Dinci gericiliğin yarattığı küresel vahşete yeni bir başlık eklendi dün gece. Aydınlanmanın beşiği Paris bir kez daha hedefteydi. Emperyalizmin beslemeleri yüzlerce sivili katletti… İzahı olmayan, beylik din güzellemeleri/savunularıyla altından kalkılamayacak bu dehşetin temelinde tarih öncesine ait olması gereken dinsel dışavurumlar yatıyor. Ancak buna imkan sağlayanın kim olduğunu gerçekten kavramadan soruna teşhis koymak imkansız. Aydınlanma ve modernizm Batı’da filizlenen değerlerdir. Kısa sürede dünyayı sarabilecek evrensellikte oluşları en başta kapitalizmi rahatsız etmiştir zira insanlığın Aydınlanması kapitalizmin sonudur. Bağımsızca düşünebilen, bağımsızca üretebilen ülkeler ve insanlık, sömürü üzerinden doğacak refah ve zenginliği eleyecek yegane mevzidir. İnsanlığın Prometheusları misali, Batıdaki dünyevi tanrıların ateşini farklı tonlarda da olsa çalan Lenin, Atatürk, Mao ve daha niceleri de tıpkı Prometheus gibi cezalandırıldı. Ülkeleri, mirasları boğuldu. Batı dışında kalan dünyaya Aydınlanma, modernizm lüks görüldü. Postmodern/liberal safsataların da desteğiyle ülkemiz de dahil olmak üzere insanlığın gelişimi, geleceği kapitalist asalakların zenginliğine feda edildi. Kapitalizmin insanlığa karşı gerçekleştirdiği bu ihanet unutulmamalı, bunu tersine çevirerek dinci gericiliği bir daha canlanmamak üzere tarihin çöplüğüne gönderecek tek düşünce sisteminin bilimsel sosyalizm olduğu da unutulmamalı.
14 Kasım 2015