Kitapçı: Frans De Wall – İçimizdeki Maymun/Biz Neden Biziz?

                Çeşitli insan davranışları söz konusu olduğunda hepimiz birer etolog gibi davranmaya bayılırız. Örneğin kadına karşı şiddet söz konusu olduğunda “Doğada eşini döven herhangi bir hayvana rastlanmamıştır.” cümlesiyle insan ve hayvan davranışının karşılaştırıldığı ve insanın hayvandan daha aşağı (!) bir varlık olduğu vurgulanır. Aynı cümleler taciz, tecavüz söz konusu olduğunda da sıklıkla kullanılır. Hayvanların insanlar karşısındaki “yüceliği” yalnızca kötü insan davranışlarında geçerli değildir. “İnsanlık dersi” veren, barış içinde yaşayan kedi ve fareler, annesi ölen kuzulara “sahip çıkan” inekler, sahibinin hayatını kurtaran köpekler adeta bizi insanlığımızdan utandırmak için el birliği ile çalışırlar. Tabii hayvanlar bize her zaman insanlık dersi vermezler. Bizim kötücül yanlarımızın kaynağı da yine “vahşi” ehlileşmemiş hayvan tarafımızla ilgilidir. Çoğu zaman konu neyi gerektiriyorsa o yönde manipüle ettiğimiz hayvan ve insan davranışları kıyaslamaları siyah ve beyazdan öteye geçmeyen birçoğu ne yazık ki hiçbir şekilde gerçekliği yansıtmayan bilgi kirliliğinden başka bir şey değildir.

            Bu karşılaştırmaların odağında hayvan davranışını yüceltme eğilimi aslında yine kendimizi diğer türlerden ne kadar üstün gördüğümüzle ilgilidir. Adil bir şekilde bakmakta zorlandığımız primat akrabalarımız da bundan nasibini alırlar. Onların “insanca” bulduğumuz davranışlarına hayret ederek sevinir, ya da kendi “insanlık dışı” davranışlarımızda onlarla akrabalığımızı hatırlarız. Çoğu zaman İyi primat yanları insanlara, kötü insan yanları da primatlara aittir. Bu, insan doğasını anlamaya çalışmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkar.

            Primat davranışlarından hareketle insan doğasını anlamaya çalışan çalışmalar asırlardır varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmaların son otuz yıldır yazılanlar kadar kasvetli ve hatalısı olmamıştır (De Wall, 2014, 13). Bu karanlık ve insan doğasını kötülükten hareket ettiğini varsayan görüşler Hollandalı psikolog, primatolog ve etolog Frans De Wall’u rahatsız etmiş ve İçimizdeki Maymun Biz Neden Biziz? adlı bu kitabı yazmaya karar vermiştir. Uzun yıllar boyunca yaptığı primat gözlemleri üzerinden en yakın akrabalarımız olan şempanze ve bonobo davranışları ile insan davranışlarının karşılaştırılmış, iyi, kötü ve çirkine eşit mesafeden tüm bilimselliği ile gözler önüne sermiştir. De Wall bu kitapta hem iyi hem de kötü yanlarımızın şempanze ve bonobolarla ortaklığından bahsetmiş bu durumu Roma Tanrılarından Janus’a benzetmiş ve nasıl ki Janus’un iki yüzü varsa insanın da iyi ve kötü yanlara aynı anda sahip olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir:

 “Dünyada bir Janus kafası gibi duruyoruz, iki yüzümüz de farklı yönlere bakıyor. Bu bazen kafamızı öyle karıştırıyor ki ne olduğumuza dair aşırı basitleştirici genellemeler yapabiliyoruz. Ya “yaradılışın kralı” olduğumuzu iddia ediyor, ya da kendimizi yegâne gerçek zalimler olarak resmediyoruz.” (De Wall, 2014, 17).

            İnsan doğasını anlayabilmek adına uzun yıllar boyunca şempanzelerin gözlemlendiğini dile getiren De Wall, şempanzelerin vahşi doğalarının insan davranışlarındaki karşılığını kabul etmekle beraber bunun yalnızca tek bir bakış açısına odaklandığını söyler ve bir diğer yakın akrabamız olan bonobolar ile ilgili gözlemlere de yer verilmesi gerektiğini savunur. Şempanzelerin vahşi doğasının yanında bonobolar, barış içinde yaşayan, anaerkil bir düzen benimseyen, eğlenmeyi ve cinselliği seven özgür ruhlu canlılardır. Bu sebeple tümüyle vahşi bir soydan gelmemizin gerçekçi görünmediğini belirtir.

            Primat dünyasının bu birbirinin zıddı denebilecek akrabalarımızın her birinden aldığımız özellikler üzerinde duran İçimizdeki Maymun Biz Neden Biziz? kitabı altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “Ailedeki Maymunlar”, şempanze, bonobo, orangutan ve goriller ile insan arasındaki ilişkilere bir başlangıçtır ve neden her şeyin iyi/kötü, güzel/çirkin üzerinden açıklanamayacağını basit bir şekilde, örneklerle anlatarak kitaba bir giriş yapar. İkinci Bölüm “İktidar- Kanımızdaki Machiavelli”,iktidarın primat dünyasındaki anlamı iktidar, güç, rekabet, zirvede olma gibi başlıkların cinsiyet açısından karşılığı, primatlar ve insanların bu konudaki benzeşen yönleri üzerinde durulur. İktidar savaşında koalisyon kuran iki şempanzenin iktidarı nasıl ele geçirdikleri, şempanzeler ve bonoboların dişi dayanışması, kabadayı erkekleri hizaya getiren dişi gruplar gibi pek çok örneğe yer verilir. Üçüncü Bölüm “Cinsellik- Kama Sutra Primatları”, renkli cinsel yaşamlarıyla bilinen bonobolar üzerine odaklanır. Biseksüel bonobolar için cinsellik yalnızca üreme amacıyla gerçekleşmez, aynı zamanda bir gerilimi azaltma, çatışma çözme, uzlaşma için kullanılan bir araçtır. Bonobolar ve insanlar arasındaki cinsel benzerlik ve farklılıklara odaklanan bölüm, bunun yanında zorla cinsel ilişki, kadın dövme, cinsel pazarlık, bebek katli gibi kavramları primat ve insan dünyasından örneklerle karşılaştırır. Bir ağaç dalında karşılaşan ve ona yol vermeyen bonobonun koluna cinsel organını sürterek geçiş izni alan bonobo, beğendiği dişiyle cinsel ilişkiye girebilmek için grubun alfa erkeğini saatlerce tımar eden şempanzeler, bebek katlini engelleyen bonobo dişileri gibi ilgi çekici örnekler üzerinden ilerleyen bölümde bonoboların insanı kıskandıran cinsel hayatlarına karşın tür olarak başarımızın bonobo tarzı cinsel hürriyeti sıkı bir şekilde kontrol edebildiğimiz için başardığımız da dile getirir. Dördüncü Bölüm, “Şiddet- Savaştan Barışa”, şiddet eğilimleriyle bilinen şempanzeler ile insan türü arasındaki benzerlik arasında ilişki kurar. Bu bölümde komşu kabilenin erkeklerini öldürerek yaşadığı toprağın sınırlarını genişleten şempanzelerin türümüzle ne denli benzer olduğunu gösterir. Şempanzeler arasındaki savaşa rağmen barışın yeniden tahsis edildiğini gösteren gözlemler de bulunmakta, kavga ettikten bir süre sonra dakikalarca sarılarak kucaklaşan şempanzeler örnek verilmektedir. Barış ortamını korumanın antlaşmalara dayalı bir sorumluluktan ibaret olduğu yanılgısının gözler önüne serildiği pek çok örnek bu bölümde yer alır. Bunun yanında şiddet ve uzlaşmanın cinsiyet açısından ele alındığı çalışmada şempanze dişilerinin erkeklerden çok daha az kavga ettiği, buna karşın kavgadan sonra uzlaşma konusunda erkeklere göre çok daha az uzlaşma yanlısı olduğunu gösteren gözlemler vardır. Beşinci Bölüm, “İyilik- Ahlaki Hassasiyeti Olan Bedenler”, ahlak, iyilik, empati, minnet, cömertlik, adalet gibi oldukça insani görünen konuların primat dünyasındaki karşılığına odaklanılır. Duygudaşlık ifadelerin türümüzün bütün üyelerinde olduğunu ortaya koyan araştırmalar, yalnızca kötü yönlerimizin değil iyi yönlerimizin de ortaklığını bir kez daha gözler önüne sermesi açısından oldukça önemlidir. Genç bir şempanzeye bakmakta olan Rus psikolog evin çatısına sürekli tırmanan yaramaz şempanzenin ilgisini ağlıyormuş gibi gözlerini kapatarak üzerine çekmiş ve şempanze bakıcısı ne zaman ağlıyor gibi davransa yanına gidip ne olduğunu anlamaya çalışmıştır. Bu ve buna benzer pek çok empati örneğinin yer aldığı bölümde adalet ile ilgili dikkat çekici örneklerden biri kapuçin maymunlarıyla yapılan araştırmadır. Bir grup kapuçin maymununa birer çakıl taşı verilip taşları geri verdikleri takdirde bir dilim salatalık alabilecekleri öğretilir. Bir süre sonra verdiği çakıl taşına karşılık üzüm almaya başlayan grup içindeki kapuçinler, salatalık alanlar tarafından fark edilir ve salatalık alan kapuçinler greve başlar. Çakıl taşlarını geri vermek bir yana sağa sola hırsla atmaya başlarlar. Gelir adaletsizliği kapuçinleri oldukça rahatsız etmiştir. Oldukça “insani” görünen bu tepki primat akrabalarımızla sandığımızdan çok daha fazla ortak davranışa sahip olduğumuzu göstermesi açısından önemlidir. Altıncı Bölüm “İki Kutuplu Maymun – Denge Kurmaya Dair”, ilk bölümde yer alan iki yüzlü Janus sembolünden hareketle hem iyi hem kötü yönlerimizle benzeştiğimiz primat dünyasıyla bir denge kurma vaktinin geldiğini dile getirir. İnsan doğasının çok boyutluluğu üzerinde durmakla beraber aynı durumun şempanzeler ve bonoboların dünyası için de geçerli olduğunu söyler. Şempanzelerin dünyası daha şiddete meyilli, bonobolarınki daha barışçıl olsa da şempanzeler çatışma çözebilir ve bonobolar da rekabet edebilir. Önemli olan şiddet eğilimli şempanzelerin barışmayı bilmeleri ve bu dengeyi oluşturmalarıdır. Doğada saf durumlar yoktur. İnsan toplumu için geçerli olan insan doğası için de uygundur. Hem iyi hem kötü, hem empatik hem zalim, hem barışçıl hem rekabetçi, hem ahlaklı hem adaletsiz bir arada olabilir. Fakat bu durum hiçbir toplumu topyekûn kötü, iyi, ahlaklı ya da zalim yapmaz. İçimizde bizi biz yapan birden çok maymun vardır. Biz, en asilinden en bayağısına bu eğilimler içinde dünyaya geliyoruz.

            Eşitlikçi bir yaklaşım ve bilimsellikle harmanlanan eserin, son dönemde ivme kazanan popüler bilim kitapları arasında hak ettiği ilgiyi yakaladığını ne yazık ki söyleyemeyiz. Anlaşılır bir dili ve yer yer mizahla süslü akıcı anlatım eseri “sıkıcı” bilimsel yayınlardan ayırıyor. Bu yönüyle bilimin yalnızca o alanla ilgili araştırmacıların anlaması gereken bir konu olmadığını da gözler önüne seriyor. Kitap, konuya meraklı araştırmacılar ve bilim insanları için her bir bölümde 50’den fazla kaynağa yer verilmesiyle muazzam bir kaynakça görevi görüyor. Son olarak kitabı dilimize, Metis Bilim serisi için kazandıran Aslı Biçen’in kusursuz çevirmenliğinin de kitabın başarısında önemli bir payı olduğunu söylemek gerek. İçindeki maymunla yüzleşebilenlere selam olsun!

Gülbike Keşaplı

Bunu paylaş: