Beynini Boğazına Satanlar – Adnan Binyazar

Beynini boğazına satanlar* 

Bir toplumun özgürlük ölçüsü nedir? Özgürlüğün, toplumu oluşturan bireylerin bilgiyle donatılmasından başka ölçüsü yoktur! Çünkü bilgi yoksunu kitleler, yolunu yordamını yitirmiş kuru kalabalıktır, bilinçsiz insan  yığınağıdır… Tiziano Terzani, bilgisiz yurttaşların ne ölçüde özgür olduklarına Atlı Karıncada Bir Tur Daha adlı kitabında değiniyor:

Bilgisiz bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse bile hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz!”

Seçimine aklıyla karar veremeyen insanın özgürlük sandığı, tapınmadır, biattır. Öyle bireyler hep özgür oldukları yanılgısı içindedirler. Bir de, baştakilerin yardım diye önüne attığı üç beş lokmaya, iki avuç kömüre beynini satanlar var ki, onları altında ezildikleri duygu çöküntüsünden hiçbir güç kurtaramaz.

İktidarlarını bilgisizlik üzerine oturtanlar, hiç sıkılmadan beyin pazarlarında yardımseverlik nutukları atarlar, toplumu “ileri demokrasi” hayalleriyle avuturlar. Nietzsche’nin, zekâsının gergin yayından fırlattığı eleştiri oklarının hedefi, ortalarda kör arılar gibi vızıldayan bu demokrasi simsarlarıdır:

Bilgi yoksunu toplumla seçime girmek, okuma yazma bilmeyen bir kişiye hangi kitabı okuyacağını sormak kadar büyük bir ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir…”

Bilinçsiz toplulukların masum yurttaşları, ne büyük hainliklerle, madrabazlıklarla karşılaşırlar da, yine de ortalarda birbiriyle körebe oynayanlara inanırlar…

Oysa bundan 26 yüzyıl önce soylulara karşı sıradan halkların bağımsızlığını savunan Horatius, “Peki, kim özgür öyleyse?” diye sorarak, yaptığı tanımla, baskıcı egemenlerin ipliğini pazara çıkarmıyor mu?..

Yalnızca kendi kendinin buyruğunda olan, yoksulluktan, ölümden ve zincirlerden korkmayan, kendi tutkularına meydan okuyacak, rütbeye nişana değer vermeyecek kadar güçlü, yetkin, olgun ve çok yönlü, akıllı adam…”

Kişi bilinç yoksunu ise, Nâzım Hikmet, istediği kadar “Hava kurşun gibi ağır! / Bağır bağır bağır” diye bağırsın; halkı “kurşun eritmeğe” çağırsın; “Yüreklerin kulakları sağır…” desin; “Ben yanmasam / sen yanmasan / biz yanmasak, / nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..” diye beyinlere aklın büyütecini tutsun; aklını kullanmayanda sivrisinek vızıltısı kadar tepki uyandırmaz…

Bir halk, üç kilo kömüre, bir kaşık yağa, beş öğünlük pirince beynini sattığının ayrımında değilse, verileni elinin tersiyle itme cesaretini göstermiyorsa, midesi yerine beynini beslemeyi düşünmüyorsa, yaşamı boyunca değil aklı, yeryüzü aydınlığı bile ona zindandır. Şu gerçeği bile göremez: “Herkes özgür olmadıkça hiç kimse tam anlamıyla özgür olamaz; herkes ahlaklı olmadıkça hiç kimse tam anlamıyla ahlaklı olamaz; herkes mutlu olmadıkça hiç kimse tam anlamıyla mutlu olamaz.” (Spencer).

Bilgiyle beslenmeyen kafada ne özgürlük düşüncesi oluşur, ne özgürleşme bilinci… Düşünce yoksunu kafa, yurt topraklarının talan malı gibi satıldığının  da, her an ekmeğinin ucundan koca bir parça koparıldığının da ayrımına varamaz. Öyle bir toplumun bireyleri, çilesini dile getirip halkının ağzıyla şiir söyleyen Ahmed Arif’ten de habersizdir, onun dizelerinden de!

Nerede olursan ol, / İçerde, dışarıda, derste, sırada, / Yürü üstüne -üstüne, / Tükür yüzüne cellâdın, / Fırsatçının, fesatçının, hayının… / Dayan kitap ile, / Dayan iş ile. / Tırnak ile, diş ile.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiocak2011

Bunu paylaş: