Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayını Azizm Sanat E-Dergi’nin Nisan 2018 tarihli 124. sayısı yayında. Eleştiri, görüş ve katkılarınızı bekliyoruz;
https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi124
İçindekiler
Editörden s. 4
Rasyonalizm ve Aydınlanma – İlkay Sevgi s. 7
Söyleşi: Ertuğrul Karslıoğlu s. 21
Halil Cibran’a ve Marek’e Şiir – Aslı Maraşlı s. 26
Ağaç, Ah-Aç – Mustafa Bilgin s. 28
Yaşam Döngüsü – İsmet Şengül s. 29
Sağ Kalan – Oğuz Hendekçi s. 36
Koş – Aydın Saka s. 40
Sabır – Kenan Dönmez s. 42
Tutkular – Batuhan Suiçmez s. 44
***
Editörden
Bellek yitimi, son yıllarda nüfusta hatırı sayılır bir kesime tanı olarak konulan alzheimer ve demans hastalıklarıyla birlikte üzerine daha çok konuşulur bir durum halini almış olsa da hafızasızlık olarak niteleyebileceğimiz seviye, toplumsallaşamayan yığınlarımız nezdinde her daim “milli” dokularımızdan biri olagelmiştir. Kendi çevremiz üzerinden, bilimsel olmayan gözlemlere dayalı bir yorum getirmek gerekirse, bellek hastalıklarının belleğini ömrü boyunca verimli kullanan bireylerde daha çok görüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak hafızasızlık veya amiyane tabirle balık hafızalılık aklı kullanmama/kullanamama ile büyük ölçüde doğru orantılı gözüküyor. Tehlikesi ise sosyal medya ile ayyuka çıkan sürü psikolojisinin yarattığı bulaşıcılık. Herkesin her konuda duyarlı olduğu bir ortamda duyarlılık ve politik doğruculuk buharlaşma ihtimalini içinde barındırır. Edebiyatımızın büyük kalemi Ülkü Tamer’in ölümünün adeta tüm Türkiye’yi yasa boğması ve belli bir süre boyunca Tamer’in sömürülecek olması, sanki entelektüel bir toplama sahip olduğumuzu hissettirebilir. Veya meclis başkanının kadınları sahneye çıkartmamasına karşı hiç bir toplumsallığı olmayan, kitleselleşemeyen tepkileri, kişisel tatmin uğruna gerçekleştirmek bireyin kendi kendini kandırmasının usta işi yollarından biri olabilir. Yada, tiyatro vakası ile ilgili sıfır derece muhalif Haluk Bilginer’in eleştirirmiş gibi yapıp aslında devlet tiyatrosu taşlamasına kaymasını anlayacak asgari zekadan yoksunlaşıp onu muhalif bir altın bulmuşçasına haberleştirmek kime, neye yaramaktadır? Kadınların Atatürk’ün meclisinde sahneye çıkartılmadığı gerçeği de, Ülkü Tamer adında bir edebiyat çınarımızın bu topraklardan geçtiği de yığınlar tarafından süratle unutulacak. Fakat her an her konuda fikir, duygu paylaşımıyla yaratılacak enformasyon kirliliği baki ve kronik kalacak. Bir dönemin en güçlü hegemonya karşıtı söylemi “Türkiye Laiktir, Laik Kalacak”ı hatırlayan var mı? Hatırlamayı geçtik bugün bu cümleyi yeniden sloganlaştıracak olan bir yapılanma var mı? Cumhuriyetin ne kadar laik olduğu tartışması bir yana, Türkiye’nin laik kalacağına, kaldığına inanan var mı? Peki böylesi bir kırmızı çizginin tarumar edilmesine karşın nasıl oluyor da sözde muhalif çoğunluğun gündeliği neşe ve keyiften ayrı tutulamıyor, gözlemlenemiyor? Kurtarılmış bölgelerde yaşadığının bilincinde olmayan hatırı sayılır bir toplam ülkenin neredeyse tamamının artıklaşmış bir zihniyete teslim edilmesini görmüyor, hissetmiyor veya umursamıyor. Gelinen noktada Tüketim Toplumu adlı ünlü yapıtıyla günümüzün vazgeçilmez tabirini 1970’lerde sistematik bir yapı olarak kuramsal açıdan gözler önüne seren Jean Baudrillard’ın, kitabın başında Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ından alıntıladığı pasajın doğruluğu artık bizim kıyılarımızı da kuşattığını kabul etmek gerek:
“Bütün maddi tatminleri sağlayın ona, öyle ki uyumak, çörek yemek ve dünya tarihini sürdürmeyi dert edinmekten başka yapacak bir şeyi kalmasın; yeryüzünün tüm mallarına boğun ve saç diplerine kadar mutluluğa gömün: Bu mutluluğun yüzeyine küçük kabarcıklar çıkacaktır, suyun üzerinde olduğu gibi.”
Böylesi bir çerçevelemede, küçük bir yapılanma olan Azizm Sanat Örgütü’nün varlığı da sorgulanmalı. Biz ne yapıyoruz, neden yapıyoruz? Çalışmalarımızın temelinde ve zirvesinde herhangi bir gerekçe aramak, günümüz zaman/mekanı düşünüldüğünde ne kadar doğru? Peki gerekçesizce hareket etmek ne denli dürüst, hele de manifestomuz düşünüldüğünde? Örgüt olarak varoluşsal buhranların hiç de kişisel olmayabileceğini kanıtlar bir hale büründüğümüz bu ay, Azizm Sanat E-Dergi akılcılık ve Aydınlanma ilişkisine farklı bir yaklaşım getiren bir makaleyle açılıyor. Ülkemizin önde gelen belgesel sinemacılarından Ertuğrul Karslıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi ise yedinci sanata dair bu sayımızdaki yegane içerik. Değerli karikatürist Mustafa Bilgin’in ikili okumalara imkan tanıyan çizgilerinin yer aldığı sayfalarımız farklı kuşakların farklı üsluplarını içeren şiirlere ev sahipliği yapıyor.
Yeniden, gür bir sesle, Türkiye’nin laik olduğunu ve laik kalabileceğini dile getirebilmek ve bellek yitimini en azından yavaşlatabilmek için gerekli toplumsallaşma adına, sanatla kalın dostlar.
Azizm’in Notu: Aynı zamanda kuruluşumuzun 11. yılına ev sahipliği yapacak Mayıs ayındaki 125. sayımızda, 1960’lar ve 1970’ler boyunca ülkemizi ve tüm dünyayı sarsan 68 Kuşağının 50. yılı onuruna, Azizm Sanat E-Dergi’de 68 Kuşağı ve Sanat dosyasını işleyeceğiz. Öncelikli olarak dosya konusuyla bağlantılı olmak üzere, dilediğiniz konuda makale, öykü, şiir, deneme, eleştiri, karikatür, video, resim ve fotoğrafı 1 Mayıs tarihine kadar azizm.sanat@gmail.com adresinden yayın kurulumuza iletebilirsiniz.
Görsel: Bahçede – Pat Perry (http://patperry.net/)