlendirdiği bu çocuk portresini; ağlayan çocuk portreleri çizmesi ile ünlü Bruno Amadio’nun çizmiş olabileceğini iddia edenler olmuştur. Bu tablo 1985 yılının sonlarında The Sun gazetesi tarafından başlatılan kampanya ile okurları tarafından bir meydanda yakılmıştır.