Sorularım*
İnsan yazmak için neden bekler? Korkmadan yazabilmesi için hangi özellikleri bünyesinde taşıması gerekir?
Uzun zamandır gördüğüm bazı yanlışları dile getirmek için daha donanımlı olmayı bekledim. Ama zamanımız çok kısıtlı, ben yeterince donanımlı oluncaya kadar bu zamana kadar çeşitli zahmetlerle taşıdığımız değerleri yitirmek üzereyiz. Endişemi dile getirme eylemini yapmalıyım ki farklı eleştirilere kapı aralayarak toplumsal birlikteliğin nasıl birbirini tamamlayan bir güce dönüştüğünü bir kez daha gözlemleyebilelim.
Neden sanat dergisi? Birçok alan var yazabileceğim. Ancak değerlerimizi yitirme aşamamıza gelmemize sebep olan faktörleri günlerdir tartışıyoruz ve bana göre bunlardan bir tanesi de sanat alanına yeterince eğilmememiz. İnsanlar neden sanattan soyutlanır? Bunun sonucunun nerelere gideceğini birçok bilim insanı bilmekte. Kafa yapımızı neden sürekli tartışıp eğitimin öneminden bahsediyoruz da eğitimin niteliklerinin hangi aşamada olduğu ile ilgili akademik eğitimciler dışında bir eleştiriye maruz kalamıyoruz? Eğitimde felsefe, bilim, teknoloji, sanat ve matematiğin neden hangi aşama ve nitelikte olduğu vicdanları sızlatacak derecede sorgulanmıyor? Toplumsal olarak bu alanlara yeterince değer vermememiz de zaten bunlardan kısırlaştırılmış bir eğitimden geçmemiz değil mi?
Dünya standartlarında şimdilerde bu alanların birleştirilmiş uygulamalarıyla eğitimler (STEAM: Science, Technology, Engineering, Art, Mathematic) sürdürülmeye çalışılırken bizim ülkemiz bunun farkına neden onlardan sonra vardı ve neden bunu ülkemizde yeni yeni uygulamaya başladık?
Kopyacı özelliğimiz olduğunu düşünmek en kolayı olur. Daha derinlerde olan, olaylara bakış açımızda bulunan, yaşanılan ana ve insanlara odaklanamamaktan kaynaklı bazı sorunlarımız olduğunu düşünüyorum. Atatürk’ün yaklaşık bir asır önce çizdiği uygarlık yolundaki vizyonu sindirememekten kaynaklanan, insanları ve özgür düşünceyi tehdit olarak görme kaynaklı bir sorunumuz var ki insan eğitimini kısırlaştırdıkça kısırlaştırmışız. Sonunda da insanlara veya başka ögelere karşı biat etme anlayışının tohumlarını ekmişiz.
Felsefi ve bilimsel düşüncenin uygulamalı olarak çok kolay yayılabileceği alanlardan bir tanesi sanat alanı. Bu alan kısır bir döngü gibi belli bir kesime hitap etmemeli. İnsanlar sanat çalışmaları yaparken, çok rahat bir şekilde psikolojik olarak özgürlük ve özgürleşebilme alanlarına doğru seyahate koyuluyorlar. Ressam, kendi iç dünyasında özgürleşemeden ve hayal edemeden bir resim ortaya koyabilir mi? Kendisini baskı altında hisseden ve başkalarının emri altına girmiş bir psikolojide sanat yapılabilir mi? Psikolojik ve toplumsal sağlığımız açısından sanat ve sanatçılardan çok beklentilerim var. Özellikle sanatı eğitim uygulamalarına uygulayabilen eğitimcilerden.