Söyleşi: Mirsad Herovic*
Bosna Hersek’in dünya sinemasına kazandırdığı büyük yetenek, ödüllü görüntü yönetmeni Mirsad Herovic, ülkemiz sinemasına hiç de yabancı değil. Daha önce Çağan Irmak’ın Ulak filmi ve Zülfü Livaneli’nin ünlü romanından uyarlanan Mutluluk’ta görüntü yönetmenliği yapan Herovic ile yakında gösterime girecek Usta filminin setinde konuşma imkânımız oldu. Ünlü reklâm yönetmeni Bahadır Karataş’ın yönettiği Usta’nın 10 hafta boyunca Eskişehir’de süren çekimlerinde görüntü yönetiminin ne demek olduğunu da bir kez daha öğrenmiş olduk bizler de. Röportaj konusunda birçoklarına izin vermeyen ve çok çok az kişiyle söyleşi yapmış olan Mirsad Herovic’in bizi kabul etmesi Azizm için gurur verici bir tablo. Dilerim sizlerde bu kısa ama dopdolu söyleşiden en az bizim kadar keyif alırsınız.
Merhaba. Öncelikle söyleşiyi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Bu bizim için bir onurdur.
O onur bana ait.
Günümüzün en iyi görüntü yönetmenlerinden biri olarak görülüyorsunuz bizde tüm bunların başlangıcına gitmek istiyoruz. Görüntüleri kontrol etmekle birlikte sinemaya olan tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı?
Öncelikle günümüzün en iyi görüntü yönetmenlerinden biri olduğumu kabul etmediğimi kesinlikle belirtmeliyim. Her şey 15 yaşımdayken başladı. Siyah- beyaz fotoğraf çekiyordum o yıllarda. Beyaz bir karton üstünde görüntü elde etmek beni tek kelimeyle büyülemekteydi. İlerleyen yıllarda kendi stüdyomu yaptım. (gülerek devam eder) Elbette bu stüdyo evimin küçük banyosuydu. Sonrasında uzun metraj bir belgeselde kamera asistanı olarak çalışmaya başladım. Hareket halindeki görüntüleri takip etmek, yakalamak, kontrol etmek hatta yaratmak fikri beni adeta büyüledi. Kısa sürede tutku haline geldi. Başlangıç hikâyesi böyle, halen de bu tutkuyla sürmekte.
Bahadır Karataş’ın yönettiği “Usta” çalıştığınız ilk Türk filmi değil. Buradan yola çıkarak Türk sinemasına yabancı olmadığınızı söyleyebiliriz. Avrupa’yla da kıyaslayarak sorarsak Türk sineması ve Türkiye’deki sinema kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk sinemasında büyük yetenekler var. Bunun nedeni olarak eğitimi görüyorum. Bence ülkenizdeki sinema eğitimi oldukça güçlü. Bu da sinema kültürünün gelişimini sağlıyor. Türkiye’yi asla Avrupa’dan ayrı düşünmedim. Avrupa’nın bir parçası olan Türkiye sinemasında halen en sevdiğim yönetmen Yılmaz Güney. Yol, Umut gibi yapıtlar muhteşem bir sinema dili ve kültürünü aktarıyor. Şuanda ise Türk sineması sanki Rönesanssını yaşamakta. Çekilen film sayısının artması kaliteli yapımların sayısını da arttıracaktır. Yeni nesil sinemacılarınızla birlikte Türk sineması için gelecek çok parlak.
Oldukça başarılı uzun metraj filmlerin yanı sıra “10 Minutes” gibi etkileyici kısa filmlerde de görüntü yönetmenliği hatta fazlasını yaptığınızı görüyoruz. Hatta bu kısa filmin özellikle genç izleyiciler arasında bir nevi efsaneye dönüştüğünü bile rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu filmin öyküsünü, gelişim sürecini ve nasıl projenin bir parçası olduğunu öğrenebilir miyiz?
Evet, etkili bir filmdi. Projeye dâhil olmam ise bir üniversite profesörünün ricası üzerine oldu. Bir öğrencisinin kısa filminde benim yardımcı olmamı istedi. Filmin önemli bölümlerinde katkılarımız büyük. Kısaca öyküsü adından da anlaşılabileceği üzere 10 dakikada olup bitenlerle ilgili. Avrupa’nın herhangi bir yerinde 10 dakika fazlasıyla olağanken aynı 90lı yıllarda Balkanlarda 10 dakikada bir çocuğun ailesini kaybedebileceğini gözler önüne sermek istedik. Bu aynen böyle yaşandı. Bir yanda 10 dakika sizin kahve, sigara içme süreniz iken diğer tarafta 10 dakikada yaşamdaki her şeyinizi kaybedebiliyorsunuz. 10 dakikalar sizin için sıradan değil, her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Ülkemizde ve balkan sinemasında bu tarz hikâyeler var ve zaten filmleri de çekilmekte. Ancak “10 Minutes”da bu zıtlığı ve adaletsizliği gerçekten 10 dakikada orta dökmek istedik ve film jeneriğiyle birlikte tam 10 dakika oldu. Amacına ulaşan bir film çektik.
Sizce başarılı bir görüntü yönetmeninin özellikle neler olmalıdır? Ve son olarak sitemizin takipçilerine ve özellikle görüntü yönetmenliğiyle ilgilenenlere ne gibi tavsiyeleriniz verebilirsiniz?
Öncelikle sinemayı ve sanatı büyük bir tutkuyla sevmeliler. Kendilerini iyi eğitmenin yanında pratik yapmaya son derece önem vermeliler. Görüntü yönetmenliği ışıkla resim yapmak gibidir. Işığın doğasını, nasıl kontrol edileceğini ve neler yaratılabileceğini iyi öğrenmeliler. Kesinlikle bu işe para düşünülerek girilmemeli. Eğer lüks, rahat bir hayat düşünüyorsanız yanlış seçimdir görüntü yönetmenliği. İşin büyüklüğü sanat eserinin parçası olabilmektir. Ne kadar çok sanat yapıtında yer alırsanız o kadar iyidir. Hepimiz bu dünyadan gittiğimizde geriye sadece bu yapıtlar kalacak çünkü sanat ölümsüzdür. Bunların parçası olmak sizi de var eder ve bu dünyada bırakacağınız iz sizin sanatınız olacaktır. Asla resim yapma şansım olmadı. Belki de buna yeteneğim yoktu. Bende ışıkla resim yapmayı deniyorum. Sonuç olarak önerebileceğim şey bu mesleğin peşinden tutkuyla gitmeleri.
Azizm Sanat Örgütü olarak sorularımıza cevap verdiğiniz ve bu güzel söyleşiyle beraber görüntü yönetmenliğine daha yakından bakmamızı sağladığınız için size çok teşekkür ediyoruz Mirsad Herovic.
Ben teşekkür ederim.
Sizin sanatınızın, ışık resimlerinizin gücünü Türk Sinemasında daha uzun yıllar görebilmeyi diliyoruz.
Bu konuda hiç şüpheniz olmasın!
Onur Keşaplı