İlk Tanışma
Tarih 15 Aralık 2019’u gösterdiği sırada İstanbul un Tüccarbaşı sokağında insanlar bir gürültünün etkisi ile korku ve meraka kapıldılar. Onlarca şimşeğin aynı anda çakmasına benzeyen gürültü evlerdeki televizyonların sesini bastırdı. Uzaklardaki sokaklarda arabaların sesleri hâkimiyetlerini yitirdi. Güneşin bulutların arasından verdiği selam bundan hava durumunun sorumlu olmadığını gösteriyordu. Bir süre durup dinleyen insanların büyük çoğunluğu yine gündelik yaşamlarına devam etti. Kendilerinden yapılması istenilen şeyleri yine kendi varlıklarını devam ettirmek için bazen farklı yollara sapsalar da yapmak için yollarına devam ettiler. Bir kısmının ise daha yakın oldukları için görmüş olduklarına inanamasalar da geçip gitmeye niyetleri yoktu
Polisler ihbar üzerine olayı araştırmak üzere sokağa girdiler. Hiçbiri o gün ağaçların daha canlı olduğunu fark edemedi. Sirenler yüzünden bastırılan kuşların neşeli seslerini de fark edemediler. Gökten gelmeyen gök gürültülerinin ve görüldüğü iddia edilen bir devin peşindeydiler. Sesler karakola kadar gelmeseydi ve ihbar sayısı çok olmasaydı bu kadar istekle gelmeyeceklerdi. Kendilerince tuhaf bir canlının gri tişörtü mavi pantolonlu hafif kel bir adam ile olan sohbetine tanık olduklarında tek yaptıkları durup izlemek oldu. Elleri tuhaf canlıyı tek başına gördüklerinde tutacakları tabanca yerine telefonlarını yan pozisyonda tutuyordu. İşi çekim yapmak olanlar geldiğinde polisler de kendi işlerine yani kalabalığı uzak tutmaya döndüler. O sırada söylenebilir bir isim ile tanınmak isteyen canlı kendini Capri (Kapri) olarak tanıttı. Bu ismi insanların büyük savaşta ilk kaybettiği toprak olarak tarihe geçen ada olduğu için seçmişti. 3 metre olan boyu Capri ’yi ihbar edenlerin dev tanımına uyuyordu fakat ona sadece dev demek yetersiz kalırdı. Vücudunun tamamı kürk ile kaplıydı. Capri ilk izlenim için özenle kürkünü taramış olsa da yaptığı yolculuk ardından gri, siyah ve beyazlar ile kaplı kürkü bozulmuştu. Dağılımında belirli bir düzen olmasa da bu renkler yaşı gereği siyah ağırlıklıydı. Kuyruğunu ve daha açmadığı halde sırtındaki kanatları saymadığınızda vücudunun kalanı insanı andırıyordu. Yanında spor çantasını andıran, dışı farklı bir deriden yapılma bir eşyası vardı. Sesi pürüzsüz ve masum denebilecek bir tondaydı. Yüz hatlarının yuvarlaklığı ve merakla açtığı gözlerindeki ışıltı etrafındakilerin gönlünü almaya yetti.
Capri bağdaş kurarak olduğu yere oturdu. Kendisinden araca girmesini yedinci kez isteyen polis memuruna baktı. Yerel yönetim ile ters düşmek istemiyordu. Sonuçta geliş amacı daha fazla sorun çıkarmak değil çıkacak olanlara müdahale etmekti. Tabii biraz da gezmek.
Lütfen, kalabalık daha da artmadan benimle gelin.
Ama burada şimdiden arkadaş edinmeye başlamıştım.
Bir eliyle gri tişörtlü mavi pantolonlu hafif kel adamı gösteriyordu. Kalabalığın içinden muhabirler de dâhil olmak üzere soru yağmuruna tutanlar vardı fakat Capri polis memurlarının oluşturduğu çemberin içinde kalanlar ile konuşuyordu. Komiser bu kez daha ısrarcı bir tonla söze girdi.
Burada kalamazsınız. İnsanlar korkmaya başlamadan benimle gelin. Ne olduğunuzu anlamamız gerekiyor. Zor kullanmak istemiyoruz.
Farklı göründüğümü biliyorum ama benim de sizin türünüzden olduğumu anlamanız için sormanız yeterdi. Evrim öncesi insanların farklı olacağını biliyordum ama bu düşündüğümüzden de fazla.
Lütfen…
Tamam konuşmamıza başka yerde devam edelim.
Capri iki büklüm bir şekilde bir kutuya tıkılmayı kabul etmedi. Işık saçan aracı görebileceği bir yükseklikte uçarak takip etti. Burası bildiği dünyaya hiç benzemiyordu. Beton ve metal yığını diye düşündü. Yine de hala güvenli olduğunu söyledi kendi kendine. İnsan egemenliğindeki bir dünyanın kötü olabileceğini aklına bile getirmek istemedi. Geçmiş uygarlıkların (ki şu an ziyaret ettiği de bunlardan biriydi) bulundukları dünya ile ilgili yaptıkları tahminlerine göre felaket öncesi Dünya hala yeterli kaynaklara sahip olmalıydı. Daha fazla polis aracının olduğu bir yere yaklaştılar. Oraya gireceklerini düşünürken araba yolunu değiştirdi. Yol uzadığı için Capri’nin elindeki bavul gittikçe ağır gelmeye başladı. İsterse bavulu günlerce tutabilirdi ama yapabiliyor olması yapmak istediği anlamına gelmiyordu. Eski insanlara göstermek istediği tonla şey vardı ama bavulunu sığdırabildiği kadarını alması gerekiyordu. Daha fazla eşya ile gelmesi hem taşımayı güçleştirecek hem de yolculuğu tehlikeye atacaktı. Kullandıkları arabalar kesinlikle kendi zamanındakilere benzemiyordu. Kâğıttan yapılmış gibiydi. Köprünün yanından uçarken denize girme isteğine zor hâkim oldu. Korkmadan deniz üstünde uçabilmek bile bir mucize gibiydi onun için. Binaların sıkışıklığı ve düzensizliği göz zevkine uymasa da daha önce görmediği şeylerin büyüleyici etkisi altındaydı. İlk karşılaştığı tüysüz ve renkli şeyin kendini insan olarak tanıtması başta hayal kırıklığı olmuştu. Fakat yumuşak derilerine ve gelişmemiş beyinlerine rağmen iyi iş çıkarmışlar diye düşündü. Hayvan türlerinden bazı örnekler almayı unutmamalıyım dedi kendi kendine. Dönmeden mutlaka örnekleri almalıydı.
Polis aracı sonunda bir binanın önünde durdu. Capri binanın önünde yazana pek bakmadı ama baksaydı orada F tipi hapishane yazdığını görebilirdi.
Dostane Bir Uyarı
Dakikalardır yer altındaki bir odada bekliyordu Capri. Çantasını kaldıramadıklarında istedikleri yere bırakması gerekmişti. Beklerken dişleri karıncalanmaya başladı. Dilini sivri dişleri arasında gezdirirken bir yandan da etrafına bakıyordu. Oturduğu büyük yumuşak şeyin buraya sonrada kendisi için getirildiği aşikârdı. Birazdan karşısına gelecek kişinin sandalyesini de hazırlamışlardı. Aslında beklediği karşılama çok başkaydı. Bu zamandan biri kendi ülkesine gelseydi hemen bir ziyafet yapılırdı diye düşündü. Gerçi ziyafet için özel duruma gerek yoktu. Doğruyu söylemek gerekirse yaşaması için gereken enerjiyi arada bir meditasyon yaparak da alabilirdi fakat yemek yemenin ayrı bir anlamı vardı.
Takım elbiseli biri odaya girdi ve kendisine ayrılan sandalyeye oturdu. Konuşmaya başlamadan önce karşısındakini dikkatlice süzdü.
Merhaba. Ellerini birbirine doladı ve iyice sıktı.
Merhaba.
Ben Büşra. Buraya seninle konuşmak için geldim. Nasıl biri olduğunu ve nereden geldiğini merak ediyoruz. İş birliği yapacağını umuyorum.
Elbette sorularınızı cevaplayacağım ama yerinizde olsam nereden değil neden geldiğimi merak ederdim. Söyleyeceklerim yakın geleceğiniz için oldukça önemli bilgiler. Sırasıyla söyleyeyim. Gerçek ismimi telaffuz ettiğimde size anlamsız gelecektir o yüzden bana Capri diyebilirsiniz. Bugün Elbruz Dağı olarak bildiğiniz yerden geliyorum. Fakat çok daha farklı bir zamandan.
Rus kökenli misiniz?
Anlamadım.
Mensup olduğunuz ırkı sordum. Soyunuz Ruslara mı dayanıyor?
….
Ülkenizin adı nedir?
Sanırım dilinize çevrilince Dağ Atölyesi oluyor. Yok olmuş… Şey, yani eski dillerdeki anlamı bu.
Peki, neden geldiniz.
Benim tarih kitaplarından okuduklarım sizin karanlık geleceğiniz. İnsanlar öldürülüp sürgün edecekler.
Peki, sizin bu olaya etkiniz tam olarak nasıl olacak.
Bunu engelleyebilirim. Kabul ederseniz insanlar ölmekten ve sürgün edilmekten kurtulabilir. Ancak evrim geçirmeyecek ve olduğunuz gibi görüneceksiniz. Gördüğüm kadarıyla bu halde gayet iyi ilerlemişsiniz.
Bize tam olarak ne saldıracak? Neye hazırlıklı olmalıyız?
Hayır, hayır bu kazanabileceğiniz bir savaş değil. Bu ya olmayacak ya da kaybedeceğiniz bir savaş. Daha önce savaştığınızı sanmıyorum. En azından bu kadar ciddi olan bir tanesi..
Bizi gerçekten tanımıyorsun. Yaşadığın yerden biraz daha bahsetmeni istiyorum. Şu bize yani insanlara saldıracak olandan bahset.
Ahh lütfen bana biraz zaman verin. Sanırım buraya gerçekten çok az bilgi ile geldim. Daha önce etkilerinin az da olsa görünmüş olması normal ama bizzat kendisiyle savaşmış olamazsınız. Tarihi bilgilere ihtiyacım var ve de ülke dediğiniz yapıların işleyişine. Burada olup bitenleri öğrenmeden kıyaslama yapamam. Zamanımız hala var. Son seçim yine sizlere ait olacak. Ben.. Ben sadece olanlara seyirci kalmak istemiyorum. Bir seçeneğiniz olsun. Siz bunlar ile düşünür ve kaynakları toparlarken ben de biraz etrafı dolaşırım.
Bu şekilde etrafta dolaşmana izin veremeyiz.
Gözleriniz oldukça kısıtlı görüyor. İstediğim zaman sizin göremeyeceğiniz bir hal alabilirim.
Büşra bir süre sessizce durdu. Gelen izni Capri ye iletti. Capri ’nin bu izne ihtiyacı yoktu kendince ama nezaket gereği teşekkür etti ve dışarı çıktı. Soğuk ve rüzgârlı havaya alışkın vücudu havada keyif turu atarken iyice gevşedi. Kendi sıcaklığını kontrol edebildiği için ilkim değişikliğinin yan etkisi olmadı. Denize büyük bir coşkuyla daldı. Öyle ki bazıları bu dalışı fark etti ama anlamlandıramadılar. Capri gün boyunca suya dalıp çıktı ve çeşitli yapıları ziyaret etti. Capri tam da söz verdiği gibi gün batımından önce aynı yere döndü. Bütün gece kendine verilen bilgileri inceledi. Öğrendikçe yüzü asıldı. Bazı yerlerde mola vermesi gerekti. 2 defa kendini tutamayıp kustu. Tek yaptığı açıklama bilgi kaynaklarını bitirince konuşmak istediği oldu.
Capri sabah olduğunda üstün bir hızla taramış olmasına rağmen tüm kaynakları bitirememişti. İçini büyük bir korku kapladı. Artık atalarının yanında olmak ona huzur vermiyordu. Yine de yapmaya geldiği şeyi yapmalıydı. Yine dışarı çıktı fakat bu sefer günün 7 saatini savaşların yaşandığı yerleri gezmek ile harcadı. Pek çok ülke gezdi. Farklı ülkelerin farklı savaşları, kahramanları ve düşmanları vardı. Tek ortak nokta ise insanların ölüyor olmasıydı. Savaşların sadece ülkeler adına yapılmadığını da okuyarak öğrenmişti. Çok basit bir sebepten dolayı bir insan diğerini öldürebiliyordu. Bunlara denk gelmediği için kendini şanslı olarak görüyordu. Yine de kimse kendine zarar vermeye çalışmamıştı. Dışarı çıkmasına müsaade ediliyordu. İnsan davranışlarının kötü değil sadece karışık olduğunu düşündü. Sonuçta insanları yaşadıkları dönemin çeşitli etkenleri ile birlikte yargılamak gerekiyordu. Davranışlarındaki zarafeti fark etmemek elde değildi. Kusurlu olmaları değer vermesine engel olmuyordu. Dışarıdan çok kalabalık ve karmaşık gözükseler de ne yaptıklarını biliyor gibiydiler. Kullanılan teknolojinin basitliği çok hoşuna gitti. Rastgele kapalı bir bilgisayarı 6.500 metre yükseklikten açtı. Doğrudan kaynağa bağlanmak tehlikeli olabilirdi. Var olan her enformasyona bakabilecek durumda değildi. Denk geldiği bazı verilere anlam veremedi. Hangi dönemde olursa olsun hiç işe yaramayacak şeyler ile doluydu. Bilgilerden bazılarının birbirine karşı olduğunu daha önce kendine verilen kaynaklardan zaten biliyordu ve bu normaldi ama sadece zarar vermek için yazıldığı belli olanlara anlam veremedi. Gerçi zarar vermeye artık şaşırmamam gerekiyor diye düşündü. Dönmeden önce göz zevkine uygun bazı yerleri gezmek istedi. Bunlardan bazıları insanların yaptıklarıydı bazıları da kendiliğinden ziyaret etmeye değer yerlerdi
Yine söz verdiği gibi güneş batmadan önce döndü. Bulunduğu yerden bina içindeki konuşmaları duyabiliyordu fakat onların bunu bilmediği çok açık bir gerçekti. Kendisi hakkında tartışılıyordu. Fazla dürüst olduklarından yakınıyordu bir tanesi. Her şeyi öğretmek zorunda olmadıklarını ekledi diğeri. Dışarıda ne yaptığını merak ediyorlardı. Bir süre daha uzayabilecek olan tartışmayı Büşra bunu tartışmanın kendilerine düşmediği uyarısı ile kapattı. Onlar sadece işlerini yapıyorlardı. Getirdiği çantayı daha açamadıklarını ve kendisinden korktuklarını Büşra yanlarından ayrıldıktan sonraki konuşmalarda anladı. Büşra içeri girdiğinde Capri noktalardan kendiliğinden çocuksu bir sevinç ile gezdiği güzel yerleri anlatmaya başladı. Yaptığı çıkarımları söylemenin zamanı olmadığını biliyordu.
Tarihin Kanlı Hikâyesi
Kendisine verilen yemeklerin boyutu küçük gibiydi ama çeşitleri oldukça fazlaydı. Her birinin farklı kültürlerden olduğunu öğrendi. Yemeğinin ardından yanına gelen Büşra ya baktı. İlk olarak tarihi yani kendi geleceklerini öğrenmek istiyorlardı. Capri anlatmaya başlamadan önce çantasını yanına aldı.
2020 yılı. Ülkemizin kurucusunun dediklerine göre her şey o sene başlamıştı. Gelmek üzere olan şey bir yaratık. Dünya üzerinde her canlının kendine denk düşmanı vardır. Bizlerin, yani insanların doğal düşmanı oldukça geç uyandı. Verdiğiniz kaynaklara göre vücudunun yaydığı doğal saldırılar insanlığı defalarca uyarmış. Gripler, hummalar ve vebalar. Sars adını hatırlıyorsunuzdur. İnsan bünyesine zararlı tonla bileşen. Hepsinin kaynağı bir. Yeni bir tane daha gelmek üzere. Dünya yıla onunla birlikte gözlerini açacak. Gördüğüm kadarıyla insanlık oldukça ilerlemiş fakat ona bildiğiniz yöntemler ile saldıramazsınız. Kurşunlarınızın türünü değiştirmeniz gerekiyor.
Capri çantasına uzandığında çanta birden açıldı. Capri çantadan içi beyaz bir sıvı dolu şişe çıkardı. Yanında da özenle yazınmış kullanma talimatı vardı. Yarısına yakın bir kısmı sıvının hemen özelliğini yitirebileceği için yapılmaması gerekenler ile doluydu. Onu sol yanına bıraktıktan sora söze devam etti.
İnsanların gücünü azaltmak için yayılacak olan virüs başta sahipsiz gibi görünecek. Virüsün en hâkim olabildiği noktalardan yaratıklar saldırıya geçecek. İnsanların aksine o kendi kendine evrimleşebilip alt türlere bölünebiliyor. Bölünme öncesinde yaşananların bir kısmının bilgisi günümüze kadar geldi. İlk olarak insanlar evlerine kapanmışlar. Bulaşma riskinin azalması için birbirlerine yaklaşmayıp hayatlarına uzaktan devam etmişler. Fakat sürekli yaratıcısı tarafından geliştirilen ve yayılan virüse karşı pek şansımız yokmuş. Büyük bir salgın halkları evlerine sürgün etmiş ve ülkeleri içinden çıkılmaz bir duruma sokmuş. Tedavi edildiği sanılan insanlar tekrar zayıf düşmeye başlayınca panik ortamı hâkim olmuş. İnsanların sıcaklık algıları, nefes alma yetenekleri ve düşünme yeteneklerini engellemeye çalışan salgın çoğunluk üzerinde etkili olmuş. Yaratık kendi alt türlerinin farkındaydı ve bunların kolayca hâkimiyeti ele geçireceğini sandı. Türünün devamının kendisi kadar zeki olmadığını ve insanların yapılarında olmayan yetenekleri zekâları ile edindiklerini tahmin edemedi. Alt türler oldukça güçlülerdi fakat zeki değillerdi. Hala daha çok basit şeyleri yapabiliyorlar. Konuşma yetenekleri veya bir şey üretme yetenekleri yok. Sadece başlangıçta sahip oldukları yaşam şekillerine bağlılar.
Günümüzdeki hayvanlar gibi mi?
Aslında bunun cevabını ben de merak ediyorum. Yaratıklar doğal içgüdüleriyle hareket ettikleri için sadece insanlar ve kendilerine saldıran canlılar için tehdit oluşturuyorlar. Zaman içerisinde değişen yapımız nedeniyle bizi tanımıyor ve haliyle saldırmıyorlar fakat onları hayvanlardan tam olarak ayıramıyoruz. Ruhsuz bir yaratık ve hayvan arasındaki ayrım bazen zor olabiliyor. Zaman içerisinde hayvanlar da değişmiş olabilir. O yüzden sizden hayvan örnekleri almak istiyorum
Yarın örnekler gelmiş olur. Lütfen devam edin.
Yeni senenin sonunda hastalık yenilmiş olacak. Fakat geçen süre zarfında…
Capri ’nin gözleri dolmaya başladı. Ellerinin titremesini engellikten sonra konuşmaya devam etti.
Kendi yaptıkları kafeslerde öldüklerini okumuştum. Buraya geldikten sonra bunu anlayabildim. Evler, arabalar ve daha ne olduğunu anlamadığım yapılar. Şanslı olanlar açlıktan ölecek ve diğerleri daha ne olduğunu anlamadan avlanılacak. Mevcut yönetimler savaş ilan edecek. Bilindiği kadarıyla yine aynı yılda son büyük savaş verilecek. İnsanlar kaybedecek. İnsanlar birbirlerinin üstüne basarak dağlara ve çöllere kaçacaklar. Kurtulanlar açlık ile mücadele edecek. Onlardan ve onların ilk hâkimiyet kurdukları alan olan denizlerden sürgün edilmişiz. Sonrasında da topraklarımızı terk etmek zorunda kalmışız.
Capri konuşmaya devam ederken sağ bacağı kısa bir süre titredi.
Onlar ile nasıl savaşacağımızı zaman içerisinde öğrendik. Büyük aşamalar kat ettik. Her gün topraklarımızı geri almak için uğraşıyoruz fakat sayıları ve biyolojik yapıları açısından bizden üstünler. İnsan egemenliğindeki dünyayı geri alana kadar farklı bölgelerde yaşamayı sürdüreceğiz. Benim yaşadığım ülke de bunlardan biri. Dağ Atölyesi’nde diğer ülkelerin ihtiyaç duyabileceği şeyleri üretiyoruz. Büyük savaştan dağa kaçarak saklanabileceklerini düşündüler. Açlıktan ve soğuktan ölenler oldu. Yaratığın kendisi için ürettiği evrim enerjisi toprağa da işlemişti. Elbruz Dağı etrafındaki insanların tamamının yeryüzünden silinmemesinin sebebi ise başka bir bölgede yaratık tarafından toprağa işlenmiş evrim enerjisini insanların kullanmayı öğrenmiş ve toprağa değen herkesin bu enerjiyi kullanarak dönüşmesine yardım etmiş olmalarıdır. Zaman içerisinde dağın içine kurulmuş olan medeniyet sayesinde insanlığın devamı sağlanmış. Aslında herkes halinden memnun gibi görünüyor. Dağda bizi avlamak isteyen kimse yok. Kurulu bir düzenimiz ve yaşam şeklimiz var. Suyun içi hala tehlikeli olsa da tedbirli bir şekilde açık arazilerde uçabiliyoruz. İhtiyaç duyduğumuz maddelerin çoğu yaratıklardan karşılanıyor. Yine de yaşanmış bir katliama göz yumamam. İşte bu yüzden geçmişe, yani yanınıza geldim. Geleceğe gitmeyi denedik. Bizi bekleyeni görmek için. Fakat geri dönebilen olmadı. Gidebildiklerinden de emin değiliz. Belirsizlik içerisinde bir türlü mutlu olamadım. En azından bütün bunların yaşanmamasını sağlayabiliriz diye düşündük. Yaratık uyanır uyanmaz ölmesini sağlayabilirim. Ama onun ile birlikte insan evrimi de kalıcı olarak imkânsız olacak. Kimse o yaratığın ürettiği evrim enerjisini kopyalayamaz. Yine de evrimin hangi noktasında olursak olalım geliştirdiğimiz teknolojiyi kısıtlayan bir durum yok. Elimizdeki imkânlar ile hangi vücutta olursak olalım yaşam barışçıl bir şekilde sürebilir. Yaratığın daha iyi etkilenmesi için onun uyandığı günde veya sonrasındaki günlerde onu öldürmem gerekiyor. Onu ben zorlayarak uyandırırsam yapısına benim enerjim katılacağı için onu öldüremem. Uyurken ise onu çevreleyen enerji yüzünden zarar veremem.
O zamana kadar bizden istediğin bir şey var mı?
Aslında şimdilik yapmamız gereken tek şey yeni yılı beklemek. Sonraki buluşmamızın yerinin açık alanda olmasını tercih ederim. Yeni yıla kadar size ülkemden bahsedebilirim.
Geceyi kimsenin olmadığı bir ormanlık alanda geçirmeye karar verdi. O gece dünya üzerinde dolaşan tüm enformasyon kaynaklarını kendi cihazına kaydetti. Aynı gece tarihin akışına müdahale ettiği için yanlış yapıp yapmadığını düşündü. Geçmiş hiç düşündüğü gibi değildi fakat onları ölüme terk etmeyi haklı çıkaramazdı. Çimenliğe uzandı. Tek değişmeyen şeyin doğanın yaydığı enerji olduğunu düşündü. Bir yandan da çok sevdiği gelecekteki insanları düşündü. Eğer tarihi değiştirirse onların içinde doğduğu dünya kötülük ve güvensizlik dolacaktı. İki taraf da insandı fakat birinin iyiliği için diğerinin acı çekmesi gerekiyordu. Bunun kararını verme zorunluluğu kendisini tüm gece yoracaktı. Aklına insanların geçmişi hakkında öğrendikleri geldi. İnsanlar çok sayıda şey yapmıştı: Antlaşmalar, yardımlar, birlikte hareket edilen anlar, icatlar, uygarlıklar: Savaşlar, yağmalamalar, tecavüzler, işkenceler. Capri gözlerini sıkıca yumdu ve elleri ile çimenleri kavradı. Artık bunları düşünmek istemiyordu. Kimsenin hayatı bir diğerinden önemsiz veya önemli değildir. Evet, daha küçükken kendisine bu öğretilmişti. Yaşamında o geceye kadar bu cümlenin geçersiz olabileceğini düşünmemişti.
Capri ’nin Aklına Dağ Atölyesi ile Kar Üssü arasında yaşanan gerginlik geldi. Dağ Atölyesi ’nin Kuzey Batı kısmında kalan dağlık arazilerde geçmiş insanların Troll dedikleri şeye benzer verimli yaratıklar bulunuyordu. Dağ Atölyesi için ürünlere daha fazla taze hammadde demekken Kar Üssü için ise saldırı pratiği ve akşam yemeği anlamına geliyordu. Kar Üssü çok daha ciddi yaratıklara ulaşabilmesine rağmen teoride öğretilen saldırı ve savunma tekniklerini neredeyse tehlikesiz denebilecek bir yerde yapmak istiyordu. Dağ Atölyesi ürünlerin her zaman olabilecek en iyi kalitede ve uzun ömürde olması gerektiğini ve bunun için o yaratıkların özellikle derilerine ve kanlarına gerek olduğunu biliyordu. Tabii ki de insanlar gözlerini açtıkları yerde kalmıyor ve sürekli farklı yerlere kurulmuş ülkeleri gezerek kendilerine en uygun yerleri seçiyorlardı. Bulabilmişlerse yeni yerleşim alanında uygun yaşam şartlarını da oluşturabilirlerdi. Bu yüzden ülkelerin insanları yoktu. İnsanların diğer insanlara daha kolay ulaşması için çok sayıda ülkeleri vardı. Kimse bir yerleşim alanının çıkarları için başkalarını üzmek istemiyordu. Diğer ülkeler de toplu olarak insanların çıkarları için tartışmalara katıldılar. Derilerine zarar vermeden ve kan akıtmadan öldürmek saldırı talimlerini uymadığı gibi talimleri bekleyerek aralarından zarar görmemiş olanları seçmek üretim açısından büyük aksaklıktı. Günlerce süren çıkış yolu bulma çabası sonunda sonuç verdi. Dünya üzerindeki diğer ülkeler ile iletişim kuruldu ve iki ülkenin de aktif olarak rol oynayabildikleri bölgelerin ihtiyaçları saptandı. İnsan sayısındaki artışın fazla olduğu görüldü ve iki ülkenin de nüfusu azaltılıp yükleri diğer ülkeler arasında paylaşıldı. Böylece yaratıkların yayıldığı geniş alanın bir kısmında talim yapılıyor diğer kısmında ise malzeme toplanıyordu. Nüfus azaltılma sırasında kimse yurdundan edilmiş olmadı. Bu, sadece o ülkelerin yapılabilecek bazı görevlerinde daha az kişinin çalışabileceği ve o ülkelere gelmek isteyenlerin bunu bilerek daha uygun karar vermeleri demek oluyordu. Yeni yapılacak insan yumurtaları da dünya üzerindeki imkânlar ile orantılı şekilde yapıldığından tekrar aynı sorunun ortaya çıkması imkânsızdı. Bir gerginlik yaşandığı doğruydu fakat bütün insanlar tek tarafta, onlara zorluk çıkaran mesele ve insan olmayanlar diğer taraftaydı. Bu durum ise çok farklıydı. Bir tarafta insanlar, diğer tarafta da insanlar. Kalıp insanları değiştirmek imkânsız gibi görünüyordu. Yedi küsur milyar insan ile tek tek konuşup ikna edebileceği düşüncesini de komik bir seçenek olarak kenara koydu.
Gece ilerlemesine rağmen Capri ’nin derin uykuya geçmeye niyeti yoktu. Dinlenirken çok sayıda konuyu gözden geçirdi. Bunların arasında tanrılar vardı. Geçmişe dair kaynakların ve insanların büyük çoğulunun yok olmasına rağmen onları zihinlerden silen neydi? Yaratıkların onları da yemiş olma ihtimalinin olup olmadığını düşündü. Bunun gerçek nedeninin “kesin yeni yaşam şartlarının başlangıcında onlara yer verilemediği içindir” dedi kendi kendine. Geçmiş ve geçmişin öğretileri unutulmuştu. İnsanların arasındaki fiziksel farklar kapanmış ve bireysel dertler değişmişti. Yine de yeni geldiği zaman diliminde onları ve onlara inanların olduğunu öğrenmişti. O gece insanlık adına tanrılara seslendi.
Her Daim Paylaşmak
17 Aralık Salı günü Capri sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Işık ağaç köklerinin toprakta açtığı delikler arasından geliyordu. Saniyeler içinde düşünmekten bir türlü rahat edemeyeceği için derin uykuya geçtiği aklına geldi. Toprağı üstünden neredeyse hiç güç harcamadan kaldırdı. Derin sayılabilecek bir yerden toprağın kendisine karşı koymaması sayesinde rahatça doğruldu. Kanatlarını iyice gerdi. Üstünden bir yük kalkmış gibiydi. Hâlbuki tüm sorumlulukları aynı duruyordu. Gökyüzüne baktığında bulutların arasından güneşin parıldamasını gördü. Bir uçağın henüz kanatları olmayan insanları gururla taşıdığını gördü. Uçağın camından bir çocuğun merakla yeryüzüne baktığını ve kel bir adamın elinde tuttuğu telefonu birine sallayarak bağırdığını da gördü. Aynı gökyüzüne orman korucusu baktığında pek bir şey göremedi. Capri ‘nin olduğu alana baktığında da bir şey göremeyecekti.
Bu sefer zamanında buluşma yerine gelmek Büşra’nın göreviydi. Güneş tepeye ulaştığında yanındaki korumalar ile birlikte araba içinde ormana girdi. Arabadan indikten sonra bir süre daha korumalar ile birlikte yürüdü. Alana yeterince yaklaştıklarında korumalar takip mesafesini ayarlayarak arkadan yürüdüler. Capri uzaktan seçilir olduğunda Büşra tek başına ilerledi. Capri dizlerinin üstünde bir ağaca sarılmış ve anlını dayamış şekilde duruyordu.
Merhaba Capri. Daha örnekleri hazırlayamadık ama yine de seni ziyaret edeyim dedim.
Capri yüzünü ağaçtan çekti ve bacaklarını öne uzatacak şekilde oturdu. Konuşmadan önce içtenlikle gülümsemeye çalışırken sivri dişleri ortaya çıktı.
Merhaba Büşra. Ben de ağaçtan biraz enerji topluyordum. Geldiğin iyi oldu. Ben de bazı konuları konuşmak istiyordum.
Hangi konuda konuşmak istersin.
İlk yaratığın varlığını hissettim. Tahmin ettiğim gibi hala uyuyor. Ayrıca geldiğim ülke hakkında da biraz konuşmak istiyorum. Bu dönemde de ihtiyaç duyulan kaynakların kullanıldığını öğrenmiştim fakat gelecekte bunun nasıl olduğunu merak edeceğinizi düşünüyorum.
İlgi çekici bir konuya benziyor.
Dağ Atölyesi aslında sadece üretim yapılan bir yer değil. İçinde çeşitli faaliyetlere imkân sağlayacak ortamı var. Mesela ortak olanlardan birini söylemek gerekirse bowling salonlarından bahsedebilirim. Yine de size söylemek için seçtiğimiz adın gerekçesi üretim yapılması ile öne çıkan bir yer olduğundan dolayı. Bazı ulaşamadığımız ham maddeler dışarıda geliyor. Kaynakların neredeyse hepsi yaratıklardan karşılanıyor. Her türden karşılanan kaynak ihtiyacı farklı tabii ki. Genelde savaş aletleri üretip bunları diğer ülkelere gönderiyoruz.
Taşıma işlemi tehlikeli değil mi?
Güzel soru. Aslında yaratıklar artık bizi tanımıyor ama açlık ve daha önce saldıranları tanıma gibi sorunlar çıkıyor. Bazen çok yüksekten gitmek bile işe yaramıyor. Neyse ki bu konuda uzmanlaşanlar var.
Peki, ürünlerin değerini neye göre belirliyorsunuz.
Aslında sadece üretebildiğimiz ve buna birilerinin ihtiyacı olduğu için üretiyoruz. Gelen kaynaklar da aynı şekilde ulaşıyor. Genelde aynı yerde pek durmaz ve yer değiştirirler. Bazen bu değişim sıralarında bazen se özellikle ulaştırmak için yola çıkıyorlar. Sürekli tehlikeye yakın uçuyor diğerleri. Taşınamayacak kadar fazla olanlar tanklara benzer araçlar ile götürülüyor. Yavaş olsa da en sağlam yöntem
Ya sen?
Korkuyorum. Başlarda teşvik etmeye çalıştılar. Sonuçta olabilecek en kötü şey ölmek. Alınan yaralarda kimsenin canı yanmıyor. Yara aldığımı sadece hissedebilirim. Dayanılmayacak düzeye çıkmazlar. Kendi kendimize iyileşme oranımız yüksek. Kopan bir kol günler içerisinde yerine gelebilir. Köşeye sıkıştığımda istesem kalbimi durdurabilirim. Hiç denemedim ama biliyorum yapabileceğimi. O yüzden fiziksel yaralar o kadar da kötü değiller. Sürekli ikna etmeyi denediler ama başından beri hak verdikleri sebeplerim ve belirli bir yaşa gelmem nedeniyle bu konuda tekrar ikna etmeye çalışmadılar. Genelde dağın içinde duruyorum. Bazen de dağın zirvesinde etrafta başkaları varken uçuyorum. Yemekte diğerlerinin yanında otururken kimse bana farklı bakmıyor. Yanına oturduğum kişiler değişse de her gelenin kendi hikayesi oluyordu. Daha uzaklaşmadan tanımış oluyordum dünyayı. Ben de onlara uzmanlaştığım konularda tüyolar veriyordum. Uzun süredir savaşması için küçük robot yapmıyoruz ama civar bölgede dolaşan 5 dev robot yaptık. Nadiren de olsa bakım yapılması gerekiyor. Onu en iyi yapan benim.
Sanırım ülkeniz daha çok fabrika gibi işliyor.
Ah, hayır. Demin de dediğim gibi çok seçenek var. Bazen çalışmak istemesen bile tüm gün aylaklık ve oyunlar ile zaman geçirebiliyorsun. Bazen içimizden geliyor ve kartopu savaşı yapıyoruz tepede. Biri kendini kötü hissederse elimizdekileri bırakıp derdine koşuyoruz. Yine de çalışmayınca pek huzurlu hissedemez kimse. Tek alana yönelmiş bir ülke değil Dağ Atölyesi. İçinde farklı alanların oluşmasına izin verilmiş. İlk gelişme gösterildiği dönemde bayrak ve slogan bile yapılmıştı. Onları sıfır ve birler ile keseceğiz diye bağırıyorlarmış dağın tepesinden. Sonuçta herkes, herkes için yapabileceği her şeyi yapmaya uğraşıyor. Bir insan etrafında o kadar emek verildiğini görürken kös kös oturabilir mi?
Yemeklerin ve kaynakların dağıtımını kimler neye göre yapıyor?
Dağ Atölyesi‘nde kaç kişin olduğunu hissedebiliyoruz. Aslında dünya üzerinde yere basan herkesi topraktan hissedebiliriz. Kimin neye ihtiyacı olduğunu, o an nasıl hissettiğini kendisi izin verdiği sürece tüm detaylarıyla hissedebiliriz. O yüzden bir yerde elindekine ihtiyacı olan kişiyi hemen bulup ulaştırmak zor olmuyor. Yani spesifik olarak birinin hepimiz adına karar vermesine gerek olmuyor. Hiç yemek yemeden sadece enerji ile de durabiliriz ama yemeğin verdiği lezzet başka.
Şu an diğer insanları hissedebiliyor musun?
İstersem evet ama bunu hiç istemiyorum. Sayı o kadar fazla ki her biri ile duygusal bağ kuramam. Bağ kurmaya çalıştığım kişilerin ise çektikleri acılar çok fazlaydı. Daha fazla bağ kurmak istemedim.
Anladığım kadarıyla sizin lideriniz yok.
Ne yöneten var ne de yönetilen. Burjuvazinin, yöneticilerin ve soylu kesimin tamamen yok olmuş hali diyebilirim. Eksikliğini hissettiğimizi söyleyemem. Alınacak kararda herkesin söz hakkı oluyor.
Tüm Dağ Atölyesi Halkı söz alabiliyor mu?
Pek Dağ Atölyesi ‘nin halkı olduğumuzu söyleyemem. Gerçi ben olduğum yerde duruyorum fakat bir başka yer gözümde daha değersiz veya değerli değil. Her seferinde kimsenin üzülmeyeceği bir yol bulunuyor. Yapılabilecek en kötü şeylerden biri bir başkasını üzmek.
Sürekli hareket halindeyken aileler çocukların bakımına nasıl devam edebiliyor?
Çocukların bakımı sadece bir veya iki kişiye bırakılamayacak kadar önemli görülen bir konu. Sizin döneminizde de gençlerin toplanarak eğitim aldıklarını görüyorum. Fakat çocuklar farklı farklı yerden öğreniyor. Okullarından, ailelerinden, çevrelerinden, televizyondan, internetten ve yabancılardan. Öğrenilenlerin birlerini sürekli olarak yalanlıyor olması çocukları kötü etkileyen şeylerden sadece biri.
Bunları siz nereden biliyorsunuz?
Bir süre bağlantı kurmaya çalışmıştım. Hakkınızda çok sayıda bilgi var. Gelecekte hala medya benzeri bir sistem var. Herkesi ilgilendirecek bazı görüntülere görenlerin gözünden bakabiliyoruz. Zaman içerisinde yok olmamaları için makinelere kaydediyoruz. Fakat diğerleri yok. En önemlisi ise yabancılar yok. Sizde kötülerin varlığı o kadar tekrar ediliyor ve öne çıkarılıyor ki devamının gelmemesi içten değil.
Buraya bizleri eleştirmeye geldiğinizi sanmıyordum.
Özür dilerim, benim amacım sadece karşılaştırmalı örnekleme yapmak.
Hakkımızda sevdiğiniz bazı şeyler vardır elbette. Biraz da onlardan bahsedin.
Sanatta olan başarıları tebrik etmeden geçemem. O yüzden tüm arşivi yanımda götüreceğim. Sanatın geçmiş tarihi geleceğe yol gösterecektir.
En sevdiğin müziği veya melodiyi sorsam.
Hmm. Çok sayıda şarkı dinlemedim fakat dinlediklerim arasından en sevdiğim Kalinka oldu.
Rus kökenli olduğunuzdan iyice şüphelenmeye başladım.
Atalarımın insan olması dışındaki kalıpları kabul edemem.
Söylediğimde çok ciddi değildim. Fazla aldırmayın.
Büşra saçıyla oynamaya başladı. Capri Büşra‘nın kulaklığından gelen sesi duymasına rağmen sorunun Büşra ’dan gelmesini bekledi.
Az önce aile ve okul yok dediniz peki bu çocuklar nereye gidiyor.
Aile olmamasının sebebi çocukların oluşturulduğu enerjinin dünya üzerindeki katılan herkesten alınarak yapılıyor olması. O zamana kadar edinen tüm tecrübeler yumurtadakinin temelinde var oluyor. Yumurta oluşturulan her ülkede kütüphaneler bulunuyor. Yumurtadan çıktıktan ve temel bilgileri de aldıktan sonra istenildiği kadar kitap okunabiliyor. Yumurtadan çıkmaz bir savaşçı veya doktor bekleyemeyiz kesinlikle. Yapabilmek ve yapmak istemek arasında büyük fark var. Özünde var olan yeteneklerinin hangisine yoğunlaşmak istediği yine kendisine kalmış bir durum. Ne üzerine gidecekse o konuda zaten uzman kişiler her nerede olurlarsa olsunlar yardım ediyorlar. Sorulan tek sorunun bile yanıtsız kalmadığını, küçümsenmeden cevaplandığını düşünün. Anlatmak için ülke olarak adlandırdığım parçalar coğrafi zorluklar yüzünden hala varlar fakat insanlar durdukları veya doğdukları yerlerden bağımsız olarak gelişiyorlar.
Kaç kişilik nüfusunuz var?
Dağ Atölyesi’nde kalanlar ben gitmeden önce iki binden biraz fazlaydı. Dünya üzerinde ise bir milyondan biraz fazla insan var. Her yerde eşit sayıda değiliz. Kimileri tek başlarına veya küçük gruplar ile ilerliyorlar. Dağ Atölyesi ilk kurulan yerlerden biri olduğu için biraz fazla. Bazı yerlerde 200 kişi yaşıyor.
Savaşçı olmasını anlıyorum fakat kendi kendine iyileşebilen varlıkların doktora neden ihtiyacı oluyor?
Psikolojik veya bedensel anlamda yardıma ihtiyacımız olabiliyor. Psikolojik yardım dünyanın öbür ucundan olsa da gelirken bazı durumlarda birilerinin yanımızda olması gerekiyor. Yere düşmüş bir kardeşimizi orada bırakamayız. Birilerinin hızlı hamleler ile yerdekini alıp yükselmesi ve daha önceden üstüne aldığı fazladan enerji ile onu iyileştirmesi gerekiyor. Dışarı çıkma korkum yüzünden bana da doktorlar yardım etmeyi denediler fakat bunun ölme korkusu değil öldürme kokusu olduğu ortaya çıktı. Burada olma sebeplerim arasında benim için en baskın olan o. Yaratıklara zarar vermek istemiyordum. Buraya gelmemin asıl nedenlerinden biri de bu. Uzlaşılabilecek tek yönleri bile olmayan yaratıklar olabilirler ama sürekli kan akmasını istemiyorum. Onlardan alınan kaynaklara alternatif bulamadım ama bir süre uzak ülkelerdeki barışçıl insanlar ile bağlantı kurdum. Getirilen canlı ve ölü örnekler üzerinden insan olmayanların yaratık olup olmadıklarını tespit ediyordum. Yaratık sanılan 3 hayvan türünün katledilmesini engelledim. Vejetaryen hayat güzeldi fakat insanlar hala savaşıyorken yaptıklarımın yetersiz olduğunu düşündüm. Vejetaryen olarak geçirdiğim yıllar boyunca saf enerji üzerine de yoğunlaştım. Uzun uğraşlar sonunda enerjinin zaman üzerinde gedik açabileceğini fark ettim. Eğer tüm insanlar aynı anda bana katılırsa zaman kavramının işleyişini bir anlığına değiştirebilecektik. İnsanların aynı yere odaklanmaları daha önce yapılmış ve sonuçlarından memnun kalınmış bir yöntem. Yaratıkların ülkeleri yok eden türleri bu şekilde ortadan kaldırıldı. Güneşin ve dünyanın ömrü bu şekilde uzatıldı. Yine de tam olarak odaklanılması gereken noktaların çok iyi bilinmesi gerekiyordu. Bir de hepimizin gönüllü ve uğraştırıcı çabalarıyla yapılan bu işin olabilecek yan etkilerini saymak bile istemiyorum. Yapılabilir şeyler arasında en makul olanı benim geçmişe dönmem görünüyordu.
Geldiğiniz zaman diliminde ülkeler birbirlerine ne kadar bağımlılar?
Her ülkede temel ihtiyaçları yıllarca dışarıdan destek almadan sağlama imkânı var. Yalan söylenemeyen bir ortamda ülkelerin birbirine düşmesi veya insanların kolayca yönlendirilmeleri söz konusu bile olamaz. Birinin iyiliği için onun aldığı kararları hiçe sayabildiğinizi fark ettim. Kişinin iyiliği sadece başka kişilerin bakış açıları ile sağlanamaz. Her ülkedeki bireyler aynı zamanda dünyanın da bireyleri olduğu için ülkeden ülkeye yetişme biçimi değişemez. Ülkelerin gelişmesi için yapılan adımlarda sadece belirli insanların isteklerine dayalı olarak hareket edilemez. Aynı şekilde başkalarından saklayarak iş yapmak da mümkün değildir. O yüzden bir ülkenin bile polis kuvveti yoktur.
Yapılmaması gereken şeyleri tüm uyarılara rağmen yapan kimse yok mu? Hem kendine hem de başkalarına zarar veren biri çıkarsa bunu nasıl engelliyorsunuz?
En son kırk yıl önce bir yumurta insanları üzmekten zevk alabilecek potansiyele sahipti. Çok nadir de olsa bu tür durumlara denk geliyor ve üzülerek yumurtanın gelişimini durduruyoruz. Bu şekilde toplumun en büyük tehditlerini engellemiş oluyoruz. Kişiler arası anlaşmazlıkların olması da sorun oluşturmuyor. Savunulan görüşler seslerin yükseltilmesine gerek kalmadan iki tarafın da kendini geliştirmesinden öteye gitmiyor. Kötülük görmeyeceği bilincinde ve her zaman arkasında var olan tüm insanların olduğu bir ortamda kötülük yapma ihtiyacının oluşmasını önlenmiş oluyor.
Kimsenin yapmak istemediği işleri kim yapıyor?
Eskiden bunlar için robotlar kullanırdık fakat hiç dokunmadan veya fiziksel güç sarf etmeden iş yapabilir olduğumuzdan beri kimsenin yapmaktan hoşnut olmadığı iş kalmadı.
Sürekli savaşmak üzere hazır duran kişiler oluyor mu?
Sanırım çok azınlık tam olarak her an savaşmaya hazır değil. Dağ Atölyesi çevresinde çok sayıda savunma yapısına ve uyarıcılara sahip. Bulunduğu yerin tehlikeli olmamasından dolayı diğerler ülkeler kadar güvenlik önlemi yok ama gereken yerlerin fazladan önlemleri var.
Salgını engelledikten sonra yine benzer bir düzene geçeceğimizi düşünüyor musunuz?
Ben de olacak büyük felaketi engelleyerek daha büyüklerine yol açmaktan korkuyorum. Gelmeden önce böyle olduğunuzu bilmiyordum.
Capri daha bu durumun tüm dünya liderleri aracılığı ile halklara duyurulması ve insanların tüm farklarına rağmen her resmi kurumun onayı ile birleşmeleri fikrini söyleyememişti. Karşı çıkanları insanlıktan atılmalarını bile düşünmüştü. Fakat Büşra’nın kulağına gelen derhal oradan çıkmasına yönelik emri duymuştu ve bunun konuşma faslının bittiğine dair bir işaret olduğunu biliyordu. İki kişinin ormanlık alanda ellerinde silahları ile yaklaşmakta olduğunu da duydu. Metrelerce uzaktaki aracın içindeki birinin yanındakine örnekler ile birlikte uzaklaşacaklarını söylemesini de duydu. Toprağa dokunduğunda zırhlı bir aracın çimenlerin üzerinde hızla yaklaştığını hissetti. Büşra ayağa kalktı ve konuşmalarına daha sonra devam etmek istediğini söyledi. Capri bir yandan çantayı açarken bir yandan da Büşra ile konuşmaya devam ediyordu.
Artık robot üretmeyi bıraktığımızı söylemiştim değil mi?
Evet, evet öyle dediniz. Kalanını daha sonra dinlemek istiyorum. Büşra birkaç adım geri çekilmeye başladı. Büşra‘nın yaşadığı korku neredeyse Capri’yi durduracaktı.
Artık işimize yaramayan birkaç tanesi ile sizin arkadaşlarınızı tanıştırmak istiyorum.
Bilinen fizik kuralları ile sığdırılması imkânsız olan yirmi adet hizmet robotu dışarı çıktı. İskeleti andıran yapıları toprak ile kaplanıp göz korkutucu bir hal aldı. Daha ilk beş robot çıkmayı bitiremeden Büşra tüm gücüyle kaçmaya başladı. Ormanın içinden açılan ateşlerin sesleri yükseldi. İki koruma kendilerinden biraz iri olan dört hizmet robotunu ile çıplak el ille mücadele etmek zorunda kaldı. Geriye kalan hizmet robotları yaklaşan askeri aracını durdurmak için üstüne koşmaya başladılar. Robotlar Capri ‘nin isteği üzere kayıtlarında karşılığı olmayan canlıları uzak tutmaya çalışıyorlardı. Sadece iterek düşürmeye ve yerde tutmaya çalışıyorlardı. Kurşunlar etki etmediği ve hedefler hareketli olsa da yakalanabildikleri için başta sorun olmuyordu. Bir robot kafasına gelen patlayıcı yüzünden diğer robotlarının gözü önünde yere serildi. Yerdeki beden bir tümseği andırıyordu. Robotlar güvenlik önlemlerini kendi kendilerine arttırdılar. Yerde hareketsiz tutulmaya çalışılan kişileri öldürmeye başladılar.
Capri robotların çantadan çıkmalarını başlattıktan hemen sonra yere tutundu. Bir gece önce yerini hissettiği yaratığı korkusuzca incelemeye başladı. Yaratık derin uykudan ne kadar zaman geçerse geçsin kendi kendine uyanmayacaktı. Değiştirmek için geldiği zamanın uygulayıcısı olması gerektiğini anladı. Açılan kurşunlar sağlıklı düşünmesini etkilemeye başladı. Bir hafta içinde en sağlıklı kararın verilmesi için insanlar ile tartışması gerekirken olması gerektiği geleceğin oluşması için büyük adımı attı. Yaratığı istese de zorla uyandırdıktan sonra öldüremeyecekti fakat istediği şey onun hasarlı bir biçimde uyanmasını sağlamaktı.
Yaratığın ne zaman atağa geçeceğinin veya ne zaman türünün devamını isteyeceğinin bir önemi yoktu. Yaptığı anda kaynak niteliğindeki yaratıkları ve insanların geleceği oluşacaktı.
Patlayıcı ile kafası dağılmış olan robot kendi önüne düştüğünde çoktan yapması gerekenleri yapmıştı. İçinde nelerin olduğunu Capri dışında kimsenin bilmediği çanta ve robotlar ormanda kaldı. Capri uçarak örnekleri taşıyan kamyona yetişti. Ön camı kırarak içindeki iki kişiyi yere bırakmak için durdu. Tekrar kamyona yetiştiği anda uzaklardan duyulabilecek şimşek benzeri sesler yükselmeye başlamıştı.
Capri karların içinde uzanırken tanıdık kişilerin varlığını hissetti. O kişiler dağın içinden ve dünyanın dört bir yanından geliyordu. Getirdiği bilgiler geçmişin karanlığına ve kendi yüreğine ışık tutacaktı. İzin veremeyeceği bir katliam insanların güvenlerinin bitimi yüzünden gerçekleşmek zorunda kalmıştı.