Kitapçı: Dostoyevski – Karamazov Kardeşler

“Psikanalitik bir roman olan Karamazov Kardeşler, şimdiye dek yazılmış romanların en güçlüsüdür.”*

Sigmund Freud

Son romanı olan bu eseri Dostoyevski iki yılda tamamlamış ve tamamladıktan dört ay sonra vefat etmiştir. Bu eseri eşi Anna Grigoryevna Dostoyevska’ya adamıştır ve romanın başkarakterine kendi oğlunun adı olan Alyoşa ismini vermiştir.

The Million Dergisi’ne göre** okunması en zor 10 kitap arasında yer alan Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’i polisiye, psikoloji-ruhbilim, hukuk, felsefe, ahlak ve dini yorum barındıran bir romandır. Yazıldığı dönemde 12 ayrı kitap olarak okurlara sunulan bu kitaplar serisi sonradan birleştirilmiştir ve 1025 sayfalık bir başyapıt halinde İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Nihal Yalaza Taluy çevirisi ile yayımlanmıştır. Bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki; Nihal Yalaza Taluy tarafından yapılan çeviri akıcı bir Türkçe’ye sahip ve üzerinde ciddi emek harcandığı, kitapta verilen ve okuyucuyu aydınlatan ufak ufak notlardan da fazlasıyla anlaşılıyor.

Kitap, ahlaki açıdan bozuk yapıda olan bir babanın, her biri farklı toplumsal karakterdeki dört çocuğu -biri gayrimeşru olarak kitapta anlatılmakta- tarafından sorgulanışını konu almaktadır. Zaten baştan beri sorumsuz, ilgisiz, sefahat düşkünü olan ve babalık namına pek bir olumlu özellik barındırmayan “baba” Fyodor Pavloviç Karamazov ile en büyük oğlu Dimitri’nin aynı kadına ilgi duyması ile olaylar birden daha da karmaşık hale gelmeye başlıyor. Dostoyevski, çocukların karakterlerini tanıtırken aslında toplumun farklı sınıflarını oluşturan bireyleri bizlere resmediyor. Aslında toplumun yapısını oluşturan temel unsurları ve bunların gelişim ve hayat üzerindeki etkilerini bize yansıtıyor. Anlatılması güç olan soyut ifadeleri karakterler ile birleştirerek somutlaştırması Dostoyevski’nin bu işte usta olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kitap, kurgunun bütünleştirilmeden önceki detaylarının anlatıldığı, uzun betimlemeler barındıran bölümlerde sıkıcılaşıyormuş gibi hissediliyor ve hatta bazı bölümlerde “Bu bilgiye gerek var mıydı şimdi?” dedirtiyor ancak o efsanevi finaldeki kitap içerisinde geçen tüm detayların nasıl ustaca birleştirildiğini görünce aslında yazılmış olan her bir cümlenin ciddi bir öneme sahip olduğunu açığa çıkarıyor ve yapılan tüm olumsuz eleştriler için vicdan azabı yaşattırıyor. Finaldeki çözümlemeleri eksiksiz anlama arzusu; insanda yüzlerce sayfa geri giderek detayları tekrar gözden geçirip kavrama isteği yaratıyor. İşte bu da eserin çok ama çok önemli bir edebi değer taşımasını sağlıyor ve eserin niçin dünya klasikleri arasında yer aldığı çok daha iyi anlaşılıyor.

Kitap biraz uzun olması, karmaşık ilişkiller ve çok sayıda karakter barındırması nedeniyle aşağıdaki resimde paylaştığım gibi bir şema çizilerek okunursa, anlaşılması biraz daha kolaylaşabilir diye düşünüyorum. Çünkü kitabın başlarında bahsedilip sonra yüzlerce sayfa adını hiç duymadığımız birilerinin tekrar gündeme gelmesi ile “Bu kim ola ki?” diye bir duraksama yaşanılabiliyor. O kişinin kim olduğunu tekrardan hatırlama imkanı bulabiliyorsunuz bu gibi bir şema ile.

Büyük finalde babalığın önemine değinerek, babalara babalıklarını sorgulatmayı hedeflemiş olan dinine bağlı Ortodoks Dostoyevski, İncil’den, İsa’dan ve havarilerinden sık sık alıntılar da ihmal etmezken özellikle “Büyük Engizisyoncu” bölümünde dinine yaptığı eleştri ile aslında ne kadar sorgulayıcı ve temel insani değerlere ne kadar önem verdiğini de gözler önüne seriyor.

Dostoyevski’nin kendi iç dünyasından ve babası ile olan sorunlarından ayrıca babasının ölümünden biraz da kendisini sorumlu tutmasından etkilenerek kaleme aldığı bu eseri şaşkınlıklar içerisinde okuyacağınıza inanıyorum.

Sanatla kalın…

Selçuk Korkmaz

Notlar ve Kaynaklar

* https://www.cafrande.org/dostoyevskiyi-suclular-dostoyevski/

** http://www.edebiyathaber.net/okunmasi-en-zor-10-kitap/

İş Bankası Kültür Yayınları 19. Basım’ı üzerine yazılmıştır.

Bunu paylaş: