“Kişi şimdiki zaman sayesinde kendini geçmişinden mi korumaktadır yoksa geride kalmış tarihin yardımıyla şimdiki zamandan mı kendini sakınmaya çalışmaktadır?”
1950’lı yıllarda sıkı bir felsefi çalışma ve üretim döneminde olan Michel Foucault için aynı dönemler psikoloji, psikiyatri ve yazın dünyasının da içine girdiği verimli yıllar olmuş; bu birikim sonucu ortaya çıkardığı eserler de oldukça doyurucu olmuştur. İlk basımı 1954 tarihli olan Akıl Hastalığı ve Kişilik eseri bu isimle yayınlanırken 1962’de gözden geçirilip genişletilen içeriğiyle günümüzdeki son hali ve Akıl Hastalığı ve Psikoloji ismi ile yazın dünyasında yerini almıştır.
“Psikolojinin ancak deliliğin kontrol altına alınabilmesiyle mümkün olduğu” önermesi üzerine kurulan kitap iki bölümden oluşmakta. Kitabın ilk bölümünde “Hastalığın Psikolojik Boyutları”nı “Hastalık ve Evrim”, “Hastalık ve Bireysel Tarih”, “Hastalık ve Varoluş” ekseninde işleyen düşünürün psikanalizle olan sıkı ilişkisi ve ilgisi eserin ilk bölümüne görünür biçimde yansımakta. Düşünür ikinci kısımda ise düşünce dünyasında keskin bir değişim yaşayarak fikirlerinin zeminini psikanalizden uzaklaştırmakta; “Akıl Hastalığının Tarihsel Oluşumu”, “Delilik ve Kültür” başlıkları ile “Delilik, Bütünsel Yapı” analizini meydana getirip, deliliğin tarihini toplumsal ve kültürel bir çerçevede ele almakta.
Eser gündelik okumalar için fazlaca tıp jargonu içerse de Althusser’in ricası üzerine eserin öğrenci kitlesine yönelik hazırlanmış olması okunabilirliğini artırıyor. Foucault okumalarına başlamak için düşünürün yazın dünyasına ilk adımı attığı bu eseri seçmek son derece makul görünüyor.
Tuba Nur Beyret