Beyni Türbanlılar – Gökhan Baykal

Beyni Türbanlılar* 

Yeni bir ayda yeni bir yazıyla yeniden merhaba aziz dostlar. Yine kararsız bir yazı olacak bu ayki yazımda geçen seferkiler gibi. Üzerinde fikir beyan etmek istediğim o kadar çok mevzu var ki hangisinden başlasam bilemiyorum.

Tam da kadınlar gününü kutlayacağımız bu aya Türkiye en önemli kadın figürlerinden birini kaybetmiş olarak giriyor. “Deli Aysel”i kaybettik aziz dostlar. Aslında deli değildi ama öyleymiş gibi yapmak bazı noktalara parmak basmak için daha iyiydi onun açısından. Deliymiş gibi yapması özgürce hareket etmesini de sağlıyordu en nihayetinde neyse lafı fazla uzatmayayım Aysel Gürel’in deliliği hakkında. Yaptıklarını falan da saymayacağım çünkü yazmaya sayfalar yetmeyecek kanaatimce. Türkiye yine önemli bir değerini kaybetti, canım ülkemin ve Deli Aysel’i sevenlerin başı sağ olsun.

Madem mevzuya başlarken kadınlar gününden girdik e o zaman kadınlar üzerinden devam edelim. Bu aralar gündemde iki çeşit kadın tipi var Türbanlılar ve Türbansızlar. Tabi ki bu ben böyle “taharet yerinden uydurulmuş kafaya bez bağlama şekilleriyle” insanları sınıflandıranlardan değilim. Eğer illaki sınıflama yapacaksam Beyini Türbanlılar ve Beyini Türbansızlar diye bir ayrım yapmak durumunda kalacağım. Neymiş efendim beyni türbanlı olanla türbansız olan arasındaki fark? Onlardan bahsedeyim hemen. Öncelikli şartın eğitim olduğu kanaatindeyim -hiç sevmediğim ve inanmadığım halde bu lafı kullanacağım- istisnalar kaideyi bozuyor maalesef, eğitimli olup da beyini olan bir sürü insan var o noktaya da vakit kalırsa değiniriz. Beyni türbanlı olan zat-ı muhteremler düşüncelerini ve eylemlerini başkalarının güdümüyle harekete geçirirler. Onların düşünceleri ve eylemleri; taptıkları şeyhlerin, zorla veya isteyerek evlendikleri kocalarının, Ilımlı İslam’ın – ki ben bu lafa da çok fena sinir oluyorum- ampul gibi parlayan yeni liderinin buyurduklarının doğrultusunda gerçekleşmektedir. Hiçbir fikri veya eylemi kendi akıl süzgeçlerinden geçirme ve irdeleme zahmetine girme zahmetine girmezler, onlar sadece piyondur evet sadece piyon. Ampul gibi parlayan parti liderinin ve O’nun da efendisi olan Amerikalının (siz onun kim olduğunu anladınız) piyonu. Sadece oy kapma savaşında önde  yürüyen zavallı piyonlar. Onlar gerçekleri göremeyen, kralın çıplak olduğunu sezemeyen kuklalar sadece… Gelelim beyni türbansız olanlara, işte onlar aydın Türk insanları, onlar kendi iradeleriyle hareket eden, kendi düşüncelerini savunan, kimsenin piyonu olmayan, gerçekleri görüp oy kapma savaşına kendini dâhil ettirtmeyen insanlar. Onlar her şeyin farkındalar, kralın çıplak olduğunun da Ampul Amcanın Amerikalının kuklası olduğunun da bu düzenin böyle gitmeyeceğinin de…

Eğer gündemde olan türban olayı hakkındaki fikrimi soracak olursanız ben bu türban denen şeyin dinle ve özgürlükle alakası olmadığını düşünüyorum. Bu şekilde başı kapatma olayına Şule Baş deniyor; bunun sebebi ise vakti zamanında Şule Sıkmabaş isimli hanım ablamızın kendi deyimiyle doğru yolu bulup kafasını kapatırken bu yolu kullanmasıdır. O kapatma şeklini bir yerlerinden uydurduğu halde biz bu olayı nasıl dinin gereği diye dayatırız ve savunuruz bunu anlamıyorum. Bir de diyorlar ki siyasi simge değilmiş… Ben buna gülerim nasıl siyasi simge değil? Bu Şule adlı hanım ablamız her yerde konferanslar verip, yazılar yazıp kendisine ve kendisi gibi düşünenlere bir topluluk oluşturmamış mıdır? Peki, şimdi bu oluşturduğu topluluk kimler ola ki acaba diye sorarsanız ben size tek cevap verebilirim o da %47 olur aziz dostlar. Bizim gibi laikliği düstur edinenler 80 sonrası kasıtlı olarak apolitize edilirken şimdiki  %47  içten  içe  geleceğe  hazırlık  yapıyordu  ve  biz  uyuyorduk  ya da uyutuluyorduk. Şimdilerde Amerika’da köşklerde yaşayan ak saçlı amcamız ve tayfası çalışmalarını nasıl sistemli ve inandırıcı şekillerde yürüttülerse bu gün ülkemizi gönül rahatlığıyla yönetiyorlar ve laik düzene karşı eylemlerde bulunuyorlar. Bu eylemlerinin başında bu aralar mahkemelik olan ana yasa değişikliği mevzuu var, bu konun emsali eski davaların kararlarına bakacak olursak bu değişikliğin iptal olacağı kesin gibi gözüküyor. Sabih Kanadoğlu’nun görüşü ise şu yönde; bu anayasa değişikliği zaten türbanın üniversitelere girmesi için yeterli değil çünkü diğer anayasa maddeleri bunu olanaksız kılıyor.

Neyse aziz dostlar bu konu üzerinde daha fazla konuşmanın pek bir faydası yok… Olacakları hep beraber göreceğiz. Bu anayasa değişikliği iptal olursa ki umuyoruz iptal olacak hükümet yine türban üzerinden rant yapacak, biz elimizden geleni yaptık ama onlar engel oldu diye tekrar oy peşine gidecekler. Umuyorum bundan sonraki seçimlerde kimse onlara kanmaz ve aydınlık Türkiye’nin geleceğine set koyulmaz.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimart2008

Bunu paylaş: