Furyaların büyük oranda küreselleşmesiyle son birkaç yıldır “coming of age”, namı diğer büyüme anlatılarını daha sık izler olduk. Büyümenin biyolojik kaçınılmazlığının karşısında inatla duran, ruhsal ve psikolojik olarak büyüyememe faslı ise hala bir nevi görmezden geliniyor, gölgeleniyor. Hâlbuki her büyüme anlatısı – eğer eklektikten ziyade samimiyse – aynı zamanda büyüyememe öyküsü değil mi? Bir anın, bir kişinin, bir duygunun yarattığı etkinin kalıcılığı ve aslında bir türlü geride kalmaması, dingince büyümeye, sakince ilerlemeye yer yer – ya da her daim – engel olması… Büyüme anlatıları, yönetmenlerin, kuşakların sancılarını anlatma gayesindeyse, büyüyememe anlatıları sancının ta kendisi oluyor belki de. Osman Cerfon yönetimindeki canlandırma Je sors acheter des cigarettes bu düşünceleri ve tartışmayı tetikleyen filmin ta kendisi.
2018 yapımı film, ödül mekanizmasında hak ettiğini almaktan daha fazlasını sağlayan, duyumsatan bir başyapıt. Annesi, kız kardeşi ve her yere ilişmiş aynı surata sahip pek çok erkekle birlikte yaşayan 12 yaşındaki Jonathan’ın kesitinde anlamlandırılamayan, yanıtlanamayan belki de esasında hiç hatırlanmayan bir kaybın etrafa saçılmışlığı söz konusu. Sonlar ve elvedalarla güçlük yaşayan ve doldurulamayan boşluklarla kalakalışlara maruz kalan ölümlüleri duygudaşlığa çağıran film, animasyon açısından tuhaf, komik hatta cıvıl cıvıl tercihlerle, kolayca hüzün yüküne yaslanabilecek filmi duygusal olarak zenginleştiriyor. Cerfon’un senaristliği ve yönetmenliğinde görsel gerçeklikten uzaklaştıkça hissi gerçekliğe yaklaşan Je sors acheter des cigarettes, pek çok “şey” barındırıyor; gelmiş geçmişler, gelmemiş geçmemişler, gelmiş geçmemişler, şeyler…