güzel günlerin yara izidir sesin,
çoğalır kuytularında sırdan bir ormanın.
yaşamak çürük bir diş
gıcırtısıdır artık,
bozuktur tüm mevsimlere.
Hangi günahın kefaletidir,
uykularımda sıralanan çöller,
dağyıkan yalnızlıklar?
oysa ben ayaklarımı denize uzatmış,
limanlara görünmez ipler atardım
takvimleri saymayalı epeyce olmuştu hani.
oturmuş bir kayığın kenarına
uluyarak ve utanarak kendi yüzünden
linç edilişini izliyordum gökyüzünün.
habersizdim yanıbaşımda ki ölümlerden.
yaralı bir yarış atının soluğunda paslandı zaman,
bacağı kırılmıştı bir kere,
ne kimseye anlatabildi gözyaşlarını
ne de kimseler durdurabilirdi kayıp gidişini.
ellerimde solmuş gülüşler vardı,
kızıl şafaklar ardı ardına uzanırken
ağlayan bir çocuktu gençliğim.
Kaleler arkasında insanlar beklerdi beni
kayıp ruhlar arasında kendini ararken ben.
hep geriden gelir şimdi saatler,
boş odalar dolusu kalabalıklar
çerçevesiz yüzler sarar sokağı.
sokaklar aynasıdır yüzlerin.
bir nehir,
bir adam.
bir kadın,
ve bir toprak parçası dünyadan uzakta
birleşir bir kenarından susuşların.
durmak bilmez hasretler başlar
vardiyası bitiyor tanrıların,
sular da çekilir günlerden,
dilimde kuş kanatlarıdır sensizlik
çırpınır ve kanar
her yerinde saçlarının.
***
Görsel: Bataille Restoranının Penceresi (1887) – Vincent van Gogh