Bu köşede hep sevdiklerimize yer vermenin ne kadar da öznel kaçacağının bilinciyle, bu kez de – artık – sevmeyeceğimiz bir sanatçıya yer vererek öznelliğimize öznellik katıyoruz. Zira Orhan Pamuk’un hiper itici Nage-ROK fotoğraflarına şaşırmayan şanslı azınlığın mensubu olarak, John Maus’un Trump yanlısı alt-right hareketlerin Washington D.C.’deki başkaldırısında boy göstermesiyle şaşkına dönen şanssız azınlığın mensubu olmanın girdabındayız şu sıralar. Sanatçı ve eserini ayrı ayrı değerlendirme konusunda elbette belirli bir olgunluğa sahibiz ancak her sanatçının da bu sancıya ve sızıya değmeyeceğini kabul etmeli sanki.
Bariton vokalinin rol çalıcı nüfuzunu, vintage synth hafifliğiyle dengeleyerek, post modern ortaçağ kilisesi ruhaniliğini seslendiren Maus, gotik pop ve post punk aralığına dışlanmışçasına yerleşen bir müzisyen. Her ne kadar canlı sahnelemelerinde ilahi karaoke tadında garipliklere imza atsa da duygu durumunu yontmadan dışa vurması belirli bir samimiyet dozu içeriyor. Bir hayli sektör dışına düşen ilk iki albümünün ardından 2011’de çıkardığı We Must Become the Pitiless Censors of Ourselves uzunçalarıyla fark edilen Maus, Cop Killer parçasıyla “her birey kendi belleğinde saklı polisi öldürmeli” önermesiyle politika doktorasına sahip oluşunu naifçe yansıtıyordu belki de. Daha öncesinde Right For Gays ve benzeri şarkılarıyla muhalifliğini sezdirmiş Maus’un, politik yelpazedeki yerini “solun solunun solunda” şeklinde kodlamasının ise aslında solun 180 derece karşısına düştüğü geç de olsa açığa çıktı. Bu konuda Maus’un “denyonun önde gideni” okul arkadaşı Ariel Pink’i mi suçlaması, yoksa sanatçının bipolar uçlarında mı yanıt aramalı ya da kongre binasını basan aşırı sağcılarla bağ kurmasını Borat veya Who is America tarzında bir Sacha Baron Cohen parodisine mi yormalı bilinmez ama Kid Rock’a yakışacak bu sevimsizlikte yer almasaydı belki üşenmeyip Cop Killer’a hak ettiği gayrı resmi videoyu hazırlamaya gönüllü olurduk. 1984 yapımı Terminator’ın “I’ll be back”le başlayan karakol baskınında T-800’ün Maus’un sesiyle “punk ass police” katliamına girişmesinden daha uygun bir uygunsuzluk olabilir mi? Bu hayal bekleyedururken, Ice T’nin Cop Killer’ı ve elbette NWA’in F*ck Tha Police’i ile hasret gidermek en sağlıklısı.
Müzikçi’nin besleyicilerinden Zeynep Sonat sayesinde tanıştığımız ve sevdiğimiz John Maus’u bugünden itibaren bir daha asla dinlememe kararı, zorluk çıkartsa bile tutulabilecek bir söz. Sensitive Recollections, And Heaven Turned to Her Weeping ve Cop Killer parçaları epey özlenecek olsa da…
Fotoğraf: Lee Hooper