Azizm Sanat E-Dergi’nin 146. Sayısı Yayında

Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayın organı Azizm Sanat E-Dergi’nin 146. sayısı yayında. Eleştiri, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz;

İçindekiler

Editörden s. 6

Geçiyordum – Batuhan Suiçmez s. 10

Aydın Saka nom de guerre Piç Şair s. 14

Prelüd – Ahmet Ayberk Aykul s. 17

Geolinden Dünyaya – Ziza Rumas s. 18

İp – Safa Mutluoğlu s. 21

Fatih ve Fetih ve Netflix: Hurafesizleştiremediklerimizden misiniz? – Onur Keşaplı s. 23

***

Editörden

Belleği hayatta tutması açısında ezber/ezberlemek iyidir, faydalıdır. Ezber sayesinde mesafe kat edilebilir, pek çok konuda veriye sahip olunur. Gerekirse ahkâm kesilebilir. Mütevazı olunduğundaysa, orta yaş ve biraz aşağısı çevre tarafından “Kim Milyoner Olmak İster”e katılma yolunda dâhiyane önerilerde bulunulabilir. Ya da dâhice planın sahibi, bir gün bilgi yarışmalarına katılırsa, joker hakkını kullanma noktasında “ezber” üzerinden çokça veriye sahip kişiden faydalanacağını ifade eder. Bilgi yarışmalarının adındaki yanlışlık, ezberin ıskaladığı her şeyi, bilgiyi, içermektedir. Ezber bilgi sağlamaz. Ezberleyerek yol alınır ancak ilerlenemez. Ezber, belleği hayatta tutar ancak canlı tutamaz. Hatırlama konusunda yardımcı olabilecek bir koz iken, duyumsama noktasında işe yaramazdır. Ezber, –mış gibi yaparak yaşamanın bile farkında olamayacak kadar akıl tembelliğini beraberinde getirir. İşlenmemiş hammadde gibi betimlenebilecek ezber, ezber yaşamları doğurdukça, güvenli bölgeler kadar o bölgelerde ikamet edenlerin sayısı artar. Bu artık tutuculuğu ve sözcüğün tam anlamıyla muhafazakârlığı beraberinde getirir. Enformasyon fazlasının ve bağırtılar/bağırganlar çağına tanıklık ederken, ezberlenmiş ancak işlenmemiş, en ufak bir diyalektik yaklaşıma bile tabi tutulmamış verilerle karşı karşıyayız her an. İnternet “bilgi ağı” olabilecekken veri istifrası yuvası halini almadı mı? Wikipedia ve IMDb kozalarında yatanlar, istatistik ve rakamlarla yoğrulanlar, ezberleri kuvvetli olanlar hiçbir işe yaramazlıklarının getirdiği manasızlıkları anlam illüzyonuyla örtüyorlar “bilgiye aç”-“mış gibi” yapanların yoğun ilgisiyle. Ansiklopediden internete geçen düz algılıların tarih duayeni olduğu bir dönemde veri tüketicilerin saçıntılarıyla uğraşmak elbette yorucu. Önemini epeydir yitiren Akademi Ödülleri’nin bu durumla ters orantılı olarak son birkaç yılda şişirilmesi bir yere kadar anlaşılabilirken, kendi ülkesinde bile daha az izlenir, önemsenir olan Super Bowl gibi bir safsatanın “popüler kültür” adı altında dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan ülkemizde de takip edilir oluşu, olacak iş değil! Tüketmeye karşı üretmeyi kutsadıkça, özellikle soyut, yayın odaklı üretim fazlasıyla da ne yapacağımızı bilemez olduk. Aklına esen herkesin içerik/yayın ürettiği bir çıkmazdayız. Karşılıksız bırakılan yayınların olmadığı, herkesin – karın doyursun doyurmasın – takipçilere sahip olduğu bir aşamada akıl kadar hayal gücü de ciddi boyutta tehdit altında. Hem aklı hem hayal gücünü kurtarma noktasında, azlığı, yavaşlığı, sessizliği, görünmezliği, tüm bunları sağlayabilecek bir kapalılığı fazlasıyla önemsiyoruz. Öyle ki bu metnin bile yazılmaya değer olup olmadığını sorguluyoruz. Kimsenin zamanını, hiç kimsenin almaya hakkı olmaması gerekirken, bireylerin bir nebze de olsa hayal kurup düşlemekle geçirebilecekleri zamanlarını, herkesin yapmak zorunda olduğunu hissettiği Oscar tahminleri, NBA yorumları vb’leri ile işgal etmemek gerektiğini düşünüyoruz. Bu yüzden Azizm Sanat’ta yavaşlığa, örtülülüğe yol almaya çalışıyoruz. Bu yüzden her yerde bulabileceğiniz “bilmem kimin yeni filminin ilk görüntüleri” gibisinden fazla tıklanma sevdalısı içerikleri içermiyoruz. Elimizden geldiğince yeni ve bizce şeyler ortaya koymaya çalışıyoruz; ve de bunların çok da önemli olmadığını bildiğimizden, sesimizi yükseltip ağdalı imajlarla göze hitap etmeye de tenezzül etmiyoruz. Biz çok mu olgunuz? Hayır, ama çoğunluk sonsuza dek ergen!

Bizi belirli bir sona yaklaştıran 146. Sayımızın içeriğinde, yukarıdaki paragrafa dair çalışmalarla karşılaşmanız güç. Ki zaten bir süredir bu böyle olmuyor mu? Özerkliğini ilan etmiş Editörden köşesinin kendince ahkâm kesip rol çalma çabaları. Nasıl da utanç verici. En kötüsü de, manifestosunda postmodernizm eleştirisi barındıran bir yapılanmanın, aylık yayının bir süredir postmodern müzeler hüviyetine bürünmüş olması. Gerçi onlar kendilerine postmodern değil güncel/çağdaş demeye cüret ediyorlar ama düpedüz postmodern oldukları gerçeği değişmiyor. Nasıl ki bütünsellikten uzaksa söz konusu müze içerikleri, bizler de o hale büründük. Nasıl ki o müzelerde bina/mekân, eserlerin önüne geçebilme hadsizliğine sahipse, bizim de editör yazımız o şekle doğru yol alıyor, sanki. Ama dedik ya, sona doğru bir adım daha atarken pek çok şeyin dönüşüm geçireceği gerçeği, ufukta belirlemeye başladı. Bu sayımızda bizleri farklı duygu durumlarına sürükleyen şiirleri, pasajları ve öyküleri bulacaksınız. Ayrıca, Cem Yiğit Üzümoğlu’nun başrolünü oynadığı, Emre Şahin’in yönettiği, Netflix yapımı Rise of Empires: Ottoman dizisi üzerine eleştirimizi okuyabilirsiniz.

Azın çokluğunu anımsayarak aklı ve hayal gücünü geri kazanmak adına,

Sanatla kalın.

Azizm’in Notu: Azizm Sanat E-Dergi’nin Mart 2020 tarihli 147. sayısı için, öncelikle olarak “cinsiyet” ve “kadın” temsilleri üzerine çalışmalar olmak üzere, dilediğiniz konuda makale, öykü, şiir, deneme, eleştiri, karikatür, video, resim ve fotoğrafı 5 Mart tarihine kadar azizm.sanat@gmail.com adresinden yayın kurulumuza iletebilirsiniz.

***

Görsel: Kayalıklarda Baküs Şenliği (1912) – Alice Bailly

Bunu paylaş: