Kanatlarında Dünyanın Öyküsünü Taşıyan Kutup Sumruları*
1998 yazında Alaska’nın başkenti Juneau’ya ilk geldiğimde balinalardan, ayılara, totemlerden buzullara kadar gördüğüm, tattığım her şey beni çok etkilemişti. Üstelik henüz lise öğrencisiyken İzmir’e gelen Greenpeace gemisi Sirius’u ziyaret ettiğimde tanıştığım dostum Irene Morris’in evinde kaldığım için turistlerin teğet geçebileceği pek çok şeyin de ortasında buluyordum kendimi. Dinlemeye hevesli olduğum sürece bereketli Alaska toprakları bin bir öykü sunuyordu.
Kuşlar ODTÜ’de biyoloji okuduğum yıllarda girdi hayatıma. Kutup sumrularının her yıl 2 kutup arasında, yaklaşık 35 bin km kat ederek göç ettiğini, dünya göç şampiyonu sayıldığını da o yıllarda öğrenmiştim. Kelebeklerden, balinalara, kuşlardan, yarasalara kadar pek çok canlının benzer nedenlerle ama benzersiz öykülerle çıktığı göç yolculuğuyla ilgili ilk bilgileri de…
Kanadında dünyanın öyküsünü taşıyan kutup sumrusuyla da Alaska buluşturdu beni. Üstelik bir buzulu kuzeydeki evleri bellemiş sumrulardı bunlar. Juneau’nun buzulları arasında en kolay ulaşılanının, Mendenhall Buzulu’nun hemen önünde ürüyorlardı. Uzun dış kuyruk tüyleri ile deniz kırlangıcı olarak da anılan bu zarif kuşlarla bir kez bile karşılaşmak müthişti. Bu ilk karşılaşmada bir gün onlara komşu yaşayacağım aklımdan ucundan bile geçmezdi. Öykümüzün daha da güzel ayrıntıları olacağı da…
Benim gibi dirimbilimci olan ve gezimin mesleğim açısından da verimli geçmesi için elinden geleni yapan Irene sayesinde kuş göçü araştırmalarında büyük yer tutan halkalama çalışmasını da ilk kez yine Juneau’da görmüştüm. Halkacı olmak gibi bir amacım yoktu o zaman.
Aradan geçen onca yıl içinde halkacı oldum, kuşlarla ve kuş göçü ile ilgili birçok çalışmada yer aldım. Dahası yüksek lisansımı kutup sumruları gibi uzun mesafe göçü yapan söğütbülbülü üzerine yaptım.
Bu arada kutup sumrularının göçe dair öyküsünde de değişiklikler oldu. 2010 başında yayımlanan bir makale ile kutup sumrularının göç sırasında önceden bilinenin nerdeyse iki katı kadar, yaklaşık 70 bin km kat ettikleri keşfedildi! Bu rakamlara göre yaklaşık 34 yıl yaşayan bir kutup sumrusu ömrü boyunca aya 3 kez gidip gelmiş oluyordu! Kuş göçü üzerine bir kursta tanıştığım Danimarkalı meslektaşım Carsten Egevang’ın başını çektiği bu araştırma, son teknolojilerin yardımı ile sumruları tüm yolculukları boyunca izlediği için bu güzel kuşların korunması için önemli daha pek çok bilgiye de ulaşılmış oluyordu. Ülkemizde kışlamayan, üremeyen sadece göç sırasında beslenmek (bir nevi yakıt ikmali) için konaklayan söğütbülbüllerini çalışmış biri olan benim için bu çalışmanın en önemli bulgularından biri göç sırasında sumruların Atlantik Okyanusu’ndaki besince zengin bir noktada 20 günün üzerinde konaklayıp beslenmeleri. Bu keşif sumruların korunması için denizel ekosistem üzerindeki tehditlerin de azaltılması gerektiğinin altını çiziyor (Sözü geçen araştırma hakkında bilgilere ve kutup sumrusu ile ilgili genel bilgilere “Kutup Sumrusu Göç Projesi” sayfasından www.arctictern.info/ ulaşabilirsiniz).
Tüm yerküreyi ve gökyüzünü ev bellemiş olan kutup sumruları her yıl Nisan ortası gibi Juneau’ya geliyorlar. Ve dileyen herkes sumruları kolayca ve çok yakından görebiliyor. Bu çok özel kuşu ağırlayan Juneau bence bu çok olağan bir durummuş gibi davranıyordu! Carsten’in makalesini öne sürerek kutup sumrularına hoş geldin etkinliği düzenlememiz gerektiği fikrini ortaya attım.
Irene zaten Mendenhall Buzulu Ziyaretçi Merkezi’nde çalışıyordu. Ona ve yine “US Forest Service’de çalışan, ilk halkalama hocam Gwen Baluss’a konuyu açtım. Geçtiğimiz kış boyunca bir “hoş geldin” etkinliği üzerine düşündük. Ve sonunda, 8 Mayıs 2011’de, dünya göçmen kuşlar etkinlikleri kapsamında kutup sumruları için ilk “Hoş geldiniz” etkinliğimizi yaptık.
Yukarıda sözünü ettiğim çalışmayı yapan araştırmacılar kutup sumrusunun büyük olasılıkla dünyada güneş ışığını en çok gören canlı olmasından yola çıkarak onu “Bird of the sun/güneşin kuşu” olarak selamlıyorlar.
Güneşin kuşlarına bir yağmur ormanında “hoş geldin” demeyi planlamak tabii ki riskliydi. Üstelik sumrular da yeni gelmişlerdi ve o gün nasıl davranacaklarını kestirmemiz de mümkün değildi. Ancak ne mutlu bize ki her şey yolunda gitti. Güneşli, açık bir gökyüzü altında, görkemli buzulun karşısında etkinliğimize gelen her yaştan insanlarla göç üzerine, kutup sumruları üzerine konuştuk. Çevremizde çığlık çığlığa uçan sumruları dürbün ya da teleskop olmadan bile oldukça yakından görebiliyorduk. Üreme için acele eden sumrular bile gözledik J Ve o gün hepimiz Mendenhall Buzulu’nun büyük olasılıkla dünyadaki en kolay ulaşılabilen, en güzel kutup sumrusu üreme noktası olduğuna karar verdik! Kendimizi çok şanslı hissettik. Ancak ne yazık ki bu durum aynı zamanda bu koloninin turistler, köpekler vs. tarafından da sıklıkla rahatsız edilmesi anlamına geliyor. Bu etkinliğin bu konudaki uyarıların daha çok kişiye, daha etkili biçimde ulaşmasını sağlayacağını umuyoruz.
Öyküleri ile sanata göz kırpan bu güzel kuşlarla ilgili etkinliğimizin sadece bilimle sınırlı olması içime sinmeyecekti. L’attitude isimli sanat dergisi ile iletişime geçtik. “Su” temalı bir sonraki sayıları için yaşamları suyla çokça ilintili sumrularla ilgili ortaklaşa bir yarışma düzenlemeyi kabul ettiler. Haziran sonunda bu dergide kutup sumrularıyla ilgili şiir, öykü ve fotoğraflar yayımlanacak.
Benimsenen ve şimdiden her yıl yapılması planlanan bu etkinliğin ilk kez Mayıs 2011 yılında yapılması benim için ayrıca büyük önem taşıyordu çünkü bundan 10 yıl önce yine göçle ilgili çok önemli bir çalışmanın tohumlarını atan bir grupta yer almıştım. 2001 Mayıs’ında, ODTÜ ormanında, hemen ertesi yıl resmiyete kavuşan Ulusal Halkalama Programının (UHP) pilot halkalama çalışmasını yapmıştık. Böylelikle bu çalışmanın ve bir bakıma UHP’nin 10.yıldönümünü (resmi olmayan!) dünya göç şampiyonu kutup sumruları ile ilgili bir etkinliğe imza atarak kutlamış oldum.
Dünyadan 100 yıl kadar sonra ülkemizin ulusal bir programa kavuşmasını, böylelikle ülkemizdeki çalışmalarda yabancı adresli halkaların kullanılmasının, izinsiz çalışmaların önüne geçilmesini sağlayan, kuş göçüyle ilgili çalışmalara ivme kazandıran bu girişimin başında kız kardeşim vardı. Kan bağımız olduğu için söylerken huzursuz mu olmam gerekir? Kısa süre öncesine kadar UHP koordinatörü görevini yürütmüş olan ve manevi ve maddi destek eksikliği nedeniyle bu görevinden ayrılmak zorunda kalan kız kardeşim Özge Keşaplı Can’a, yoktan var edenlerden çok, var edileni bozmaya ve yok etmeye çalışanların güçlü (!) olduğu ülkemizde verdiği emekler için çok teşekkür ederim.
Kutup sumruları ülkemizde düzenli görülen bir tür değil. Sadece 6 kez kaydedilmiş. Ben de bir kutup sumrusu olsam kuzey güneyle yetinmezdim zaten!
Ülkemizi bir sonraki ziyaretlerinde kutup sumrularına kim bilir hangi şanslı kuşçular rastlayacak? Baharda yolu Juneau’ya düşenler ise güneşin kuşlarını hemen buzulun orda bulabilirler. Yağmurlu ve kapalı günler dâhil…