Tuğçe Duysak anısına…
19 Şubat 2021
İstanbul
Bu yıl yağan kar
Acaba geçen yıl
Gördüğümüz kar mı?
Matsuo Basho (1644-1694)
Ya bu çocuklar, geçen yıl da karda oynayan çocuklar mı? Peki ben, geçen yıl karda oynayan çocukları seyreden Gevher miyim?
Gevher Gökçe
Yas, sevginin bedelidir; sevginin olduğu kalbe, bir gün mutlaka yas da düşer. Sevgi, sınırsızdır; bir kediyi, bir ağacı, bir binayı, bir mevsimi nasıl da kalpten sever insan. Ben de soğuk mevsime, gri bulutlara, kara, kara kışa âşığım. Tam da artık bu şehirde kar göremeyeceğimden korkarken, kışın geri dönmesi kalbimi yaşama sevinciyle dolduran bir mucize benim için. Kışın ölümü, sırasız ölüm dedikleri şey olurdu; insan, mevsimlerden, dünyadan önce ölmeli.
Buz gibi balkonumda geçiriyorum günümün yarısını, kışı hissedebilmek için. Ağaçları, kuşları, köpekleri seyrediyorum, doğayı hissedebilmek için. Yaşam kadar ölümü de görüyorum, ikisini birbirinden ayırmak mümkün olmadığı için. Bu son kar yağışında gencecik, tazecik bir ağaç devrildi mesela ve iki köpek saatlerce başında nöbet tuttu. Karlarda koşup oynuyorlardı, ne zaman ki ağacı keşfettiler, duruldular, topraktan fışkıran kökünü kokladılar, sonra öylece, yakınında kımıldamadan oturdular.
https://www.facebook.com/gevher.gokceacar/videos/2928435884041575
Abarttığımı düşünenlere Barbara J. King’in, “Hayvanlar Nasıl Yas Tutar?” isimli kitabını tavsiye ediyorum. Fillerin ve şempanzelerin yas tuttuğu, yunusların ölülerini kimi zaman günlerce taşıdığı (ki biricik Özgür Keşaplı Didrickson zamanında ricamı kırmamış, Ölüm Sanat Mekân Sempozyumu için bu konuda şahane bir makale yazmıştı) çoğumuzun malûmudur. Ancak gene çoğumuz, keçiler, leylekler, tavuklar, tavşanlar ya da kaplumbağalar gibi birçok türün de kaybın acısını davranışlarına yansıttığını bilmeyiz.
Fillerin ölüm karşısında travma sonrası stres bozukluğu yaşadıklarını, akrabalarının kemiklerini diğer fillerin kemiklerinden ayırabildiklerini ve mezar başında nöbet tuttuklarını biliriz ve sahiplerinin mezarlarını düzenli olarak ziyaret eden köpekleri de duymuşuzdur mutlaka. Ama kendi sürülerine ait mezarların başında nöbet tutan atlar da olduğu, ölümü takip eden zamanlarda da kendi türlerinden ölülerin başında düzenli olarak bir araya gelen kargalar ve kuzgunlar da olduğu, o kadar da bilinmez.
Aynı yuvayı paylaşan bir kedi ile köpeğin arkadaşlığına âşinayızdır belki ama fil barınağında yaşayan Tarra’nın, arkadaşı sokak köpeği Bella’nın ölüsünü bulduğunda, birlikte oyun oynadıkları yere taşıdığını ve mezarını haftalar sonra bile ziyaret etmeye devam ettiğini okumamış olabiliriz.
Sevgi ve bağlılık hayvanların her insanda kolay kolay bulunamayacak özelliklerindendir. Sevginin olduğu yerde yas da vardır. Bu iki köpeğin bir ağacın yasını tutmadıklarını kim iddia edebilir, iddia etse nasıl kanıtlayabilir?
Gevher Gökçe
Editörün notu: Söz konusu yazımı aşağıdaki adresten okuyabilirsiniz;
19 Şubat 2021
Selçuk
Ballıbabaya tutunarak benden gizlenmeye çalışan yengeç örümceğine merhaba!
Özgür Keşaplı Didrickson
23 Şubat 2021
Selçuk
Tarlalar arasında gezerken havlayan köpeklerden haklı olarak korktuğumuz oluyor. Bugün ise tüm o çılgın havlamaların izini silen, varlığımızı öğrenince anemonlar içinden kuyruğunu sallaya sallaya yanımıza gelen köpeklerle karşılaştık. Ben defterime yazmak istiyordum, pek oralı olmadım. Annem ise açık şekilde ilgilerine karşılık verince bir süre üzerinde 2 köpek, anemonların içinde boylu boyunca yatıverdi. Sonradan olanları değilse de bir tanesinin gelişini biraz kaydetmiştim;
Özgür Keşaplı Didrickson
27 Şubat 2021
İzmit
Zeren, Fulya & Nergis, 26.2.21, derbent deresi, “non situ”.
“Denilir ki, Echo, Narcissus’a sırılsıklam aşıktı ancak onun kayıtsızlığı yüzünden kırık bir kalple göçüp gitti. Nemesis kızın bu haline çok öfkelendi ve Narcissus’u umutsuz aşk ile cezalandırdı. Kendi aksine aşık oldu, umutsuzca karşılık bekledi ve sonunda adını taşıyan bir çiçeğe dönüştü”. –Strabo.
“Denilir ki, Thespians’da Lamus adında bir nehir vardı, Narcissus bu nehirde yansımasını gördü, yansımasına aşık oldu ve bahar geldiğinde de öldü. Bence bu aptalca, hem aşık olacak hem de sudaki aksini ayırt edemeyecek? Thespian der ki, Demeter’in kızı, Narcissus’tan çok önce yaşadı ve o menekşe ile değil nergis ile kandırılarak kaçırıldı.” –Pausanias.
Hüseyin Cahid Doğan
26 Şubat
Selçuk’un papatya cennetine dönüştüğü bu dönemde çok masalsı bir yeryüzü köşesi keşfettik.
Özgür Keşaplı Didrickson
27 Şubat 2021
Ataköy, İstanbul
7 yaşındaki Cemre Bahar Menet’in 11. kattaki evlerinin balkonundan çektiği martı fotoğrafları geleceğin kuş fotoğrafçısının ayak sesleri gibi. Gökyüzüne bu kadar yakın oturmasına da gülümsüyor, sabırsızlıkla göndereceği fotoğrafları bekliyoruz.
5 Mart 2021
Priene Antik Kenti
Tuğçeciğim sen aramızdan ayrıldığından beri, hele baharı ne çok sevdiğini yazdıklarından da farkettiğimden beri gördüğüm her renkte, kokladığım her çiçekte, izlediğim her canlıda ve dokunduğum her yerde sen de varsın. Sana getirmek için çiçek toplamayı düşündüğüm gün nasıl da başaramadım. Bizden başka kimselerin gezmediği yerlerde, nadir olmayan çiçeklerden alıyoruz oysa arada ama işte yapamadım. Sonra düşününce aslında öldüğüne inanamamakla ilgili olduğunu da anladım. Çiçekleri nereye getirecektim ki sahi, bu yeni gerçekliğe hemen nasıl alışabilir ki insan? Priene’de ağaçların arasındaki antik taşların içinde gördüğüm bir kozalağı ise hemen alıverdim senin için. Bir süre sonra geldi aklıma ancak arkeoloji okuduğun. Uşak’tan bizi ziyarete gelen Onur ve Gülbike’ye daha önce görmedikleri Priene’ye gitmemizi önerirken kesinlikle aklımda değildi. Dindar olmayan, genel olarak maneviyatla ilgili de keskin sınırları olan bir ilişkiye sahip olmayan ben kozmik dünyada yaşanan böylesi durumlara bilimin keskinliğiyle de saygısızlık etmeyi istemem. Özgürce uçuştuğumuz o sıcacık evrende soru işaretleri değil mi üzerindeki salındığımız salıncaklar? Kimsenin geçersiz kılamayacağı bir tür iletişim evreninde birisiyle konuşursa insan elbette yanıt da alır, hele ki yanıtları tanımlayabiliyorsa.
Kozalak cebimde taşlar arasında seni düşüne düşüne yürürken sayısız çirişten oluşan bir tür kelebekler köşesi keşfettim. Sen gittiğinden beri içimden hep “daha önce hiç görmediğim ilk tür Tuğçe’yi hatırlatsın hep bana” diyordum bir yandan ve işte orada görmek istediğim ama o ana dek görmediğim bir kelebek türü gördüm. Fisto kelebeklerinden (Zerynthia sp.) biri, büyük olasılıkla Orman Fistosu (Zerynthia cerisyi)olan bu türü Çiriş üzerinde beslenirken fotoğraflayabildim de. Herhangi bir canlı değil de pek çok yaşam evresi olan bir kelebekte gerçekleşince dileğim nereye gidersek gidelim var olmaya devam edeceğimizin hatırlatması gibi geldi. Hem düşüncelerimiz, hislerimiz bedenimize sığıyor mu ki? Diğer yandan bir tek bedenin bile izini sürsek o da yok olmuyor, toprağa karışarak yaşam döngüsüne devam ediyor. Birini sık sık fiziksel olarak görenlerin yüreğine düşüyor en büyük kor. Acıya dayanma gücü en çok onlar için dilenmeli, yoksa kimsenin yok olduğu yok. Varsa yoksa değişe, dönüşe yaşam. İyi ki varsın Tuğçeciğim!
Özgür Keşaplı Didrickson
Uzun zamandır(korona yüzünden) özgürce koşuşturduğu antik tiyatronun merdivenlerinde karşilaştığımızda böylece kalıverdi keler. Uzun süre kıpırdamadı. Çok hızlıdırlar aslında, fotoğraflarinı çekmek mümkün değildir çoğu zaman.Konuştum kendisiyle ve “gezmeye geldik, sen istersen işine gücüne bakabilirsin’ dedim.
Perihan Keşaplı
Eski Doğanbey Köyü
Annem daha önce bir iki ay daha geç ziyaret ettiğimiz bu güzel köye doğru zakkumların pembesini hatırlaya hatırlaya yol aldı ancak sonra nerdeyse çöl havası estiren sütleğenler karşıladı bizi. Her mevisimin ayrı bir güzelliği olduğunu çok çarpıcı şekilde hissettik. Ne güzel bir hediyesi doğanın.
Hangi tür sütleğen (Euphorbia) olduğunu henüz araştıramadım. Merak edenler Türkiye Bitkileri’nin sütleğen sayfasına göz atabilir;
Özgür Keşaplı Didrickson
7 Mart 2021
İzmit
Antik Mısır’da baklanın (Vicia faba) ruh taşıdığına (rengi ve biçimi nedeniyle) inanılırdı. Katıksız bir vejetaryen olan Pisagor bundan çok etkilenmişti, bakla yemez yedirmezdi. Diğer neden ise bakla tohumlarının oy amaçlı kullanılmasıydı (beyaz tohum evet, siyah tohum hayır demekti). Demokrasi yanlıları ayaklanıp terör dönemi başlattıklarında yanındakilerle birlikte kaçar, ne ki yolları bir bakla bahçesine düşer. Pisagor baklalara basmayı reddeder, yakalanır ve öldürülür. Denilir ki, Avrupa’da bir dönem beyaz baklayı sadece erkekler yer, kadınlara ise siyah/kırmızı bakla kalırdı.
Ama hangi bakla? Carracci‘nin “Fasulye yiyen” tablosundaki bakla ise bahsedilen, ona börülce demek daha uygun sanırım (Vigna unguiculata).
Hüseyin Cahid Doğan
7 Mart 2021
Selçuk
Zeytin tarlalarında basacak yer bırakmayan papatyalardan ayrılmak çok zor gerçekten.
Perihan Keşaplı
9 Mart 2021
Florence, Oregon, ABD
Sörfkuşları (Calidris virgata) uygun şekilde adlandırılmışa benziyor. Burada oldukça yaygın olabilirler ama benim için yeniler. Suların vahşiliği onları bir parça bile ürkütmüyor.
Surfbirds seem aptly named. I think they may be pretty common here, but new to me. The wild water doesn’t faze them a bit.
Janine Reep
9 Mart 2021
ABD
New Mexico sabahı . New Mexico morning
Rebecca O’Deaghaidh
10 Mart 2021
Maribyrnong, Melbourne, Avustralya
Geçtiğimiz aralık ayında Uluslararası Uşak Film Festivali‘nde gösterimde olan Natura Urbana: Brachen of Berlin belgeseline dikkatimi çeken sevgili Özgür, Dirimbilim Günlüğü için Avustralya’daki benzer alanlarla karşılaştırarak katkıda bulunabileceğimi söyleyince doğrusu doğanın, yerleşim ya da endüstriyel nedenlerle elinden alınmış ama yıllar içinde doğanın o kendini yenileyen ve iyileştiren gücüyle tekrar geri aldığı alanların burada da olabileceğini düşünmemiştim. Bu belki bizim binlerce yıllık tarihleri olan ülkelere alışkın olup, henüz iki yüzü yeni aşmış bir “beyaz ırk” tarihine sahip Avustralya’yı küçük görme iç güdüsünden de kaynaklanıyordu. Ta ki bir kaç ay önce burnumuzun dibinde Maribyrong nehrinin karşı yakasında yeni açılan çocuk parkını torunum Atlas ile ziyaret edene kadar.
Çocuk parkı ile bütünleştirilen, en az otuz yıldır Pipemakers Park olarak bildiğimiz bu alan, yüz binlerce yıldır bu bölgede yaşayan Avustralya’nın gerçek sahipleri Aboriginal’ların, (“Wurundjeri” halkı), daha sonra da İngiliz kolonisi haline gelerek, Avrupa’dan ve Asya’dan başlayan göçlerle onların kültürlerini ve ayak izlerini de buraya taşıyor. Bu park da, 1920 yılında kurulup Melbourne’ın en eski endüstri bölgesi olma nedeni olan boru fabrikasının kalıntıları üzerinde, hem burada yaşamış Aborigen’lere saygılarını göstermek, hem de daha sonra buralarda yerleşip çalışan Akdeniz’den göç etmiş insanların getirdikleri kültürleri sergilemek üzere yapılmış bir bahçe. Ayrıca o günlerden ayakta kalmış birkaç “blue stone” gök taşı bina da müze olarak düzenlenmiş. Belki Natura Urbana’daki kadar büyük bir alana yayılmıyor ama anlamı ve insanlara verdiği mesajla önemli ve kutsal bir yer olduğunu düşünüyorum.
Melda Turan Doruk
Editörün notu: Natura Urbana: Brachen of Berlin belgeselini Türkiye prömiyerini yaptığı 7. Uşak Uluslararası Kısa Film Festivali’nde izleyememiş olanlar için çok güzel bir haber aldık. Bu belgeseli İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi ortaklığında çevrimiçi düzenlenecek olan Bendine Sığmayan İstanbul: Kente Çevresel Yaklaşımlar Konferansı’nda izlemek mümkün olacakmış. Berlin’in boş arazileri ismiyle gösterilecek olan ve sonrasında yönetmen Matthew Gandy ile söyleşinin de gerçekleşeceği etkinlik 10 Nisan 2021’de 17:30’da başlayacakmış. Şu sayfadan ilerleyerek konferansa kayıt olabilirsiniz;
https://www.iae.org.tr/icerik/istanbul-unbound/187
Belgeseli izledikten sonra dilerseniz Uşak festivali kapsamında İKSV Tasarım Bienali direktörü Deniz Ova ile benim Matthew Gandy ile yaptığımız söyleşiyi de şu adresten izleyebilirsiniz;
10 Mart 2021
Burhaniye
İlk uzun ayrılığımızdan sonra Yonga’ya kavuştuk. En son Yonga Jno halasının kutusunu yaparken içine oturuyordu. Selçuk’tayken Jno o kutuyu bitirdi ve şimdi oymakta olduğu somon kutusuna başladı. Yonga bu kutu daha küçük olduğu için eskisi gibi oturamıyor içine ama yine de her fırsatta içine giriyor ve Jno izin verdiği sürece zor pozisyonlara rağmen çıkmıyor içinden. Kendi gözünüzle görmek isterseniz;
Özgür Keşaplı Didrickson
15 Mart 2021
Burhaniye
Bir anemon cenneti olan Selçuk ile ilgili sayısız güzellemeler yapmamı, beni çok seven ve onu sevdiğimi bilen bir sevgili gibi dinlemiş, beni sabırla beklemiş demek memleketim ki bu 2 renkli anemonlarla karşıladı beni! Selçuk’ta görmediğiz bu anemonların güzelliği çarptı bizi. 7 yaşında İzmir’e yerleştikten sonra ancak okulun kapalı olduğu dönemlerde ona kavuştuğum, baharını çok iyi bilmediğim memleketimde ayrıca yalnızca ve inanılmaz sayıda kırmızı anemonlarla kaplı bir yer de keşfettik. Çift renkli anemonların olduğu yerde ise hiç kırmızı yoktu ve genelde nadir olan (en azından Selçuk’ta) beyaz anemonlardan vardı bir sürü. Onlar da çok zarif. Anemonların renkleriyle ilgili bir araştırma yapmalıyım en kısa sürede. Sürekli bir yerden bir yere koşturarak yaşadığım şu hayatta çocukluğumdan sonra bir yerde görece kesintisiz yaşadığım ilk yer de Jno’nun Memleketi Alaska olmuştu ki Türkiye yolculuklarına genelde aynı dönemde çıktığım için kaçırdığım şeyler olurdu. Mesela bazı tür somonları çok az görebildim 7 yılda. Selçuk’un da yazlarını bilmiyorum. Son zamanlarda kısa kesintiler dışında aynı yerde yaşayarak yaban hayattaki değişimleri öğrenmeyi ve düzenli not etmeyi çok önemli görüyorum. Hem iklim değişikliği nedeniyle de aslında az gezmek gereken bir dönemdeyiz. Biz bu keşifleri bildiğimiz bir tepenin biraz ötesine giderek, bildiğimiz bir boş araziyi farklı bir ayda gezerek yapıyoruz. Özellikle bitkilerle ve böceklerle mutlu olanlar için büyük gezilerin heyecanı kesinlikle küçük ölçekli gezilerde de var.
İki renkli anemonları ilk akşamüzeri görmüş, açık oldukları zaman yeniden gelelim demiştik. “Anemonların kapalı hali mi, açık hali mi daha güzel acaba?” gibi bir soru olsaydı şu dünyadaki tek derdim oysa acaba bizim çocukluğumuza göre kuşları, ağaçları tür isimlerini bilerek öğrenen çocuklar sonsuz sayıda anemonun olduğu çayırlara uzanma şansı bulabilecek mi?
19 Mart 2021
Marmaris
Uzun boynuzlu arı güzelliği ile sağlıklı günler,sevgiler.
Gözlerine hayran oldum.O kadar hızlı hareket ediyorkiiii. Sabır ve azim sonucu fena olmadı sanırım.
21 Mart 2021
Karaburun
İlki en az 20 yıl önce ve her zaman deniz temalı olan Karaburun ziyaretlerinden sonra bu kez tepelerinde geziniyorum Karaburun’un. Her yanımızı çok sevdiğim lavanta türlerinden sanırım karabaş olanı (Lavandula stoechas)sarmış durumda. Onların kadifemsi mor renginin yanısıra ismini henüz araştıramadığım bir tür baklagil çalısının sarısı ve yerde mintirik mavi noktalar oluşturan unutmabeni çiçeklerinin renklerine beyazı katan akyıldızlar da çevremizdeydi. İlk kez burada sınırları belli öbekler halindeki üçgüllerden gördüm. Flora grubundan Sayın Ahmet Tıraş’tan bilimsel isminin Trifolium uniflorum olduğunu öğrendiğim bu türün Türkçe isimleri de ilginç; Deli dirfil ya da Maki üçgölü.
Ağaçların, abdestbozanların altına sığınmışa benzeyen 3 tür orkideyi keşfetmek de çok heyecanlıydı. Biri sanırım Katrancık (Orchis provincialis), diğeri ise Tepe salebi (Anacamptis collina) olan (tanım için Maria Jonker’e teşekkürler), sonuncusu da hem neşeli hem de zarif olmayı başarabilmesiyle beni gülümseten bir tür benliçamsalebi olan Albenli (Neotinea lactea).
Sözünü ettiğim diğer 2 orkide (salep) türünün fotoğrafları için orkidelerle ilgili bu sayfaya bakabilirsiniz;
Sütleğen zamanı da ilk gelişim Karaburun’a. Var oldukları yerin atmosferini değiştiriyorlar kesinlikle. En son Priene yakınlarında görmüş ve aralarında oturup yazma zamanım olmayışına üzülmüştüm. Karaburun’daki tür farklı, büyük olasılıkla Azman Sütleğen.
Özgür Keşaplı Didrickson
23 Mart 2021
Juneau, Alaska, ABD
Görünüşe göre mart benim için kartalları fotoğrafladığım ay…yalnızca birkaç dakika ötemde olmaları ne hoş.
Apparently March is the month of eagle shots for me… nice to have them just minutes away!
Heather Holt
26 Mart 2021
Paris, Fransa
Bahar: Özgürcüğüm bunlar da Paris’in sütleğenleri.
Özgür: Aaa ne güzel, Priene yakınlarında gördüğüm türe benziyor. Bugünlerde çektiysen ve istersen belki günlüğe koyarız. Sayende Paris’te açtıklarını öğrenmiş olduk, sağ ol.
Bahar: Bugün Haku’yu çıkardığımda dikkatimi çekti, adını da senin geçen günkü paylaşımından öğrenmiştim.
Özgür: Ne hoş olmuş. Karaburun’dan Paris’e köprü.
Editörün notu: Bahar sütleğenli Paris fotoğrafı’nın çekildiği bölgenin eskiden demiryolu olduğunu söyledi. Şehirlerdeki yeşil alanların, özelllikle böylesi özel olanlarının yaban hayatın yanısıra kültüre katkısı üzerine çok düşündüğümüz şu dönemde Paris’in kimselerden pek duymadığımız bu özel alanıyla bizi tanıştırdığı için Bahar’a çok teşekkür ederiz.
24 Mart 2021
Göktürk, İstanbul
Leylekler gelmiş.
Olcay Tuna
24 Mart 2021
Frankfurt, Almanya
Gece kuşları
Zeynep Sonat
25 Mart 2021
Karaburun
Günlerdir çok üşüyorduk, kar haberleri de geliyordu beklenmedik yerlerden ama yine de Karaburun’da, bu mevsimde bu kadar yoğun bir kar manzarasıyla karşılaşacağımı hiç düşünmezdim. Sakız Adası’nın dağları bile bembeyaz oldu. Kar suyu güç versin doğaya.
Özgür Keşaplı Didrickson
26 Mart 2021
Ülkemizin önde gelen kuş gözlemcilerinden Emin Yoğurtçuoğlu, Türkiye’ye yine yeni bir tür kazandırmış. Türkiye’nin 487. kuş türü olan Arabistan toygarını gözlemlemiş ve fotoğrafını çekmiş. “Muhteşem türlere gebe olan, her türlü nadir türe ev sahipliği yapan kuşların Hatay Samandağ sahilindeki son sığınağı” diyerek korunması gerektiğini söylediği Milleyha Sahili’nde ayrıca daha önce ülkemizde sırayla yalnızca 1 ve 2 kez kaydedilmiş olan İbibik toygarı ile Benekli Bağırtlak türlerini de kaydetmiş. Sözü geçen tüm türlerin fotoğrafları ve daha ayrıntılı bilgi için Yoğurtçuoğlu’nun twitter hesabına bakabilirsiniz;
27 Mart 2021
Juneau, Alaska, ABD
Gelgit’in en Git anlarında topluluk yaşamı! Community living at Low Low Tide!
Karen K. Harrison
27 Mart 2021
Avustralya’nın Bremer Körfezi’nde bu sabah minicik bir mavi balina yavrusu gözlenmiş. Ne kadar heyecan verici fotoğraflar değil mi? Yeryüzüne gelmiş en büyük canlının, mavi balinanın en minik hali! 9 ay kadar günde 250 litre süt içe içe o da 30 metre olacak, olsun! Sağlıklı, güzel, uzun ömürler sana minik balina!
Özgür Keşaplı Didrickson
30 Mart 2021
İzmir
Bu aralar Yunanistan’da Paskalya öncesi oruç devam etmekte. Annem bu uğur böceklerini örerken ben de bu böceğin adının Yunanca’da “pashaliça” olması üzerine kafa yoruyordum. Paskalya ile bir bağlantısı olmalıydı çünkü Paskalyaya “Pasha” deniyor. Yunan bir arkadaşla konuşuyorduk o da aynı fikirdeydi ancak emin değildi kısa bir araştırmadan sonra hristiyanlıktaki önemini internetten öğrendik. Efsaneye göre zararlı böceklerle baş edemeyen halk Meryem Ana’dan yardım ister. O da uğur böceğini yollar. Bunun üzerine ürünlerini zararlı böceklerden kurtaran halk böceği Meryem Ana’nın kuşu, Tanrıı’nın küçük ineği yada Tanrı’nın hayvanı diye adlandırmış. Rengi Meryem Ana’nın duygularını ifade ediyormuş bazen mutlu yani kırmızı yada turuncu renk bazen İsa’nın ölümü için yas tutan siyah noktalar. Hristiyanlar bu böceği görünce dilek tutup yakın zamanda gerçekleşmesini umuyorlar, Müslümanlarda ise adı üstünde uğur getiriyor. Paskalya ile bağlantı kuramadık ancak zannettiğim gibi dini bir sebebe bağlanmış oldu.
31 Mart 2021
İzmir
Geçenlerde Yunanca dersinde şu şarkıyı işledik. Bir İstanbul şarkısı. Katerina Papadopulu söylüyor. Sizinle de paylaşmak istedim.
Menekşeler ve sümbüller
Menekşeler ve sümbüller
ve deniz kuşları
kuşumu gördüğünde
(benden) birçok selamlar
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
Hadi karaya çıkalım
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
sadece seni seviyorum
Eğer bana inanmıyorsan
Çiçekler şahittir
Büyük bir yemin için tak onları
Sana doğruyu söylesinler
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
Hadi karaya çıkalım
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
sadece seni seviyorum
Seni unutur gibi yapıyorum
Ama kalbim acıyor
sen benim ilk aşkımsın
sen ebedisin
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
Hadi karaya çıkalım
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
sadece seni seviyorum
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
Sana kaç kez söyleyeceğim
Taktım taktım (çiçekleri) ooo
sadece seni seviyorum
Yeşim Öndül
1 Nisan 2021
Burhaniye
Kozmik evrene gülümsediğim bir ilginç anım oldu bu gece. Ağaçkakanları çok seven biri olarak Lider’in bugün paylaştığı yazısına gülümsemiş ama sonradan okumaya karar vermiştim. Bu gece daha çok film izlemeyi düşünüyordum ne de olsa. Özellikle uyku sorunu çeken biri olarak ismini ilginç bularak White turnips make it hard to sleep (beyaz turplar uyumayı zorlaştırır) isimli Rachel Lang imzalı kısa filmi izlemeye karar verdim ancak filmin bir sahnesinde bir oyuncu heyecanla ağaçkakanlardan söz etmeye başlamasın mı, gerçekten çok şaşırdım. Demek ki ağaçkakanlarla yolumun kesişmesi gerekiyormuş bu gece, kaçınılmazmış bu. Hem bilimle sinema arası kaç kanat çırpışı ki zaten?
Merak edenler filmi MUBI’den ücretsiz (deneme süresini başlatarak) izleyebilir.
Lider’in “Ağaçkakanlar ve kuş zengini habitatlarımız” yazısı ise şurada;
5 Nisan 2021
Burhaniye
30 yaşında aramızdan ayrılan Tuğçe Duysak’a adadığımız bu sayımızı onun kalemiyle sonlandırmak isteriz. 2008-2011 yılları arasında, henüz bir lise öğrencisiyken örgütümüz için güçlü ve özgün dile sahip pek çok yazı kaleme almış olan Tuğçe’nin yazdıklarını aşağıdaki sayfanın rehberliğinde okuyabilirsiniz;
Tuğçe’nin 11 Haziran 2018’de Instagram hesabında bu fotoğrafla paylaştığı satırlar ise onun hep çaba yakıtıyla devinen ileriye dönük yüzünü nasıl da güzel özetlemiş.
Olmazlar olur, olurlar yolunu bulur. Bitki kardeşim ve ben hepinize oldurulabilir günler dileriz.
Tuğçe Duysak
………….
Not: Kuş türleri için trakus.org, kelebek türleri için trakel.org adresine bakabilirsiniz. Bitkiler konusunda Facebook’taki Flora grubu dışında, turkiyebitkileri.com adresinden (Fotoğraf Galerisi bölümünden arama yaparak) ve yazarımız Hüseyin Cahid Doğan’ın emeğiyle hayata geçirilmiş olan kocaelibitkileri.com sayfasından da yararlanabilirsiniz. Sürüngenlerden mantarlara, genel olarak yaban hayatla ilgili bilgi edinmek, gözlemlediğiniz türlerin hangisi olduğunu öğrenmek için dogalhayat.org adresine ve Facebook’taki “Türkiye Yaban Hayatı-Wild Life Turkey” ya da Türkiye Yaban Hayatı Derneği grubuna da danışabilirsiniz.
…
Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim* Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.
Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.
Bizi birleştireceğini, yaban hayata olan sevgimizle güç birliği yapmamızı sağlayacağını umduğumuz günlüğümüze katkılarınızı bekliyoruz. Notlarınızı dirimbilimgunlugu@gmail.com adresinden yayın kurulumuza gönderebilirsiniz.
* “Dirim” kelimesi “yaşam” demek. “Dirimbilim” de “Yaşambilim” yani “Biyoloji” demek. “Dirim” kelimesinin doğanın içindeki müziğe ve şiire de göz kırpan bir kelime olduğunu düşündüğümüz için günlüğümüze bu ismi verdik.