Giriş
1960 yıllarında Amerika’da ortaya çıkan Popüler Kültür terimi, 2. Dünya Savaşı’nın bittiği döneme kadar gelişimini sürdürmüştür. Kitle iletişim araçları ile ‘popüler’ olarak adlandırılan her türlü ürünü kapitalizmin kar elde edebilmesi için satış ve pazarlamasına imkân sağlanmıştır. Toplumdaki bireylerin, arzu ve talepleri bu araçlarla yönetilmiş olup günümüze kadar bu olumsuzluğun başarısını sürdürdüğü gözlemlenebilmektedir. Popüler kültürün anlamı daha sonrasında kitle kültürü, imaj kültürü, medya kültürü ve üreticilerin kitlesel tüketimi için yarattıkları kültürle birleşmeye başlamıştır. Bu yüzden popüler kültür daha yüzeysel ve daha az sanatsal bir ifade türü olarak kabul edilir. Bireylerin kendilerinde kimlik oluşturup daha büyük bir topluluğa bağlı olduğu hissini vermektedir bu sebepten popüler kültür ögelerini tüketmek, bireyin kendi grubundaki prestijini arttırmaktadır.
Grotesk, büyülü gerçekçilik ve popüler kültür kavramlarının farklı yerlerde, farklı zamanlarda ortaya çıkmış olmalarına karşın; ortak paydaları, günümüzde her coğrafyada bilinir, kullanılır olmalarıdır. Popüler kültür gücünü kapitalizmden almayı sürdürürken, sanat ise bu ve benzeri durumlara eleştirisini grotesk ve büyülü gerçekçilikle anlatımını kuvvetlendiriyor.
Bu makalede, popüler kültür bağlamında Yorgos Lanthimos sinemasında grotesk ve büyülü gerçekçiliği, işlemeden önce kavramsal çerçevesi anlatılacak daha sonra Yorgos Lanthimos’un Doogtooth film özeti ve filmin analizi sağlanacaktır. Son kısımda ise yönetmenin filminde grotesk ve büyülü gerçekçilik akımıyla anlatımını güçlendirerek ele aldığı; sınırlar, iktidar, özgür iradenin olmayışı, cinsiyetlere atfedilen roller üzerindeki eşitsizliği ele alacaktır.
Popüler Kültüre Dair
Popüler kültür, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “belli bir dönem için geçerli olan hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel ögelerin bütünüdür” (Wikipedia erişim tarihi 09.01.2022 TDK). Popüler Kültür terimi, 1960 yıllarında Amerika’da ortaya çıkmıştır. Popüler kültürün gelişim tarihi 2. Dünya Savaşı’nın bittiği döneme kadar dayanmaktadır. 2. Dünya Savaşı’yla birlikte, dünya nüfusunun hızlı bir şekilde arttığı gözlemlenmiştir. Bu dönemde teknoloji de hızla gelişirken kitle iletişim araçları; televizyon, radyo ve basılı mecralar, dünyada önemli kültürel ve sosyal değişimlere neden olmuştur. Bu dönemde kar elde etme amacı güden kapitalizm, pazarlama rolünü üstlenmiştir. Yeni icat edilen her ürün farklı sınıflara pazarlanmıştır. Kapitalizm, oluşturduğu pazara daha sonra tüm insanları katmak amacıyla ‘ideal’ olarak öne sürdüğü kültür ve yaşama biçimini pazarlamayı sürdürmüştür. Bu süreçte kitle iletişim araçlarını da tüketim nesnesi olarak sunduğu metaları, toplumun arzu ve kimliğine müdahale ederek satmayı amaçlamıştır. Popüler kültürün evrimini post modern çağda tamamladığı gözlemlenmektedir. Modernizmin yerine getiremediği vaatlerin hüsranı üzerine inşa edilen postmodernizm dönemi, temelindeki tutarsızlıklar sebebiyle; sorgulamayan, sürekli tüketen, biat eden, gerçek ve kurgu arasındaki farkı anlamayan bir toplumun oluşumunun önünü açmıştır (Gül Çağdaş, 2008). Kapitalizmin hâkimiyetini ilan ettiği bu dönemde, sanatın konumu da toplumların sessizliğe bürünmesinden çok farklı olamayacaktır. Kültür, toplumların yaşam biçiminin bir göstergesidir (Çoşgun Melek, 2012). Zaman içerisinde alt kültür, yüksek kültür, kitlesel kültür, popüler kültür gibi tanımlandırmış olup her birinde de farklı sınıf veya yaşam biçimlerini yönlendirmede etkin role sahip olmuştur.
Grotesk ve Büyülü Gerçekçilik
Grotesk; Fransızca kökenli bir kelimedir. Bir varlığın çirkin ve rahatsız edici şekilde gösterildiği resim ya da başka sanatsal eserlerde de olan grotesk kavramı; edebiyat, tiyatro, mimarlık ve sanatın farklı dallarında kendine yer buluyor. Varlıkların sıra dışı özelliklerinin abartılmasıyla ‘bu dünyaya ait değilmiş hissi veren bir sanat kavramıdır. Karanlık kavramları çağrıştırır. Roma yapılarında bulunan; tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu için kullanılırken içerisine kaba anlamını da alıp ardından Avrupa’da ortaya çıkan gotik mimarisini de anlatan bir terim haline gelmiştir. Roma imparatoru sarayında süsleme sanatında tesadüfen keşfedilen grotesk, imparator Nero’nun Domus Aurea ya da “altın ev” olarak bilenen kalıntılarında bulunmuştur. Rönesans ile birlikte popülerlik kazanmıştır (Kuzucular Şahamettin, 2016). Grotesk, tiyatroda iki başlıkta görülür, bunlar; kara komedi ve absürt tiyatrodur. Sahnede sürreal kahramanlar yaratarak sürreal konuları canlandırır. Güvenilir gerçeklik olanı sorgulatır, parçalanmış bir dünya görüşüne sevk eder. Mantıktan ziyade sezgiler devrededir. Yorgos Lanhimos’un Dogtooth’unda bunu sıklıkla görürüz. Hikâye örgüsündeki karakterlerde yaşadıkları olayların mantıksal bağlamı yoktur. Buna rağmen olay anlatılırken yönetmen izleyiciyi mantıklı bir sonuca yönlendirmeye çalışır. Bu tür oyunlarda hem gülünç hem de korkunç ögeleri bir arada görmek mümkündür. Büyülü gerçekçilik ise özellikle modern edebiyat eserlerinde rastlanılan bir anlatı tipidir. Tanımda, gerçek hayatta yaşanılması muhtemel olayları gerçek bir şekilde anlatırken olağanüstü olayları da -günlük hayatta yaşanılması muhtemel olmayan- anlatının içine dâhil eder. Olağanüstü bir durumu anlatabilmek için de gerçekçiliğe ihtiyaç vardır. Yorgos Lanthimos’un filmleri özellikle bu başlık altında incelenmesi açısından önem taşır.
Yorgos Lanthimos’un Köpek Dişi Filminde Grotesk ve Büyülü Gerçekçilik
Film, şehrin dışında yaşayan anne, baba ve ergenlik dönemindeki üç çocuğun yaşantısını konu ediyor. Şehrin dışında izole bir şekilde yaşayan aile kendilerini dış dünyaya olabildiğince kapatıyor. Evin etrafını saran yüksek bir çit bulunuyor ve bu çit filmde sınırları temsil ediyor. Çocuklar bu çitten dışarı çıkamıyorlar. Evde, baba tarafından eğitimler sağlanıyor. Evin geçimini sağlayan ve dışarıya çıkan tek kişi baba karakteridir, bu kişi fabrikada çalışmaktadır. Çalıştığı fabrikadaki güvenlik görevlisi eve dışarıdan girebilen tek kişi olurken, distopik bu eve giden yol boyunca gözleri kapalı tutuluyor. Eve giren tek yabancı kişi de girdiği andan itibaren kurallara uymak zorunda bırakılıyor. Eve getirilmesinin tek sebebiyse erkek çocuğuyla cinsel ilişkiye girmesidir. Baba ile yapılan anlaşma bu yönlüdür.
Bahçede bulunan yüksek çitler, çocukları dış dünya bilgilerinden uzak tutmaktadır. Aynı zamanda kullanılan dil de dış dünya dilinden farklıdır, burada sağlanmak istenen; iletişimin, sadece ailenin bireylerinin kendi içlerinde sınırlı kalmasıdır. Dil, bir teyp aracılığıyla günlük olarak yenilenen sözcüklerin kasete kaydedilip her sabah çocuklara dinletilmesiyle öğretilmektedir (tüfek, otoban, deniz ve benzeri kelimeler bilinen anlamın dışında farklı anlamlarla öğretilmiştir). Dış dünyadan gelen kelimeler de (örn: zombi) farklı anlamlarda öğretilmektedir. Ebeveynlerin bu dil öğretisi ile iletişime geçilen kişiler yine aynı ev içinden olduğundan, kurulan cümleler sistematik ve basittir. Aile bütün bunları sağlarken, çocuklar üzerindeki olumsuz psikolojik ve ahlaki (örn: ensest ilişki, hayvan öldürme) etkisi de filmde görülmektedir.
Filmde yer alan çocuk karakterlerin isimleri bulunmazken sadece nesnelerin isimleri vardır. Dış dünya bilgilerine olabildiğince kapatılan bu eve baba karakterinin, dışarıdan getirdiği ürünlerin etiketlerini çıkardığı görülmektedir (buradan da bilgi edinilmesinin önüne geçilmiştir.) Dışarıdan eve gelen tek kişi olan (güvenlik görevlisi) Christina, evdeki kız çocuklarından birine Rocky filmini hediye eder. Kız çocuğu bu filmi izledikten sonra olay örgüsü değişmeye başlar. Filmi izleyen çocuk, bir diğer kız kardeşine “Bana Bruce de” der ve sadece bu ismi kullanırsa kendisiyle iletişime geçeceğini belirtirken, bu davranışla ev içinde çağrılma farkındalığı gelişir. Erkek çocuğu bahçe içinde büyük bir makasla kedi öldürüyor. Daha önceden bahçe dışında yaşayan bir kardeşin varlığından söz eden baba, bu suçu hafifletmek, normalleştirmek adına çitlerin ardındaki canlıyı korkutucu bir şekilde anlatılırken bunun bir kedi olduğuna da değiniliyor. Filmde, yer yer bahçede babanın çocukları eğitirken çocukları köpek gibi yetiştirdiği, çocuklarla birlikte köpek pozisyonunda havladığı da görülmektedir. Çocukların bahçenin dışına çıkılabilmeleri için köpek dişlerinin düşmesi gerektiğini baba karakteri tarafından sık sık dile getirilmektedir. Filmin sonlarına doğru kız çocuklarından birinin çitlerin dışına çıkabilmek adına köpek dişini kırdığını izliyoruz.
Sonuç
Dış dünya olarak nitelendirilen yerden haberdar olan ebeveynler, çocuklarını kurdukları distopyada yetiştirmeyi tercih ediyor. Filmdeki dil sınırı ile dünya sınırı arasındaki orantı, doğru orantılıdır. Filmde dil; anlamsal olarak incelendiğinde kendi içinde yeni semiyotik ve semantik anlamlar oluşturuyor. Yüksek çitlerin varlığı; devlet, iktidar, bireyin kendi zihinsel örgüleri ve kutsal aile olarak nitelendirilebilir. Dış dünya olarak nitelendirdiği yerden haberdar olan iktidar, yönetimine aldığı ergen çocukları ‘güvenli alan’ olarak ilan edip kurduğu distopyada yetiştirmeyi tercih ediyor, yaşamlarını sürdürebilecekleri tek alanın burası olduğuna inandırıyor. Bu inancı sürekli dış dünyanın tehlikeli olduğuna işaret ederek sağlamlaştırıp, korku üzerinden tam hâkimiyet sağlıyor.
Biyolojik olarak köpek dişinin düşmesi -yönetilen kişilerin hatırlayabilecekleri yakın tarihlerinde- çocukluk dönemlerine tekabül ediyor. Çocukluk dönemi talepleri ile ergenlik dönemlerindeki talep ve arayışın farklı olacağının bilincinde olan iktidar, ikinci kez gelişebileceğini bildiği bu metaforikleştirdiği durumu aktarırken; hem tarihini belirsiz kılıp hem de bilinmeyene doğru gelişecek adımın yaş haddinden (yaşlılık evresine denk geleceğinden); bulunulan distopyaya tam adaptasyon sağlanabileceği aynı zamanda öğrenilmiş çaresizliğin tam sonuç alacağı öngörüsündedir. Filmde çocukların içlerinden sadece erkek bireyin cinselliğini yaşaması ile cinsiyet rolleri arasındaki eşitsizliğe, eril düşünme biçimine atıfta bulunulmuştur. İzole edilmiş alana sızan her bilgi, kurulan distopya düzenini sarsarken çok istemenin sonucu olarak metaforlaşan köpek dişi, kız çocuklarından biri tarafından kırılması; filmin özellikle bu kısmında dış dünyaya erişimin, iktidarın, yönetenin aracıyla sağlandığı bilgisinin verili olduğu anlatılmaktadır. Köpek dişinin düşmesini şart koşan kural koyucunun arabasının bagajında gerçekleşmesi de iktidarın yenilgisinin yine kendi aracıyla sağlandığı anlamını taşıyor. Bütün bu olay örgüsü Lanthimos’un sinemasında grotesk ve büyülü gerçekçilik akımlarından faydalanarak; iktidar, sistem, öğreti sınırı, bireylerin zihinsel duvarları, eşitsizlik, özgür irade eleştirisini sağlamlaştırmıştır.
Biyolojik olarak köpek dişinin düşmesi -yönetilen kişilerin hatırlayabilecekleri yakın tarihlerinde- çocukluk dönemlerine tekabül ediyor. Çocukluk dönemi talepleri ile ergenlik dönemlerindeki talep ve arayışın farklı olacağının bilincinde olan iktidar, ikinci kez gelişebileceğini bildiği bu metaforikleştirdiği durumu aktarırken; hem tarihini belirsiz kılıp hem de bilinmeyene doğru gelişecek adımın yaş haddinden (yaşlılık evresine denk geleceğinden); bulunulan distopyaya tam adaptasyon sağlanabileceği aynı zamanda öğrenilmiş çaresizliğin tam sonuç alacağı öngörüsündedir. Filmde çocukların içlerinden sadece erkek bireyin cinselliğini yaşaması ile cinsiyet rolleri arasındaki eşitsizliğe, eril düşünme biçimine atıfta bulunulmuştur. İzole edilmiş alana sızan her bilgi, kurulan distopya düzenini sarsarken çok istemenin sonucu olarak metaforlaşan köpek dişi, kız çocuklarından biri tarafından kırılması; filmin özellikle bu kısmında dış dünyaya erişimin, iktidarın, yönetenin aracıyla sağlandığı bilgisinin verili olduğu anlatılmaktadır. Köpek dişinin düşmesini şart koşan kural koyucunun arabasının bagajında gerçekleşmesi de iktidarın yenilgisinin yine kendi aracıyla sağlandığı anlamını taşıyor. Bütün bu olay örgüsü Lanthimos’un sinemasında grotesk ve büyülü gerçekçilik akımlarından faydalanarak; iktidar, sistem, öğreti sınırı, bireylerin zihinsel duvarları, eşitsizlik, özgür irade eleştirisini sağlamlaştırmıştır.
Kaynakça
Vikipedi Erişim tarihi 09.01.2022, Türk Dil Kurumu,
Öğüt, Gül Çağdaş, 2008, 9 Eylül Üniversitesi Kurumsal Akademik Açık Arşivi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yüksek Lisans Tezleri, Bağlantı: http://hdl.handle.net/20.500.12397/9779
Coşgun Melek, 2012, Batman Üniversitesi, Yaşam Bilimleri dergisi Cilt 1, Sayı 1, 837 – 850, POPÜLER KÜLTÜR VE TÜKETİM TOPLUMU . Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi , 1 (1) , 837-850 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/buyasambid/issue/29824/320933
Ertuğrul Erman, 2019, Arkeofili Dergisi, bağlantı: https://arkeofili.com/neronun-sarayinda-gizli-sfenks-odasi-kesfedildi/
Utkan Alper, 2019 “Bir Iktidar Eleştirisi; Dogtooth”, Nouvart, Bağlantı: https://www.nouvart.net/bir-iktidar-elestirisi-dogtooth/
Öztürk Gülizar, 2020, Sinemada İktidar Olgusu Bağlamında Dogtooth Film Analizi, sayfa 813, Araştırma makalesi, bağlantı: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1427391
Vakıfk12 Edebiyat Dergisi
Kuzucular Şahamettin, 2016, Grotesk Nedir? (Edebiyat, Tiyatro ve Sanatta), Bağlantı: https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/edebiyat-terimleri-mazmunlar/groteks-nedir-edebiyat-tiyatro-ve-sanatta-15492.aspx
Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi Araştırma Makaleleri
Dokuz Eylül Üniversitesi Kurumsal Akademik Çalışma Arşivi
Çevrimiçi bağlantılar;