Kitapçı: Vladimir Mayakovski – Ne Var Ne Yok?

20.yüzyıl başlarının ve teknolojik gelişmelerin yazına yansıyan akımlarından birisi olan, geçmişi değil geleceği anlatmak kaygısı güden gelecekçiliğin en önemli kalesi olarak tanımlanabilir Vladimir Mayakovski. Bir Gürcü kenti olan Bagdadi’de doğduktan sonra Moskova’ya göç eden şairin sanatla olan ilişkisi Moskova Resim Heykel ve Mimarlık Akademisi’nde başlar. Burada tanıştığı David Davidoviç Burlyuk’un sanatına büyük etkisi olur. Şair Burlyuk’un sanatına olan etkisini şöyle betimler;

Sonsuz bir aşkla düşünüyorum David’i. Benzeri bulunmaz bir dost. Hiç ayrılmadı benden.

Benim gerçek ustam. Beni ozan yapan Burlyuk’tur.”

Mayakovski ilk şiirlerini 1912’de yazdı. Edebiyat çevrelerine kendini ispatlayıp kabul ettirdiği ilk eseri ise “Pantolonlu Bulut” isimli çalışması oldu.

“İsterseniz-

 yeni bir ten olurum yalnız çatlayan

-başka bir sesle göğün lirinden-

İsterseniz-

Çelebi ve sevecen olabilirim

-bir erkek değil ama pantolonlu bir

                                            bulut!”

dizeleriyle oluşturduğu sözcüklere yeni imgelemler yerleştirmesi, biçimsel deneyimlerdeki cesur ve tecrübe edilmemiş oluşumları kullanması ve bunu büyük bir beceriyle yapması başta Maksim Gorki olmak üzere edebiyat camiasının bir çok önemli isminin dikkatini çekti.

Mayakovski her ne kadar bazı yönleriyle Rus devrim’i ile çatışsa da, o bir Ekim Devrimi ozanıdır. Değişimin şairidir ve şiirde toplumsal beklentilerin kavranmasına fazlasıyla önem verirken,

“hayatın en hüzünlü anı,

Mevsimine kapıldığın kişinin

Bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını

Anladığın andır”

dizelerini yazabilecek kadar da lirik bir coşkuya sahiptir. Bu lirizme sahip olmasında ve sanatsal anlamda beslenmesinde senelerce büyük bir tutkuyla sevdiği Lili Brick’in etkisi yadsınamayacak ölçüdedir.

Ne Var Ne Yok? ise Mayakovski’nin sadece şiire değil sinemaya da büyük ölçüde mesai harcayışının ispatı bir yapıt olarak karşımıza çıkar. Bir adamın yaşamından – o adam Mayakovski’nin ta kendisidir – günlük kesitler beş bölüme ayrılmış halde okura sunulur. Ne Var Ne Yok?  Mayakovski için ayrıca anlamlı bir yapıttır çünkü dönemin Dünya Sinemasında yeni anlatım teknikleri denenmekte ve Sovyet Sineması, özellikle montaj kuramıyla, bu yenilikçiliğin öncülüğüne yapmasına karşın 1920’lerin sonlarına doğru yeniliklere mesafeli durmaya başlamıştır. Altına Hücum‘da Chaplin‘in tavuğa dönüşmesi, Parisli Kız‘da trenin gölgesi onda büyük bir hayranlık uyandırır ve bunlardan esinlenerek, üstünde titizlikle çalışıp birçok kez düzeltme yaptığı senaryosuyla aşmak ister aradaki mesafeyi Mayakovski. Bunun ardından tüm uğraşlarına rağmen Sovyet Sineması’nda istediğini yapamayan Mayakovski bunu eleştiren bir yazı kaleme alır; “Yetişin!” Bu yazı Mayakovski için bir iç döküştür. Neden bir senaryo kaleme aldığını bunun nasıl ve neden reddedildiğini Sovyet Sineması’nın açmazlarını okura da anlatır.

Ne Var Ne Yok? aslında Mayakovski’nin metaforik dünyasında anlamsız bir sorudur. İçinde bulunduğumuz hayat, katlandığımız ve devam ettirmeye çalıştığımız bir yaşamdır, baskılardan, yıkıma uğratılmışlıktan geriye kalanlarda herkes payına düşen küçük hayatları yaşamaya çalışır ve tam da bu yüzden bu soruyu sormak önemini yitirir.

1930’da hayatına son verir Mayakovski. Fakat intiharını tetikleyen, her zaman çatışmasını yaşadığı Lili Brick’e duyduğu aşk mıdır yoksa devrim aşkı mıdır bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Tuba Nur Beyret

Bunu paylaş: