Nobel mi Değerli, Nazım mı? – Turgay Fişekçi

Nobel mi Değerli, Nazım mı?* 

Notos dergisinin yeni sayısında ilgi uyandıran bir soruşturmanın sonuçları yayımlandı: “Çağdaş Türk Edebiyatında En iyi 40 Şey”. Günümüzün 181 yazarına seçimleri sorulmuş. Ortaya çıkan sonuca göre, edebiyatımızın en iyi şeyi Nobel Edebiyat Ödülü’nün Orhan Pamuk’a verilmesiymiş. İkinci sırada Nazım Hikmet geliyor.

Böylesi soruşturmaları gereksiz bulanlardan değilim. Edebiyat okurları için yol gösterici bir değeri olduğunu sanıyorum. Ben de gençlik yollarımda Türk romanından öncelikle okumam gereken yapıtları Fethi Naci’nin “Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme” kitabında sıraladığı en iyi 20 romana göre seçmiştim.

Ne ki, ortaya çıkan sonucun benim için üzücü bir yanı da oldu.

***

Soruşturmaya katılan günümüz yazarları, Nobel Ödülü’nü, Nazım Hikmet’ten, Sait Faik’ten ya da Yaşar Kemal’den daha değerli bulup başa koymuşlar. İşte bunu anlayamadım.

Bir ödülün edebiyatçı için ne değeri olur ki? Hangi edebiyatçı yapıtlarını ödül kazanmak için üretir? Dahası ödül, bir edebiyat değeri midir?

Bir ürünü edebiyat yapıtı kılan temek öğe, okuruna verdiği güzel duyusal hazzın yanında içerdiği insani gerçekliktir.

Bütün büyük yazarlarımız, bize sundukları insani gerçeklik kadar büyük ve değerlidirler.

Bunun dışında Nobel de alsanız, Sait Faik Öykü ödülü ya da Behçet Necatigil Şiir Ödülü de, ödüller size, emeğinize verilen bir değerbilme olabilir ancak. Hiçbir edebiyat yapıtı, ödül nedeniyle kendi değerinin ötesinde bir değer kazanmaz, ödül almamış olmasının değerini azaltmayacağı gibi.

Aslolan edebiyatın değerleridir.

Soruşturmayı yanıtlayan yazarların böyle bir ayrımı yapamamış olduğunu görmekten üzüldüm. Güncel başarılar yazarlarımızın beğenilerini ne denli tutsak etmiş diye hüzünlendim.

***

Bir arkadaşım, Can Yücel’e bir gün sormuş, “Sizin kulağın en iyi beş ozanı kimdir?” diye. “Bizim kuşak böyle şeylerle ilgilenmez” demiş değerli ozanımız.

Gerçekten de edebiyatın bu tür tartışmalardan kazanacağı bir şey olduğunu sanmıyorum. Birbirimizin beğenilerini, tercihlerini öğrenmiş oluruz belki ama edebiyat başkalarının beğenileri zerinde gelişen bir şey değildir ki! Hele toplu beğeniler, çoğunlukla ortalama bir düzeyi gösterir. Oysa edebiyat, okurun da, yazarın da kendi yolunu kendisinin bulduğu, kendi kültürel değerleriyle, edebiyatın evrensel değerlerinin buluşma noktalarında var olabilen bir uğraşı ya da eylemdir.

Memet Fuat’ın unutamadığım bir sözü kulağımda: 1990’lı yılların başında, edebiyatın içine düştüğü magazin eğimlerine, öne çıkan bireyci tutumlara bakarak “Edebiyatın böyle bireysel bir uğraşa dönüşeceğini bilsem edebiyatçı olmazdım. Ben edebiyat yoluyla daha güzel bir toplumun, daha nitelikli insanların yaratılabileceğine inandığım için edebiyatçı olmuştum. Yoksa sözgelimi mimar olur, insanlara güzel yapılar yaparak topluma yararlı olmaya çalışırdım” demişti.

Geldiğimiz noktada toplumca derin bir gericilik çukuruna yuvarlanmışsak, bunda edebiyatın da bireyse ve ticari bir çekişme alanına dönüşmesinin payı elbette vardır.

Neyse ki, hiçbir edebiyat yapıtı güncel eğilim ve değerlerle değil de, kalıcı, evrensel değerlere göre önem taşır. Bugünler de geçecek elbet. İnsanlar da insan kalmayı başarabildikleri sürece, gerçek edebiyat ürünlerine gereksinim duyacaklar. Onları okuyacak, onlarla bireysel ve toplumsal dünyalarının geliştirecekler.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergisubat2011

Bunu paylaş: