Ey Gidi Karadeniz, Ey Gidi Erkan Ocaklı*
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba aziz dostlarım. Bu yazımı 17 Kasım 2008 tarihinde yazmaktayım ve benim için, bir Karadenizli için büyük bir kayıp olarak gördüğüm bir çınarı daha kaybettiğimizi öğrendiğim anda yazıyorum. Belki kimilerinin tanımadığı bir kişi bu ama annelerimizin babalarımızın özellikle bildiği Karadeniz’in efsanevi sanatçısı, türkücüsü ve Karadeniz müziğine bağlamayı getiren ve Karadeniz müziğine farklı bir boyut getiren insanı kaybettik. ERKAN OCAKLI’yı kaybettik. Birçok filmde de oynayan Erkan Ocaklı artık aramızda yok.
“Erkan Ocaklının Başrol Oynadığı filmler” Ula Ula Niyazi(1991)
Tabancamın Sapını(1987) Fiyakalı Enişte (1986)
Dam Üstüne Un Serelim(1975) Oy Emine(1975)
Aslında benim değinmek istediğim konu; Erkan Ocaklı’yı da aynı Kazım Koyuncu gibi kanserden kaybetmemizdi. Peki, soruyorum daha kaç tane önemli insanları bu yüzden kaybedeceğiz. Daha kaç tane Karadenizli kaybedeceğiz. Daha kaç tane Erkanlar, Kazımlar, kaybedeceğiz. Bu sıralarda Can Dündar’ın “Mustafa” adlı belgeseli tartışılıyor. Evet, belgesel bence de gerçeği yansıtmıyor. Ama Can Dündar’ın Karadeniz Bölgesi için yazmış olduğu yazı en azından Karadeniz’i iyi araştırdığı ve yazdığı görülmektedir. Şimdi bu yazıdan bir parçayı sizle paylaşmak istiyorum…
CAN DÜNDAR / ÇIRPINAN KARADENİZ
1986’da Çernobil nükleer santralı patladığında Erkan Berberoğlu 1,5 yaşındaymış. Rüzgâr, nükleer serpintileri tarlalarına taşımış, Erkan’ın sütüne, yoğurduna bulaştırmış. Karadenizli’nin ekmeği, suyu, rızkı olan çay, bir günde düşmanı, celladı oluvermiş.
Avrupalı yaşıtlarının mamaları imha edilirken, Erkan’ları uyaran olmamış. Tersine, “sorumlu” Bakan, “Ben içiyorum, siz de için” diye şov yapmış. Radyasyonlu çayları aşağı fabrikanın bahçesine gömmüşler. Sonra bir gün gömülü çayları çuvallarla arabaya yükleyenleri yakalamış Milliyet… Çalınan çaylar içilmiş; kalanlar yeraltı sularına karışıp zehirlemiş toprağı… Erkan, onlarla büyümüş.
Hastaneye koşan ilk hastalara “Daha durun” demiş doktorlar; “Etkisi 15-20 yılda görülür bunun… Şimdi teker teker geliyorsunuz, o zaman otobüslerle geleceksiniz”.
Ve Erkan 20 yaşına gelince bir gün sol kolunun altında bir ağrı hissetmiş. “Otobüsler dolusu hastalar”a katılıp Ankara Gazi hastanesine gitmiş, göğsünde 12 santimlik bir tümör bulunmuş; alınmış. Tekrarlama riskine karşı yoğun kemoterapi alıyor Erkan… Tedavi, Berberoğlu ailesine ayda 1 milyara mal oluyor.
Doktoru, Gazi Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Nazan Günel, 1990’larda kurulan Çernobil Komisyonu’nun da üyesi… Ama “Hastalık Çernobil kaynaklı diyemeyiz” diyor. Gel de Erkan’ın babasına anlat bunu… Şinasi Berberoğlu, daha önce adını bile duymadığı şeyi, Azrail diye tanıyor şimdi:
“O yağmurları yiyen adam ne olur? Radyasyon almışız daa…”
Öfke ve tevekkül
Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu “Rakamlara bakmayın, hastaların çoğu Ankara’ya, İstanbul’a gidiyor. Çoğu da doktora gitmeye ürküyor.
Karadeniz’de kanser patlıyor” diyor.
En az kanser kadar tehlikeli bir salgın bu: Bilime, tıbba, iktidara güvensizlik…
Yalanı görmüş insanlara özgü bir ihanete uğramışlık duygusu, kiminde paniğe dönüşüyor; kiminde boşvermişliğe…
Arabamız patikalarda arsız dallara sürtüne sürtüne dağdan inerken, yağmur hababam çiseliyor uçsuz bucaksız yeşilliğin üstüne…
Kazım Koyuncu’nun “Hep yedik o yağmurları kafamıza” sözleri çınlıyor kulağımızda… Teybimizde yine onun sesi: “Dünya benim sanırdım meğersem yanılmışım/ Felek gözün kör olsun, ne kadar geç kalmışım.”
Bence Can Dündar bu sözleriyle her şeyi açıklıyor gibi. Bir konuya daha değinmek istiyorum. Bugün 17 Kasım 2008 çoğu kanalda, özellikle Karadeniz’in yerel kanallarında Erkan Ocaklı’nın ölümüne değiniliyor. O’nun türküleri çalınıyor, yaşamı anlatılıyor, son röportajları konuşuluyor. Peki, böyle önemli kişiler neden öldükten sonra değerli oluyor? Ölmeden önce neredeydik? Onlar yaşıyor iken onlar için ne yaptık… Bu tartışmanın içine kendimi de katıyorum. Bu yazıyı neden onlar öldükten sonra yazıyorum? Hepimiz göreceğiz onun için yazılar yazılacak, onun türküleri çalınacak, onun fotoğrafları gösterilecek… Evet, Erkan Ocaklı’nın cenazesi de aynı Kazım Koyuncu’nun ki kadar kalabalıktı. Peki, soruyorum size bu kalabalık bu ilgi ne kadar sürecek:
- Ömür boyu
- 20 yıl
- 5 yıl
- 1 yıl
- En fazla 1 hafta
Sevgiyle kalmanız dileği ile… Kaynakça:
1- http://www.karalahana.com/karadeniz-forum ( Can Dündar’ın yazısı) 2- http://tr.wikipedia.org ( Erkan Ocaklı filmleri )