Azizm Sanat E-Dergi’nin 148. Sayısı Yayında

Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayın organı Azizm Sanat E-Dergi’nin Nisan 2020 tarihli 148. sayısı yayında. Eleştiri, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz;

İçindekiler

Editörden s. 6

Doğa, Yalnızlık ve İki Kitap – Pınar Kumandaş s. 10

Umutsuzluğun Şarkısı – Batuhan Suiçmez s.  15

Allanmış Anlam Arayışı – Ziza Rumas s. 19

Kanlı Gölge – Ferhat Özkaya s. 21

Sistemsiz Sistem: 2+2=5 – Deniz Eren s. 23

Platform, Sıradaki Kat ve Eşitsizliğe Giriş – Onur Keşaplı s. 26

***

Editörden

Küresel salgının basıncı karşısında, sosyalleşme gereksinimlerinin özünü unutmuş sosyal bir hayvan olarak insanlık, faydalı olma/faydalanma ve tüm bunları yaparken mutlak surette görünür olma gayesinde bocalıyor. Öyle ki, salgından sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, olmaması gerektiği konusunda kitlesel bir aydınlanma, alternatif – ve şüphesiz havalı – bir salgın olarak yükselişte. Kimsenin “nasıl” sorusuyla uğraşmak istemediği bu iddialı söylem, aydınlanmak ve aydınlatmak için kıyameti beklemiş olmanın dayanılmaz hafifliği eşliğinde parlaklığını yitiriyor. Hâlbuki bir şeyleri daha az ya da daha çok yapma konusunda farkındalık kazanmak bu kadar gecikmiş olmamalıydı fakat şimdiki zamanı ebediyen yaşama iddiasındakilerin ölümsüzlük yanılgısı ahmakça olduğu kadar zayıf bünyeler için albenili. Hipokrat yemininin mesleğini doğru yapmanın ötesinde mesleğini sağlıktan zengin olmak gibi aşağılık bir fikre imkân tanınmadığı, sağlıklı bir ülkede yapıp yapmamaya kadar varması gerektiğini, zengin Avrupa’ya yardım eden, metruk Küba kanıtlamış olabilir mi? Ablukalara direnen bu küçük ülkenin komünizm deneyiminin sağlıkta serbest piyasacıların önleyici tıp düşmanı politikalarına tur bindirdiği zaten bilinen bir gerçek değil miydi? Küba’yı alkışlayanların kendi ülkelerinin bu konuda neden Küba gibi olmadığını sorgulamadıkları, yakın bulundukları yönetme heveslisi partilerin üyelerini bu başlıklarda sıkıştırmadıkları bir dünyada yaşamaya devam edecek miyiz Covid-19 sonrasında da? Egemenler hazırlıklarını şimdiden yaparken, muhaliflerin, etkileri hiç olmadığı kadar azalmış filozoflar liginin konuyla ilgili görüşlerini insanlığa hizmet eder edalarla çok sayıda dile çevirmek ve yayınlamaktan başka hazırlığı var mı kıyamet sonrasına? Bunlar, belli ki büyük beklentiler. Büyük olduğu sanılan küçük eylemlerin değişimlerini beklemek belki daha makuldür. Mesela her yıl binlerce yerleşimde on binlerce kez düzenlenen beş para etmez akademik ve sözde bilimsel etkinliklerin çevrimiçine dönmesi bir zorunluluk olmalı. Aynı şey sanatsal faaliyetler için de düşünülmeli. Etkinliklerin konuk kotası olmalı. Aksi takdirde bedava gezme amaçlarının hiçbir b*ka yaramayan bilimsel ve sanatsal etkinlik örtülü yalanı dur durak bilmeyecek. Avcı toplayıcı ve göçebe köklerimizin tadına yeterince varamamışçasına küresel yağmacı/talancılara dönüşmek zorlaştırılmalı. “Büyüme” gibi soyut bir hedefi, penis boyu ölçen ergenler misali, yegâne hedef belirlemek piyasa adlı ucubeye bile yakışmıyorken piyasa gibi bir ucubeyi kurgulayacak kadar zekâ sahibi türümüzün bilimsel ve sanatsal üretimlerine hiç yakışmıyor. Onların nelerin yakıştığını çok iyi biliyoruz; insanlığın sosyal zekâsının ortası zirvesi sanatsal ürünlerin, insanlığın teknik zekâsının paydaş zirvesi internetten, olması gerektiği gibi süresiz ve bedava olarak paylaşılması. Ancak bunun bir hayal olduğunu, eskimiş filmlerini bile sınırlı gün için lütfedercesine yayına sokanlar, bağımsız salonları ve filmleri korumak adına yola çıkan ancak kendi prestiji dışında koruyuculuğu devre dışı bırakanlarla anlamış bulunmaktayız. Hiçbir işe yaramayacak tepkilerimizin kimselerin tadını kaçırmasını istemeyiz; ne de olsa tadımızın kaçması pek de mümkün değil, öyle değil mi? Huxley’nin bile öngöremediği kadar ucuz hazza bulanmışlığımızla, tutarsızlıkları, yalanları (Bknz: bir yazarımtrağın, Boğaziçi mezunuyum diye yalan söyleyebilecek kadar korkusuzlaşması), seviyesizliği, sevimsizliği ve dahası biricik olduğunu sandığımız benliklerimizle çelişecek her şeyi hoşgörüyle karşılayabilecek bir alıklığımız var artık. Çok uzun ve anlaşılmaz cümlelerimiz yerine şunu versek anlaşılır mı acaba: Gezi’nin dayanışmacı ruhunun Gezi’nin ucuz mizahına nasıl yenildiğini, PSM kod adıyla anılan yerleştirmenin nasıl afiyetle yenildiğine bakarak anlayabilirsiniz.

Bakmayın bu tepeden bakan, tepeden inmeci tavırlarımıza. Azizm Sanat Örgütü kendini işlevsiz hissediyor nicedir. O kadar işlevsiz ki, yeni bir hamle yapma için hatırı sayılır bir güdülenme bulmakta zorlanıyor. Mananın rafa kaldırılması, türümüz için ideal bir arınmaya yorulabilirdi ancak mutlak çürümeden yol almasıyla mana yitimi, anlamı, işlevi, faydayı da beraberinde aşındırıyor. Hâlbuki rekabeti ortadan kaldırmak bir bakıma mana baskısını sağaltmaya yarayabilirdi. Aksine, manasızlaşma özgürlüğünün bile rekabetle p*ç edildiği bir dönemdeyiz. Azizm Sanat Örgütü, belli bir sona ilerlerken, sonda çakılı kalmak ya da yeni patikalar meydana getirip getirmeme arasında bocalamakta. Bu iyi bir şey, zira mana ve işlevden özerk bir arınıklığa varmak, dosta düşmana herkese önerebileceğimiz – ama elbette hakkını veremeyecekleri – uçarı bir his. Bu hissi duyumsayanlarla, deneyimlemek isteyenlerle, bize daha fazla duyumsatmak ve deneyimletmek isteyenlerle yola koyulmaya hazırlanmak heyecan veriyor.

Bu ay salgından soyutlanabildiğimiz kadarıyla bir içerik hazırlamış bulunmaktayız. Shaun Tan’ın Kızıl Ağaç’ı ve Mark Jenssen’in Ada’sı ile doğadan ve bahardan koparılmışlığımıza isyan ederken, 23 Nisan’ın 100. yılına da selam veriyoruz. Zamanın sevimsiz ruhunu yakalamayı, marifetmiş gibi, başaran Galder Gaztelu-Urrutia’nın ilk uzun metrajı The Platform / El Hoyo ile zamanında bir başka zamanın ruhunu yakalarmış gibi yapan, Denis Villeneue’nun Next Floor adlı kısa metrajına dair eleştirilerimiz sayfalarımızda. Sinema yazılarımızda ayrıca Babak Anvari imzalı 2+2=5’e değiniyoruz. Zamandan muaf tutmayı başardığımız öykü ve şiirler ise her zamanki gibi, çağrışım yetimizi besleyecek türden.

İlerlemek için kıyamete gereksinim duymamak adına,

Sanatla kalın.

Azizm’in Notu: Örgütümüzün kuruluşunun 13. yılını kutlayacağımız, Azizm Sanat E-Dergi’nin Mayıs 2020 tarihli 149. sayısı için, başta Aydınlanma teması olmak üzere, dilediğiniz konuda makale, öykü, şiir, deneme, eleştiri, karikatür, video, resim ve fotoğrafı 1 Mayıs tarihine kadar azizm.sanat@gmail.com adresinden yayın kurulumuza iletebilirsiniz.

***

Görsel: Ölü Doğa, Heykel ve Gölge (1984) – Francis Bacon

Bunu paylaş: