4 Kasım 2019
Marmaris
Rüya
Neriman Fırtına
8 Kasım 2019
Burhaniye, Balıkesir
Akşamüzeri kumsala doğru yürürken bugünün hayatımın en özel günlerinden biri olacağını tahmin edemezdim. Kürkünden kedi olmadığı hissine kapıldığım, ancak uzuvları ve başı kuma gömülü olduğu için ne olduğunu hemen anlayamadığım ölü canlı, bir su samuru imiş meğer. Ayakkabımın ucuyla dürttüğümde her yanı kurtlar kaplayınca sopasız dokunmamaya karar verdim. Kumda da bacaklarını, başını görünür kılmama yardımcı olacak sopa falan bulamayınca hemen eşimi aradım. O gelince yerinden kıpırdatmadan inceledik ve son 30 yıldır ne denli yapılaştığına üzülerek tanık olduğum memleketimde su samurlarıyla hala böyle içiçe yaşadığımızı heyecanla öğrenmiş oldum.
Türkiye’de canlısını hiç görmedim ama ne şanslıyım ki Amerika’da yaşadığım zaman çok kere karşılaştım bu güzel canlılarla. Alaska’da yüzen evde kaldığım bir araştırma sırasında dört yavru ve bir annenin sesine uyanmış, pencereden annenin yavrularını ağzıyla yüzen evin platformuna çıkarmasını izlemiştim mutlu bir sersemlikle.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre “Tehdide Açık” durumda olan su samurlarının varlığı yaşadıkları sucul ekosistemlerin temizliğine işaret ediyormuş. Bu samurun ailesinin ve akrabalarının, soylarının Burhaniye’de sağlıklı yaşamaları, güzel bir geleceğe sahip olmaları için gereksinim duydukları koruma önlemlerinin alınması için yetkililerle birlikte gerekli tüm çalışmaların yapılması için elimden geleni yapacağım.
Alaska’daki dostum Jos Bakker’in samur videolarından birini paylaşayım;
Özgür Keşaplı Didrickson
15 Kasım 2019
Dikmen Köyü, Manavgat, Antalya
İki yıl önce aynı yerde tek birey olarak görmüştüm. İki yıldır gözlerim hep arıyordu. Bugün rastlayınca çok sevindim. Ne olduğunu öğrenince daha da sevineceğim.
İsmet Şahin
23 Kasım 2019
Burhaniye
Her zaman kızıl göğüslerini, parlak siyah gözlerini görmesem de çıt çıt sesleri ve geceleri de duyduğum şarkılarıyla kızılgerdanlar her yerde. Belki de bu yüzden bugün bir zeytin ağacına yapışmış olarak gördüğüm mantarın rengi bile hemen onları çağrıştırdı. Nar ağaçları da her yerde. Kızılgerdanın diğer isminin ”nar bülbülü” olması narların olgunlaşmasıyla eşzamanlı varlıklarıyla da ilgili olsa gerek.
Kumsala nakıl güzelliği kondu yine. Geçen sene 12 kasımda kuma uzanıp dalgalanmalarını çekmiştim;
25 Kasım 2019
Marmaris
Çıvgın kuşunun boyuna bakmayın .Nasıl çılgın anlatamam.
30 Kasım 2019
Burhaniye
Ejderhanın gözüyle ilgili karaladığım şiire görsel ararken karşıma içinden yusufçuk geçen çok güzel bir resim çıktı. Yusufçuğun İngilizce’deki adında ejderha (dragon) kelimesi geçtiği için (dragonfly) oldu bu, ne iyi oldu. Frank C. Papé isimli İngiliz illüstrasyon sanatçısıyla da tanışmış oldum böylelikle. Pape pek çok kitabı resimlemiş. Karşıma çıkan, çan çiçeklerinin güzelim mavisine boyalı bu resim Friedrich Wilhelm Carové imzalı “The story without end/Sonu olmayan öykü” isimli kitaptanmış. Resmin adı ise “The harebell and the dragonfly/Çan çiçeği ve yusufçuk” imiş. Çan çiçekleri ne (Campanula sp.) antik kentlerde çok rastladığım için de etkiledi resim beni. Çan çiçekleri sonu olmayan öykülerin başladığı yerlere, o eski diyarlara, mitolojiye çok yakışıyor.
Özgür Keşaplı Didrickson
10 Aralık 2019
Marmaris
Doğada üç güzellik…
Neriman Fırtına
13 Aralık 2019
İstanbul
Dirimbilim Günlüğü’nde yer kapmak isteyen bir martı kardeş, “penceremin perderesini havalandırırken”…
Mustafa Bilgin
19 Aralık 2019
Juneau, Alaska, ABD
Dostumuz Jos Bakker kunduzları böyle görüntülemiş;
22 Aralık 2019
Sarıyer, İstanbul
Hüseyin Akkılıç
29 Aralık 2019
Orjan
Bugün Orjan’da ilk defa flamingo görmek beni çok heyecanlandırdı. Henüz pembe renge bürünmemiş 2 genç flamingoydu bizi gülümseten. Bu noktayı düzenli takip etmediğim için yolları ne sıklıkla buraya düşüyor bilmiyorum, Ayvalık’tan mı geldiler onu da bilmiyorum ama evden çıktıktan 10-15 dakika sonra bir flamingo görmek ne güzel şey!
Her gün görsem bıkmayacağım türler de var elbette, mesela yalıçapkınları. Bugün onların mavisi de benimleydi yine. Ak ve gri balıkçıllar dışında büyükçe bir karabatak sürüsü ve karabaşlı martılar vardı. Kızılbacak dışında kıyı kuşu görmedim mi acaba? Notlarımda bulamadım oysa her gelişimde birkaç tür oluyor en az.
Orjan’dan sonra Akçay’a doğru bir keşif gezisi yapalım dedik. Ne iyi etmişiz. Flamingoların sevinci yeterdi bugünü özel kılmak için ama Zeytinli Çayı’nda bir kara gerdanlı dalgıç (Gavia arctica) bekliyormuş meğer bizi! Yaz tüyleriyle görmek onları daha da heyecan verse de kışın dalgıç görmek de ayrı bir his. Sizi alıp kuzeye, hiç gitmediğiniz ve gidemeyeceğiniz kadar kuzeye götürüyorlar sanki.
Özgür Keşaplı Didrickson
2 Ocak 2020
Galisteo Havzası, New Mexico, ABD
Rebecca ODeaghaidh
3 Ocak 2020
Burhaniye
Ne şanslıyım ki Burhaniye’ye kar yağdığı yıl buradaydım. Örenin o kocaman kumsalı bile karla kaplanmıştı. Daha önce hiç karşılaşmadığım manzaralar karşısında büyülenmiştim. Kar çok nadir yağdığı yerlere ne zaman sokulsa büyüleyici bir şeyler oluyor gibi gerçi. Bugün dağlarda kar öylesine çoktu ve öylesine aşağıya inmişti ki bu manzaraya karşı kıyıdan bakan hepimize uzanıp, dokunmuş sayılabilirdi. Yosunlara gömülü bankta bir süre oturup bu görkemli manzaradan güç aldım.
Denize yakın yürürken aynı Sevgili Neriman Fırtına’nın 10 Aralık’ta Marmaris’te gördüğü gibi taş kuşuyla saka kuşlarını birlikte gördüm. Çok uzun zamandır bu tarihlerde memlekette değildim, herhalde bu zamanlarda hep böyle içiçe giriyor varlıkları.
Özgür Keşaplı Didrickson
6 Ocak 2020
Melbourne, Avustralya
Victoria eyaletine ulaşan yangınların Melbourne’a kilometrelerce uzakta olmasına rağmen bize ulaşan duman ve hava kirliliği.
Melda Turan Doruk
Burhaniye
Bilgisayarda müzik dinleyerek çalışırken Pearl Jam’in en sevdiğim şarkılarından Smile çalmaya başlar başlamaz bahçedeki çalı minesinin meyvelerinden yemeye geldi bir kara kızılkuyruk. Çalışırken dış dünyaya köprü kuran bir pencerenin olması ne güzel şey.
Biraz çalıştıktan sonra dışarıya çıktım. Karın en aşağıda olduğu gün bugün. Bir sumru gelmiş, deniz kıyısında uçuyor karabaşlı martılarla birlikte.
Özgür Keşaplı Didrickson
10 Ocak 2020
İstanbul
İnternette dolaşırken Bertolt Brecht‘in bir şiirine rastladım. Adı “Erik Ağacı”. Tek kelimeyle bayıldım. Oturdum hemen Almanca’dan çevirdim. Ben çok sevdim. Çok basit bir şiir gibi görünüyor ama çok dokundu bana. Sizlerle paylaşmak istedim.
ERİK AĞACI
Avluda bir erik ağacı var
O kadar küçük ki kimse inanmaz
Etrafında bir parmaklık
Kimse zarar veremesin diye
Küçük erik ağacı istese de büyüyemez
Kimse ondan bahsetmez
Çok az güneş alır
Kimse onun erik ağacı olduğuna inanmaz
Bir tanecik bile erik yok üzerinde
Fakat o bir erik ağacı
Yaprağından anlarsınız.
Bertolt Brecht
Çeviri: Esen Akyel
13 Ocak 2020
İstanbul
İstanbul’daki ilk vapur yolculuğunda (Karaköy-Kadıköy hattında)üstelik de ışık azalmaya başlamışken bir yunus grubu görmek çok mutlu etti beni. Havanın serinliğine rağmen simit atanların tepesinde çılgın bir telaşla uçan martıları seyretmeye çıkınca gördüm ya yunusları, sağ olun martılar!
Özgür Keşaplı Didrickson
15 Ocak 2020
İstanbul
Üç gündür Tophane-Kabataş-Üsküdar üçgeninde yunusları görüyordum. Hep uzaktan görebildim. Nasıl da yükseklere zıplıyorlar! Meraklıları gidip görebilir. Eminönü-Üsküdar veya Eminönü-Kadıköy hatlarından gözlem mümkün.
Yusuf Daciraki
19 Ocak 2020
Ergene, Tekirdağ
Murat Ayan
22 Ocak 2020
Çaltılıdere, Aliağa
Sonunda Çaltılıdere’nin flamingolarıyla tanıştık oysa şimdiye dek kaç milyon kez geçmiştik oradan. Yalnızca bir noktadan en az 70 flamingo saydım. Kara leylekleri çoook seviyorum. Bir tane vardı, beni çok mutlu etti. İnsan bazen “nasılsa her zaman gidebilirim” diyerek en yakınındaki yerleri keşfe çıkmıyor. İklim değişikliği nedeniyle zaten sorumlu bir şekilde çıkmak gerekiyor gezilere. Karbon salınımıza dikkat etmemiz, toplu taşımı daha çok tercih etmemiz gerek vs vs. Çaltılıdere gibi gezip görmediğimiz ne çok güzel yer var aslında hepimizin yakınında. Hele bir de börtü böcek sevdalısıysak, tarih sevdalısıysak her milimetrekarede sonsuz yaşam öyküsü bulabiliyoruz aslında. Çaltılıdere yaşamımıza katıldı, kimbilir daha kaç kere yaşam zenginliğine tanık olacağız. Yaşasın Çaltılıdere!
Geçtiğimiz günlerde Pearl Jam 6,5 yıl gibi uzun bir aradan sonra yeni albümlerini 27 Mart’ta yayımlayacaklarını açıklamıştı. Bugün bu albümden “Dance of the clairvoyants/Kâhinlerin Dansı” isimli şarkılarını yayımladılar. Aileden kim dinlediyse sevdi. PJ’in yaban hayata ilgisi kariyerleri boyunca izlenebilir. Albümün ismi “Gigaton” da duyarlı oldukları iklim değişikliğiyle ilgili bir tanımmış zaten. Azizm Sanat Örgütümüzün Müzikçi köşesi için şarkıyla ilgili görüşlerimi, PJ’in yaban hayata duyarlılığından da söz edecek şekilde karaladım. Okumak isterseniz;
Şarkının klibinde arıların olması bir süre sonra aklıma kült film Singles’da Pearl Jam’den Eddie ile Jeff’in ana karakterlerden birini oynayan Matt Dillon’la arı belgeseli izlediği sahneyi getirdi. PJ’in yaban hayatla, eh işte arılarla ilgisinin yeni olmadığına, doğaseverlik modası gibi bir şeyin söz konusu olmadığına komik bir kanıt olduğunu düşündüm bu sahnenin. Arılar yok olursa insanların da kısa sürede yok olacağı gibi görüşlerin ana akım medyada yer alışı kaç yıl geriye gidiyor ki oysa belgesele kitlenmiş Eddie’nin Dillon’ı çok ses çıkarttığı için azarladığı bu film 1992 yılından! Hem komik hem de tatlı sahneyi Youtube’da arayınca ilk karşıma İtalyan dublajlısı çıkması da gülümsetti. Yaban hayatı kaygıyla birlikte düşünmekten fenalık gelmiş belki de içime haklı olarak. Bu aralar arı görünce bu sahneyi hatırlayayım ben.
23 Ocak 2020
Gündoğmuş Güneyyaka mahallesi, Antalya
Öğlen güneşlenmesi…
Hasan Öz
24 Ocak 2020
Meğer Queen’in “Crazy little thing called love” şarkısında denizanası kelimesi geçiyormuş. Aşkın insan bedeninde yarattığı titremeleri denizanasına benzetmiş Freddie. En sevmediğim şarkılarından birisi olduğu için de dikkatimden kaçmış belki de.
Özgür Keşaplı Didrickson
25 Ocak 2020
Melbourne, Avustralya
Avustralya’da Eylül ayından beri yaşadığımız korkunç orman yangınları ve ona bağlı olarak yaşanan zorluklar ile ilgili bir kaç şey yazmak niyetiyle kalktığım bu sabah, dün gece Türkiye’de Elazığ ve Malatya merkezli 6.8 kuvvetinde bir deprem yaşandığını öğrendim. Umarız çok fazla can ve mal kaybı olmadan bu doğal afet de atlatılır ama en azından olası depremlere bir uyarı olur ve gerekli önlemler alınması yönünden “saygıdeğer” politikacılarımıza bir ışık tutar. Gerçi Avustralya’nın 23 yangın kurtarma ekip şefi ve acil durum servislerinin 2019’un başlarında, Avustralya başbakanını, uzun bir süredir devam eden kuraklık, normalin üzerinde seyreden hava sıcaklığı, şiddetli rüzgarların yaşandığı hava durumları nedeniyle, olağan yangın mevsimi başlamadan alınması gerekli önlemler ve hazırlıklarla ilgili yapmak istedikleri toplantı isteminin göz ardı edilmesi ve aynı şahsın küresel ısınma, iklim değişikliği konusunda partisine yapılan baskıları çürütmek amacıyla meclise elinde koca bir kömür parçasıyla gelip “korkmayın, endişelenmeyin, bu sadece bir kömür” diyecek kadar duyarsız olabilmesi politikacılara ne kadar güvenip onlardan medet umacağımız konusunda bir fikir veriyor sanıyorum.
Avustralya’da her yaz yaşanan yangın mevsimi genellikle Ocak ayı sonlarında yaşanır ve biz bunları evlerimizde, televizyonlarımızın karşısında üzülerek, bir haber olarak izlerdik. Benim şimdiye kadar şahit olduğum en büyük orman yangını Şubat 2009 da Victoria eyaletinde başlayan ve tarihe kara Cumartesi diye geçen, 173 kişinin hayatını kaybettiği, 450 bin hektar orman ve içindeki yaban hayatın yok olduğu, bir ay süren bir facia idi. Çok zaman sonra yanan ormanların olduğu o bölgede yaptığımız bir gezide dağların üzerinde yanmış kibrit çöpü gibi sessizce duran ağaç gövdelerini görmek çok hüzün vericiydi. Ama on yıl sonra yaşanan bu yangın cehennemi bize Avustralya’nın kendi kendini yenileyen, yaralarını sarabilen doğasının artık bunu yapamayacak durumda olduğunu gösterdi. Yangınların beklenen tarihten çok önce başlaması, kurak geçen ve sıcaklığın 45 derecelerin üstüne çıktığı mevsimler, şiddetli rüzgarların önüne kattığı yangınların dört ay boyunca Avustralya’nın hemen her eyaletine yayılmasını sağladı. Sadece Avustralya’nın değil tüm dünyanın ciğerleri sayılabilecek büyüklükte (10 milyon hektar) o muhteşem ormanlar kül, bir milyar civarında güzelim yaban hayatı yok oldu. Yirmi sekiz can ve 2000′ e yakın ev kaybedildi. Yangın dumanlarından çıkan karbondioksitin atmosferde yarattığı etkilerin ne olacağı belli değil. Avustralya şimdilerde tüm bu yaralarını sarmaya çalışıyor. Felâket anlarında insanların nasıl bir araya gelip bir yürek olabildiğini görmek insanı geleceğin güzel olabileceğine dair umutlandırıyor. Umuyorum yaşanan bu dehşet verici dört ayın sonunda insanlar iklim bilimcilerin uyarılarına daha çok kulak verip, dünyamızın geleceği için söz sahibi olma yolunu seçip, yaptıkları eylem ve baskılarla dünya liderlerinin bu konuda daha duyarlı ve etkin olmalarını sağlayacaklardır.
30 Ocak 2020
Ankara
Bugün Yusuf’un (Müslüman olmadan önceki adıyla Cat Stevens) “Kelebek” isimli şarkısı ilk kez dinleyicilerle buluştu. Aslında 1978 tarihli “Back to Earth” albümü sırasında kaydedilen ama yayımlanmayan bu şarkıyı (sözleri ve videosu dahil) sevmedim ama Cat Stevens’ın bir çok şarkısını çok seven, o şarkılardan sayısız kere güç almış biri olarak bu bilgiyi yaymamam söz konusu olamaz. Kimbilir belki günün birinde ben de daha çok severim.
Özgür Keşaplı Didrickson
2 Şubat 2020
3 Şubat 2020
Selçuk, İzmir
(Bir dut ağacının gövdesinde yaşama tutunmuş çam ağacı)
aynı dilin
varlığı değiliz
düştüm senin içine
soluğuna
tutundum
suların aktı içime
eksildin
yokluğumdan var oldum
hemhal oldum
Özgür Ceylan
6 Şubat 2020
Burhaniye
Doğadaki tüm canlılar ayrı ayrı heyecan verici ama bazıları yaşanmışlıklarla iz bırakırlar. Leyleklerin bende bıraktığı, küçük, güzel, yüzümü hala güldüren anılar gibi. Çocukluğumda çok büyük sevgimin ve ilgimin olduğu leyleklerin kış geldiklerinde üşüdüklerini düşünüp üzülürdüm. Sonra büyüklerimden sıcak ülkelere göçtüklerini duyunca çok şaşırmıştım. Leylek görme olasılığının yüksek olduğu bu dönemde bir de memlekette olduğum için “acaba denk gelir miyim onlara” diye içimden geçirdim. Sesimi duymuşlar gibi Akçay yolu üzerinde yolculuk yaparken bir anda karşımıza çıktılar. İnanılmaz bir heyecan içerisinde resmen çığlık attım. Ablam da ben de inanılmaz mutlu olduk. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi. Ne derdik bir de “Sen çok gezdin, geldin. Gezme sırası artık bizim”. Büyüklerimizden duyduğumuz bir inanışa göre onları uçarken görmek çok gezeceğimize işaretmiş. Bu sene ablamla çok gezeceğiz sanırım.
Figen Kurtoğlu
7 Şubat 2020
Selçuk, İzmir
8,5 ay sonra Selçuk’tayım. O da beni özlemiş ki yılın ilk anemonları ve şehir merkezine dikilmiş Güzel Artemis heykeliyle karşıladı beni. Anemonların kırmızısı yanında bodur çiğdemlerin moru (Romulea sp), sarıyıldızların sarısı (Gagea sp.) ve gökten kar yerine düşmüşler gibi her yeri kaplayan papatyaların beyazı da baharın gelişini müjdeliyor burada.
Özgür Keşaplı Didrickson
12 Şubat 2020
Selçuk
Munzur Nehri’nde bir vatandaş su samurlarına rastlamış, hatta telefonuyla fotoğraflarını çekebilmiş. En önemlisi kaydıın sahibi su samurlarını kış aylarında düzenli olarak nehrin ortasındaki adada gördüğünü söylemiş. Ne güzel haber!
Özgür Keşaplı Didrickson
13 Şubat 2020
Burhaniye, Balıkesir
Bugünkü güneş baharın geldiğini fısıldıyordu.
Perihan Keşaplı
Selçuk, İzmir
Bugün kalabalık bir küçük karga sürüsünün bir ağacın içine girip çıkarak tepemizden geçişini izlemek çok keyiflendirdi beni.
Özgür Keşaplı Didrickson
14 Şubat 2020
Burhaniye
İskele’de hiç bu kadar yakın
gözlemlememiştim yunusları.
Bu sabah yunuslarla göz açtı Burhaniye.
Elif Korkmaz
15 Şubat 2020
Bir süredir çekirge istilası altında olan Doğu Afrika’yla ilgili Birleşmiş Milletler açlık tehlikesi uyarısında bulunmuş. Böylesi olaylar yaban hayatıyla romantik bir ilişki içinde olmanın doğuracağı sakıncalara karşı da uyarıcı aslında. 1 çekirge, 100 çekirge iyi, hoş, güzel olabilir, onlardan şikayet edenler olursa kızabiliriz ama 1 milyon çekirge söz konusu olduğunda, açlık söz konusu olduğunda kimbilir hiç tahmin etmeyeceğimiz şekilde düşünmeye başlayabiliriz. Bu ciddi sorun en kısa sürede, hiç bir canlının daha fazla zarar görmesine neden olmadan çözülür umarım.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51508503
Özgür Keşaplı Didrickson
17 Şubat 2020
Selçuk, İzmir
Bugün yılın ilk kelebeklerini gördüm. Yaşasın! Bir sürü beyaz ve biraz daha az sayıda sarı. Meleklerden bir tür ve sarı azametti belki de?
Ot toplayan kadınlarla sohbet ettik biraz. Besin ile aramıza para girmemesini çok seviyorum, vahşi doğanın bize yemek vermesini…Kadınlardan birisi “parasından değil, doğada olmak çok güzel” gibi bir şey söyledi. Bu insanların bizlerden farklı ilişkileri var doğayla. Belki bizim kadar bilgili değiller ama bizim aramızda da çok bilgili olup meslektaşına çelme takarak doğayı aslında sevmediğini kanıtlamış ne çok kişi var. Bu kadınlar doğayla en gerçek ve sağlam ilişkinin temelinde bilginin değil, sevginin, genel olarak duyguların olduğunun kanıtı bence. Kaldı ki bu insanlar da yaşamlarında olan her canlıyı gayet güzel tanıyorlar. Bunları yazmak abes aslında ama bu insanların aşağılandığna o kadar şahit oldum ki elimde değil.
Özgür Keşaplı Didrickson
18 şubat 2020
İzmir
Formasyon eğitimi çok büyük bir sürpriz hazırlamış bana, mezun olduğum lisede staj yapacağım! Bana çok güzel dostluklar kazandıran, hayatımın en güzel, en anlamlı yıllarından birkaçını geçirdiğim Selma Yiğitalp Lisesi’ne bu kez öğretmen adayı olarak dönmek gerçekten çok ilginç bir deneyim olacak benim için. Umarım aynı zamanda çok güzel bir deneyim olur. Bugün okul bahçesine girer girmez gökyüzünde süzülürken gördüğüm pelikandan da bunu diledim sanırım. Sonra, biraz daha yürüyünce bir baktım ki pelikanlar 1 değil 3 taneymiş meğer. Dönmeden hemen önce ise çok keyifli görünen bir sarı kelebek sürekli daha yükseğe çıkarak uçtu önümden.
Özgür Keşaplı Didrickson
19 Şubat 2020
Çamlıbel, İzmit
Encalypta vulgaris (Candle snuffer moss).
Biz ufakken (ya büyük dondurma firmaları yoktu ya da vardı da mahalle bakkalına gelmiyordu) buzun içine meyve suyu ekstraktı katılmış, poşet içinde satılan ve adına “meybuz” denen bi’şey vardı, kapsülleri ona benziyor.
Hüseyin Cahid Doğan
20 Şubat 2020
Selçuk, İzmir
Annem Burhaniye’den geldi ve bugün sağanak yağmura rağmen anemonları görmek için attık kendimizi doğaya. Ben de ilk kez bugün kırmızı dışındaki renklerinden gördüm. Yağmur anemonların taç yapraklarına ne kadar da yakışıyor.
Amerika’da yaşayan arkadaşlarımın paylaşımlarından İngilizce’de “Rainbow snake/Gökkuşağı yılanı” denen, bilimsel ismi Farancia erytrogramma olan bir tür yılanın 1969’dan sonra ilk kezgörüldüğünü öğrendim. Florida’dan gelen bu habere sevinmemek elde mi?
21 Şubat 2020
Selçuk, İzmir
Bugün yılın ilk bahar dalını gördük. Geçen yıl yine aynı badem ağacında ama daha erken karşılaşmışız. Bu sene acaba tam ne gün açtı? Geçen yıl 12 Şubat’ta çiçeklerinin üzerinde atmaca güveleri dolaşırken videoya çekmişiz bu ağacı;
Kayalıkları muhteşem bir şekilde sarıya bürümüş olan çiçeğin adı Egeincisi imiş.
Çiçeğin yakından fotoğrafları ve ayrıntılı bilgi için Türkiye Bitkileri sayfasına bakabilirsiniz;
***
Not: Kuş türleri için trakus.org, kelebek türleri için trakel.org adresine bakabilirsiniz. Bitkiler konusunda Facebook’taki Flora grubu dışında, turkiyebitkileri.com adresinden ve yazarımız Hüseyin Doğan’ın emeğiyle hayata geçirilmiş olan “Kocaeli Bitkileri” sayfasından da yararlanabilirsiniz. Sürüngenlerden mantarlara, genel olarak yaban hayatla ilgili bilgi edinmek, gözlemlediğiniz türlerin hangisi olduğunu öğrenmek için dogalhayat.org adresine ve Facebook’taki “Türkiye Yaban Hayatı-Wild Life Turkey” grubuna da danışabilirsiniz.
…
Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim* Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.
Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.
Bizi birleştireceğini, yaban hayata olan sevgimizle güç birliği yapmamızı sağlayacağını umduğumuz günlüğümüze katkılarınızı bekliyoruz. Notlarınızı dirimbilimgunlugu@gmail.com adresinden yayın kurulumuza gönderebilirsiniz.
* “Dirim” kelimesi “yaşam” demek. “Dirimbilim” de “Yaşambilim” yani “Biyoloji” demek. “Dirim” kelimesinin doğanın içindeki müziğe ve şiire de göz kırpan bir kelime olduğunu düşündüğümüz için günlüğümüze bu ismi verdik.