Tıp*
‘Arayın onları fakat ummayın, umut bu topraklardan gitti.’
Işıklar kapandı sırasıyla.
Ses duyulsun diye, başka bir ses bastırıldı.
Katliamlar yapıldı, zorbalar çoğaldı.
Anlamlar anlamsızlaştı,
Sözcükler birleştirilmekte zorlanır oldu.
Sonlar istenildiği gibi bitmedi
Kötüler hâkimi oldu bu oyunun.
Ve en sonunda;
Tekil şahıs sokağına,
Ben sokağa bakan pencereme döndüm.
Saatin yediyi biraz geçtiği saatler,
Üşüyordu tekil şahıs.
Çorak bir arazide çam ağaçlarının ardına sığınmış bir güneşle yolculuk etmekteydi.
Yan koltuğu boş tekti, tekil’di.
Titrek ses tonuyla aklında kalan o manasız şarkıyı mırıldanıyordu.
Gitmek istediği yere doğru mu gidiyordu? Bilemiyorum.
Dünya üzerinde gidilmek istenen bir yer var mıdır onu da bilemiyorum,
Gidiyor diye değil ama bulunduğu yerlerde mutlu olamamıştı zaten.
Mutluluğun tanımını çok öncelerden yapamamışlardandı o.
Hayatı çok seviyordu bizimki,
Nefret edercesine seviyordu.
Öğretilmemiş çaresizlikleri vardı dünyaya dair.
Mesela her gün ölmeyi beklerdi,
Ülke gibiydi, Türkiye gibiydi.
Taşraya fazlaydı yüreği,
Metropole de yetemiyordu bizimki.
Boşlukta unutulmuş uzaydı.
Birileri gönderilirdi ona
O bilemezdi değerini.
Kendisini sevdirmek değildi derdi
Tek istediği gerçekti, fakat gerçek neydi?
Elinde kalan üç beş doğrusu vardı hayata dair
Onları da kaybetmişti.
Yıkım başladı ve bitti,
Tekil şahıs yine kaybetti.
Ve en sonunda;
Tekil şahıs sokağına,
Ben sokağa bakan pencereme döndüm.
Görsel: Albert Camus’nun 4 Ocak 1960’ta Sens yakınlarındaki Villeblevin kasabasında hayatını kaybettiği yer, olay yeri.